9789754706284
642070
https://www.sehadetkitap.com/urun/turkiye-de-demokrasiye-geciste-basin-1945-1950
Türkiye´de Demokrasiye Geçişte Basın (1945-1950)
16.61
Basının modern demokrasilerde "dördüncü kuvvet" yerine geçtiği, artık harcıalemleşmiş bir kanaat. Türkiye'de de özellikle "basın"ın "medya"ya evrildiği son yıllarda bu kanaat hayli güçlendi. Nilgün Gürkan'ın ayrıntılı araştırması, durumun böyle olmaya başladığı bir dönemde, Türkiye'de çok partili siyasal hayata geçiş sürecinde basının rolünü konu alıyor. 1945-1950 arasındaki bu evre, "Türkiye koşullarında ve ölçülerinde" teşekkül ettirilen çok partili demokrasinin sınırlarının çizildiği dönem aynı zamanda. Örneğin sola karşı tedirginlik ve önlemler bu dönemde yeni boyutlar kazanıyor. Basın, bu "kısmi demokratikleşme" sürecinin en çıplak göründüğü ayna. Sadece ayna da değil; zira gazeteciler Cumhuriyet Türkiye'sinin eliti içinde ağırlıklı bir konuma sahip oldukları için, demokrasiye geçiş sürecinin çerçevesinin çizilmesinde her zaman söz sahibi olmasalar bile "dillendiriciler" olarak önemli bir konum işgal ediyorlar. Cumhuriyet eliti içindeki bölünme de yalın haliyle basında, "muharrir"ler arasındaki ayrışmada görülebiliyor. "Yeni Türkiye"nin kendisi üzerine daha çok düşünmeye başladığı 1945-50 döneminin basını, yıllardır söylenemeyenlerin ortaya dökülmesiyle bereketlenmiş, canlı polemiklerle dolu bir manzara sunuyor okura.
(Arka Kapak)
Basının modern demokrasilerde "dördüncü kuvvet" yerine geçtiği, artık harcıalemleşmiş bir kanaat. Türkiye'de de özellikle "basın"ın "medya"ya evrildiği son yıllarda bu kanaat hayli güçlendi. Nilgün Gürkan'ın ayrıntılı araştırması, durumun böyle olmaya başladığı bir dönemde, Türkiye'de çok partili siyasal hayata geçiş sürecinde basının rolünü konu alıyor. 1945-1950 arasındaki bu evre, "Türkiye koşullarında ve ölçülerinde" teşekkül ettirilen çok partili demokrasinin sınırlarının çizildiği dönem aynı zamanda. Örneğin sola karşı tedirginlik ve önlemler bu dönemde yeni boyutlar kazanıyor. Basın, bu "kısmi demokratikleşme" sürecinin en çıplak göründüğü ayna. Sadece ayna da değil; zira gazeteciler Cumhuriyet Türkiye'sinin eliti içinde ağırlıklı bir konuma sahip oldukları için, demokrasiye geçiş sürecinin çerçevesinin çizilmesinde her zaman söz sahibi olmasalar bile "dillendiriciler" olarak önemli bir konum işgal ediyorlar. Cumhuriyet eliti içindeki bölünme de yalın haliyle basında, "muharrir"ler arasındaki ayrışmada görülebiliyor. "Yeni Türkiye"nin kendisi üzerine daha çok düşünmeye başladığı 1945-50 döneminin basını, yıllardır söylenemeyenlerin ortaya dökülmesiyle bereketlenmiş, canlı polemiklerle dolu bir manzara sunuyor okura.
(Arka Kapak)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.