Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi

Stok Kodu:
9789750408212
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
224
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-10-05
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%31 indirimli
225,00TL
155,25TL
Havale/EFT ile: 152,15TL
9789750408212
575497
Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi
Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi
155.25
Mehmet Başaran öteki yapıtlarında olduğu gibi, Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi'ni de lirik bir biçemle kaleme almış. Kitabı oluşturan birbirleriyle ilişkili öykülerde ayrıntılı doğa betimlemeleri ile yazarın güçlü gözlem gücü yer alıyor. Edremit bölgesi, doğası, insan ilişkileriyle karşımıza çıkıyor. Yanı sıra siyasî otoritenin göz açtırmadığı ilköğretim yaşamı da... Kaz Dağı, başılı başına bir kurmaca karakteri olarak anlatılıyor bu öykülerde. Yazar, mitolojiye de sık sık gönderme yapıyor. Kendi dönemi ile geçmiş dönemler arasında imgesel bağlantılar kuruyor; konu edindiği toprakların ve insanların kültürünü, tarihin derinliğinden çıkarıp yirminci yüzyıla getiriyor. &';Gül parmaklı şafak” dağlara değdiğinde, belleğimde bir çocuk gülüşü ışır; taze bir yüzde, yaşamın ilk pırıltısı gibi ince bir gülüş. Ilık ılık olur içim. Ovadan tüten al buğu usul usul açılır, eğri büğrü gövdeleri oyuk, dalları kül rengi zeytin ağacı, toprağa çadır gibi yayılmış iri yapraklı incer ağacı, dal uçları kandil kandil çiçekli nar ağacı olur… Süzülüp akan su olur ipiltili, çağıltılı… Telliböcek olur, Kaz Dağı'ndan kıvılcım gibi kopup, döne döne uçarak parmağıma konan… Bal rengi bir çift göz olur sonra, duru bir yüzde dünyaya tatlı tatlı bakan. Bileğindeki iplik ince mavi damarları –dokununca duyarım– sıcacık tıp tıp eder… Ölümün mü, yaşamın mı yakınlarından gelir b uses? Başımı göğsüne dayarım, içimi tedirginlikle dolduran delik bir lastik topun sesi gibi fıs fıs fıs!
Mehmet Başaran öteki yapıtlarında olduğu gibi, Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi'ni de lirik bir biçemle kaleme almış. Kitabı oluşturan birbirleriyle ilişkili öykülerde ayrıntılı doğa betimlemeleri ile yazarın güçlü gözlem gücü yer alıyor. Edremit bölgesi, doğası, insan ilişkileriyle karşımıza çıkıyor. Yanı sıra siyasî otoritenin göz açtırmadığı ilköğretim yaşamı da... Kaz Dağı, başılı başına bir kurmaca karakteri olarak anlatılıyor bu öykülerde. Yazar, mitolojiye de sık sık gönderme yapıyor. Kendi dönemi ile geçmiş dönemler arasında imgesel bağlantılar kuruyor; konu edindiği toprakların ve insanların kültürünü, tarihin derinliğinden çıkarıp yirminci yüzyıla getiriyor. &';Gül parmaklı şafak” dağlara değdiğinde, belleğimde bir çocuk gülüşü ışır; taze bir yüzde, yaşamın ilk pırıltısı gibi ince bir gülüş. Ilık ılık olur içim. Ovadan tüten al buğu usul usul açılır, eğri büğrü gövdeleri oyuk, dalları kül rengi zeytin ağacı, toprağa çadır gibi yayılmış iri yapraklı incer ağacı, dal uçları kandil kandil çiçekli nar ağacı olur… Süzülüp akan su olur ipiltili, çağıltılı… Telliböcek olur, Kaz Dağı'ndan kıvılcım gibi kopup, döne döne uçarak parmağıma konan… Bal rengi bir çift göz olur sonra, duru bir yüzde dünyaya tatlı tatlı bakan. Bileğindeki iplik ince mavi damarları –dokununca duyarım– sıcacık tıp tıp eder… Ölümün mü, yaşamın mı yakınlarından gelir b uses? Başımı göğsüne dayarım, içimi tedirginlikle dolduran delik bir lastik topun sesi gibi fıs fıs fıs!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat