Vergilendirme Yetkisinin Sınırlandırılmasında Hukuk Devleti ve Sosyal Devlet İlkesi

Stok Kodu:
9786050508420
Boyut:
160-240-0
Sayfa Sayısı:
171
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-09-27
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%8 indirimli
250,00TL
230,00TL
Havale/EFT ile: 225,40TL
9786050508420
574618
Vergilendirme Yetkisinin Sınırlandırılmasında Hukuk Devleti ve Sosyal Devlet İlkesi
Vergilendirme Yetkisinin Sınırlandırılmasında Hukuk Devleti ve Sosyal Devlet İlkesi
230.00
Devlet, bir kara parçası ve ulus üzerinde gözetim ve idare gibi görevler yürütmek üzere kurulmuş olan bir aygıttır. Devletin ülkesi üzerinde hâkimiyet kurabilmesinin kaynağı ise şüphesiz egemenlik kudretidir. Anılan egemenlik kuvvetinin devlete sağladığı bir takım yetkiler mevcuttur. Vergilendirme yetkisi de temel olarak devletin egemenlik kudretinden kaynaklanan ve devlete kişilerin mülkiyetleri üzerinde zor kullanma yetkisi veren bir ayrıcalıktır. Vergilendirme yetkisinin kullanımında meydana gelebilecek keyfilik ve ayrımcılık endişesi vergilendirme yetkisinin tarihinde önemli rol oynamıştır. Önceleri krala ya da hükümdara ait olan bu yetki egemen iradeye sahip olunması nedeniyle mutlak bir şekilde uygulanırken çeşitli çabalar sonucunda yasama organlarına geçmiştir. Böylece vergilendirme yetkisinin anayasalar tarafından devlete tanınmış bir hak halini almasının en büyük adımı atılmıştır. Vergilendirme yetkisinin kullanımına ilişkin hususların anayasalarda belirlenebilmesi ise bu yetkinin sınırlarının açık ve net bir şekilde çizilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri devreye girmektedir. Bu ilkeler genel, kişilik dışı, adil, hakkaniyetli ve eşitlikçi vergi politikaları oluşturmak açısından iktidarın uyması gereken kuralların mükellefler tarafından öngörülebilir bir şekilde belirlenmesini sağlamaktadır. Hukuk devleti ilkesi ile vergilendirme yetkisini kullanırken üstün kamu gücünü kullanan devletin güçsüz konumda olan mükelleflere hukukla bağlı şekilde muamele etmesi hedeflenir. Bu ise vergilerin yasalar ile konulması, kaldırılması ve değiştirilmesi, genel ve eşit, kişiler tarafından öngörülebilir ve hukuki güvenlik ilkesi çerçevesinde vergilendirme yapılması gibi araçlar ile gerçekleşebilir. Ancak vergilendirme yetkisinin kullanımında hukuk devleti ilkesi tek başına yeterli değildir. Yalnızca bahsedilen araçların anayasalarda öngörülmesi adaletli ve kişiler arasında imkân eşitliği yaratan bir toplum sistemi yaratamaz. Bu noktada sosyal devlet ilkesi ön plana çıkmaktadır. Sosyal devlet ilkesi ve hukuk devleti ilkesi birlikte uygulanarak vergi adaletinin sağlandığı, kişilerin ödeyebileceği yükten daha fazlası altına sokulmadığı müreffeh bir devlet anlayışı ile hukukun üstünlüğünün hâkim kılındığı bir vergi sistemi oluşturulmuş olacaktır.
Devlet, bir kara parçası ve ulus üzerinde gözetim ve idare gibi görevler yürütmek üzere kurulmuş olan bir aygıttır. Devletin ülkesi üzerinde hâkimiyet kurabilmesinin kaynağı ise şüphesiz egemenlik kudretidir. Anılan egemenlik kuvvetinin devlete sağladığı bir takım yetkiler mevcuttur. Vergilendirme yetkisi de temel olarak devletin egemenlik kudretinden kaynaklanan ve devlete kişilerin mülkiyetleri üzerinde zor kullanma yetkisi veren bir ayrıcalıktır. Vergilendirme yetkisinin kullanımında meydana gelebilecek keyfilik ve ayrımcılık endişesi vergilendirme yetkisinin tarihinde önemli rol oynamıştır. Önceleri krala ya da hükümdara ait olan bu yetki egemen iradeye sahip olunması nedeniyle mutlak bir şekilde uygulanırken çeşitli çabalar sonucunda yasama organlarına geçmiştir. Böylece vergilendirme yetkisinin anayasalar tarafından devlete tanınmış bir hak halini almasının en büyük adımı atılmıştır. Vergilendirme yetkisinin kullanımına ilişkin hususların anayasalarda belirlenebilmesi ise bu yetkinin sınırlarının açık ve net bir şekilde çizilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri devreye girmektedir. Bu ilkeler genel, kişilik dışı, adil, hakkaniyetli ve eşitlikçi vergi politikaları oluşturmak açısından iktidarın uyması gereken kuralların mükellefler tarafından öngörülebilir bir şekilde belirlenmesini sağlamaktadır. Hukuk devleti ilkesi ile vergilendirme yetkisini kullanırken üstün kamu gücünü kullanan devletin güçsüz konumda olan mükelleflere hukukla bağlı şekilde muamele etmesi hedeflenir. Bu ise vergilerin yasalar ile konulması, kaldırılması ve değiştirilmesi, genel ve eşit, kişiler tarafından öngörülebilir ve hukuki güvenlik ilkesi çerçevesinde vergilendirme yapılması gibi araçlar ile gerçekleşebilir. Ancak vergilendirme yetkisinin kullanımında hukuk devleti ilkesi tek başına yeterli değildir. Yalnızca bahsedilen araçların anayasalarda öngörülmesi adaletli ve kişiler arasında imkân eşitliği yaratan bir toplum sistemi yaratamaz. Bu noktada sosyal devlet ilkesi ön plana çıkmaktadır. Sosyal devlet ilkesi ve hukuk devleti ilkesi birlikte uygulanarak vergi adaletinin sağlandığı, kişilerin ödeyebileceği yükten daha fazlası altına sokulmadığı müreffeh bir devlet anlayışı ile hukukun üstünlüğünün hâkim kılındığı bir vergi sistemi oluşturulmuş olacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat