9786259979151
615068
https://www.sehadetkitap.com/urun/zaman-arsini-zamane-sairinden
Zaman Arşını;Zamane Şairinden
119.60
Eski zaman, evveliyatı var 20 yıl, yaş daha ya 14 ya 15 Var oluşumun lüzumlu olduğuna inandığım en güzel yıllar... Yazıyorum,
amma öyle böyle değil. Ölümüne, hiç bitmemesini istercesine… Bizim avukat (şimdinin avukatı o zamanın Merter Yeter'i) benden çok
daha canlı çok da spesifik. Dedi ki bu iş böyle olmayacak. Bu yazdıkların defterler de kalmamalı ve de kalmayacak. Araştırmış,
Meşyad'ı bulmuş. Gençliğimizi doya doya içtiğimiz mersinin şairler ve yazarlar odası derneği. O zamanki başkanı da Abidin Güneyli.
Yaşıyor mu bilmiyorum yaşıyorsa ömrü uzun, terk-i diyar eylediyse de mekanı cennet olsun. Neyse, bu avukat ne yapıp edip ayarlamış;
lan bak cumartesi bir yere kaybolma şöyle jantisinden giyin yanına da üç beş şiirini al saat 10'da bizim evin önün de ol. Ne diyelim, iyi
madem dedim.
Dediği gün dediği saatte üzerimde şişmancalığımdan mütevellit bir çeyrek beden büyük takım elbisemle orada bulundum.
Bizim bu avukat yanına Nazlıcan'ı da almış (Tolga Oğuz gençliğimin müzisyeni şimdinin ise başarılı endüstri mühendisi) beni görür
görmez tuttuğu gibi götürdü Meşyad'a. Vardık oraya, bizi bir masaya oturttular. Allah var çok samimiydi Abidin Bey. Çay kahve nasihat
derken her yazılanın şiir olmadığından bunun gençlik hevesi olabileceğinden uzun uzun bahsetti. Baktım bizim avukat az gerilmiş.
Bana kaşını gözünü oynatıp duruyor. Benim kafa basmayınca yanıma sokuldu. Versene getirdiğin şiirleri adama diye iyisinden çıkıştı.
Panikle ceketimin cebine tıkıştırdım kağıtları çıkartıp Abidin Bey'e uzattım.
Abidin Bey kağıtları aldı uzun süre inceledi. Hatta o kadar uzundu ki kızarmaktan patlama derecesine gelmiş sayılırdım. Sonra
kağıtları önüme bıraktı. Önümde zaman, 313 nolu sokağın muhtarı, anladım ki ve birkaçı daha... Bunları gerçekten sen mi yazdın?
Emin misin? dedi Sonra da dedi ki sen gel çocuk, hep gel… Ama bu hergele hiç gitmedi.
Belki de bundan mütevellit geç kaldık…
Kim bilir…
Eski zaman, evveliyatı var 20 yıl, yaş daha ya 14 ya 15 Var oluşumun lüzumlu olduğuna inandığım en güzel yıllar... Yazıyorum,
amma öyle böyle değil. Ölümüne, hiç bitmemesini istercesine… Bizim avukat (şimdinin avukatı o zamanın Merter Yeter'i) benden çok
daha canlı çok da spesifik. Dedi ki bu iş böyle olmayacak. Bu yazdıkların defterler de kalmamalı ve de kalmayacak. Araştırmış,
Meşyad'ı bulmuş. Gençliğimizi doya doya içtiğimiz mersinin şairler ve yazarlar odası derneği. O zamanki başkanı da Abidin Güneyli.
Yaşıyor mu bilmiyorum yaşıyorsa ömrü uzun, terk-i diyar eylediyse de mekanı cennet olsun. Neyse, bu avukat ne yapıp edip ayarlamış;
lan bak cumartesi bir yere kaybolma şöyle jantisinden giyin yanına da üç beş şiirini al saat 10'da bizim evin önün de ol. Ne diyelim, iyi
madem dedim.
Dediği gün dediği saatte üzerimde şişmancalığımdan mütevellit bir çeyrek beden büyük takım elbisemle orada bulundum.
Bizim bu avukat yanına Nazlıcan'ı da almış (Tolga Oğuz gençliğimin müzisyeni şimdinin ise başarılı endüstri mühendisi) beni görür
görmez tuttuğu gibi götürdü Meşyad'a. Vardık oraya, bizi bir masaya oturttular. Allah var çok samimiydi Abidin Bey. Çay kahve nasihat
derken her yazılanın şiir olmadığından bunun gençlik hevesi olabileceğinden uzun uzun bahsetti. Baktım bizim avukat az gerilmiş.
Bana kaşını gözünü oynatıp duruyor. Benim kafa basmayınca yanıma sokuldu. Versene getirdiğin şiirleri adama diye iyisinden çıkıştı.
Panikle ceketimin cebine tıkıştırdım kağıtları çıkartıp Abidin Bey'e uzattım.
Abidin Bey kağıtları aldı uzun süre inceledi. Hatta o kadar uzundu ki kızarmaktan patlama derecesine gelmiş sayılırdım. Sonra
kağıtları önüme bıraktı. Önümde zaman, 313 nolu sokağın muhtarı, anladım ki ve birkaçı daha... Bunları gerçekten sen mi yazdın?
Emin misin? dedi Sonra da dedi ki sen gel çocuk, hep gel… Ama bu hergele hiç gitmedi.
Belki de bundan mütevellit geç kaldık…
Kim bilir…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.