Yüreğimdeki Kış

Stok Kodu:
9786254437564
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
151
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-11-17
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
79,00TL
72,68TL
Havale/EFT ile: 71,23TL
9786254437564
513807
Yüreğimdeki Kış
Yüreğimdeki Kış
72.68
Gece karanlığı içinden yürüyoruz. Başka zamanlarda aynı ayazın içinden titreyerek geçiyoruz. Birimizin adımları yavaş ve ürkek, diğerimiz hızla yol alıyor evine. Şehri bir is kaplamış, bacalardan kara kömür dumanları grileşerek ilerliyor gökyüzüne doğru. İki katlı bir evin sokağa açılan kapısında küçücük bir patika var. Aynı kardan geçiyoruz eve. Ama bir farklı üşüyoruz şehre. Aynı sokağından geçerken bu şehrin ben duyamıyorum acı dolu haykırışlarını. Gözyaşların bir meleğin yüzünden düşmüş de yanaklarımdan çeneme sıyrılan bir kar olmuş. Muş laleleri henüz kapanmış toprağa doğru. Onlar annelerinin koynunda uyurlar. Yazık ki sen hiç hatırlamazsın annenin koynunu Melike. Zeytin gözlerin geliyor aklıma evlerin kapalı pencerelerini gördükçe. Top oynarken attığın kahkahaları duyuyorum boş parkların önünden geçerken şimdi. Senin ne güzel saçların var. Kuzgunî bir renk dans eder durur buklelerinde. Şakayıklar kanar mı bir öğle üzeri? İki çocuğun ağlaması arasında pişen yemeklerin kokusu geliyor burnumun ucuna. Annen nerede Melike? Üzerimde incecik bir elbise var. Dışarıdayım, evleri sırayla atlar gibi yürüyorum. Üşümem ben kış ayazlarında. Bütün kış ayazları yüreğimde durur. Bir annenin çocuğunu sardığı, sahiplendiği gibi uyuturum onu göğsümde. Yalnız sizin gözleriniz bana bir umut verir. Bir de kirpikleri kaşlarına kadar uzamış o adamın gözleri. Mutluluk, zaman gibi kovalanan bir şey mi? Biz aktıkça bilinmezlik üzerine kaçıyor mu bizden? Belki de her şey akıp gitmek üzerine kurulmuştur. Sonbahardan çıkıp sisli gecelere varıyorum. Dört yataklı bir odada fotoğraflar asıyorum ranzanın bir kenar ucuna. Telefonun ahizesi bana hiç ses getirmez. İki çay bardağının sıcaklığı masada öylece bekler konuşurken. Nihayet hayatın dizlerine kapanır da kendimi dilenirim. Benim yalvarmalarım ve ağlayışlarım kar getiriyor bu şehre. Bütün bunlar için üzgünüm Suzan Hoca. Bu kitapta kış soğuğundan öte yüreklerde üşüyeceksiniz. Melike henüz on yedi yaşında. Dar sokaklardan yetiştirme yurduna vardığında bütün hayatı alt üst olacak. En güzel arkadaşlıklar, ilk aşk, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgi... Melike'yle beraber hayatın gerçekleri içine çekilmeye hazır mısınız?
Gece karanlığı içinden yürüyoruz. Başka zamanlarda aynı ayazın içinden titreyerek geçiyoruz. Birimizin adımları yavaş ve ürkek, diğerimiz hızla yol alıyor evine. Şehri bir is kaplamış, bacalardan kara kömür dumanları grileşerek ilerliyor gökyüzüne doğru. İki katlı bir evin sokağa açılan kapısında küçücük bir patika var. Aynı kardan geçiyoruz eve. Ama bir farklı üşüyoruz şehre. Aynı sokağından geçerken bu şehrin ben duyamıyorum acı dolu haykırışlarını. Gözyaşların bir meleğin yüzünden düşmüş de yanaklarımdan çeneme sıyrılan bir kar olmuş. Muş laleleri henüz kapanmış toprağa doğru. Onlar annelerinin koynunda uyurlar. Yazık ki sen hiç hatırlamazsın annenin koynunu Melike. Zeytin gözlerin geliyor aklıma evlerin kapalı pencerelerini gördükçe. Top oynarken attığın kahkahaları duyuyorum boş parkların önünden geçerken şimdi. Senin ne güzel saçların var. Kuzgunî bir renk dans eder durur buklelerinde. Şakayıklar kanar mı bir öğle üzeri? İki çocuğun ağlaması arasında pişen yemeklerin kokusu geliyor burnumun ucuna. Annen nerede Melike? Üzerimde incecik bir elbise var. Dışarıdayım, evleri sırayla atlar gibi yürüyorum. Üşümem ben kış ayazlarında. Bütün kış ayazları yüreğimde durur. Bir annenin çocuğunu sardığı, sahiplendiği gibi uyuturum onu göğsümde. Yalnız sizin gözleriniz bana bir umut verir. Bir de kirpikleri kaşlarına kadar uzamış o adamın gözleri. Mutluluk, zaman gibi kovalanan bir şey mi? Biz aktıkça bilinmezlik üzerine kaçıyor mu bizden? Belki de her şey akıp gitmek üzerine kurulmuştur. Sonbahardan çıkıp sisli gecelere varıyorum. Dört yataklı bir odada fotoğraflar asıyorum ranzanın bir kenar ucuna. Telefonun ahizesi bana hiç ses getirmez. İki çay bardağının sıcaklığı masada öylece bekler konuşurken. Nihayet hayatın dizlerine kapanır da kendimi dilenirim. Benim yalvarmalarım ve ağlayışlarım kar getiriyor bu şehre. Bütün bunlar için üzgünüm Suzan Hoca. Bu kitapta kış soğuğundan öte yüreklerde üşüyeceksiniz. Melike henüz on yedi yaşında. Dar sokaklardan yetiştirme yurduna vardığında bütün hayatı alt üst olacak. En güzel arkadaşlıklar, ilk aşk, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgi... Melike'yle beraber hayatın gerçekleri içine çekilmeye hazır mısınız?
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat