9786057357908
588993
https://www.sehadetkitap.com/urun/zalin-oykusu-dersime-donus
Zal'ın Öyküsü "Dersim'e Dönüş"
128.80
Yedi yıl evvel ziyaret ağacına bağladığı dilek ipini söküp, hıçkıra hıçkıra, tomurcuk vermiş meşe ağaçları arasından Weng kayalıklarına doğru koştu Zal. Uzaktan belli belirsiz gelen keklik sesleri rüzgâr sesiyle harmanlanıyordu. Dersim, ilkbaharda tüm renklerini karlar altından çıkartıp yeryüzüne sunuyordu. Uçurumun başına geldiğinde süzülmüş gözyaşları ince bir leke oluşturmuştu yüzünde. Ruhu, yedi yıl süren acıların izleriyle doluydu. Babaannesi, 38 Dersim katliamında, şu an bulunduğu kayalıklardan atılıp öldürülen insanlar arasındaydı. Dedesi ise yaralı olarak kurtulmuştu. Yarası ve öfkesiyle sadece iki sene yaşayabilmiş, hayata gözlerini yummuştu o da. Kollarını iki yana açarak uçurumun ucuna doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Kendisine anlatılan, babaannesinden kalma ölüm kokan anıları anımsadı. İrkildi bir an. Dilek ağacından söktüğü ipi, uçurum rüzgârına verdi. Bir kaç adım geri götürdü onu ayakları. Birden doğa ve gökyüzü şekil değiştirmeye başlamış, rüzgârın öfkesinden, güneşin sıcağından eser kalmamıştı. Sesini yitirmişti derelerden çağlayan sular. Yeryüzünün tüm renkleri kanatlanıp göğün sonsuzluğuna karışmıştı. Zal, koşarak uçurumdan atladı. Keklik seslerini, meşe kokusunu son kez hissedip sessizlikle süzülüyordu havada. Tıpkı, babaannesi gibi...
Yedi yıl evvel ziyaret ağacına bağladığı dilek ipini söküp, hıçkıra hıçkıra, tomurcuk vermiş meşe ağaçları arasından Weng kayalıklarına doğru koştu Zal. Uzaktan belli belirsiz gelen keklik sesleri rüzgâr sesiyle harmanlanıyordu. Dersim, ilkbaharda tüm renklerini karlar altından çıkartıp yeryüzüne sunuyordu. Uçurumun başına geldiğinde süzülmüş gözyaşları ince bir leke oluşturmuştu yüzünde. Ruhu, yedi yıl süren acıların izleriyle doluydu. Babaannesi, 38 Dersim katliamında, şu an bulunduğu kayalıklardan atılıp öldürülen insanlar arasındaydı. Dedesi ise yaralı olarak kurtulmuştu. Yarası ve öfkesiyle sadece iki sene yaşayabilmiş, hayata gözlerini yummuştu o da. Kollarını iki yana açarak uçurumun ucuna doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Kendisine anlatılan, babaannesinden kalma ölüm kokan anıları anımsadı. İrkildi bir an. Dilek ağacından söktüğü ipi, uçurum rüzgârına verdi. Bir kaç adım geri götürdü onu ayakları. Birden doğa ve gökyüzü şekil değiştirmeye başlamış, rüzgârın öfkesinden, güneşin sıcağından eser kalmamıştı. Sesini yitirmişti derelerden çağlayan sular. Yeryüzünün tüm renkleri kanatlanıp göğün sonsuzluğuna karışmıştı. Zal, koşarak uçurumdan atladı. Keklik seslerini, meşe kokusunu son kez hissedip sessizlikle süzülüyordu havada. Tıpkı, babaannesi gibi...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.