9786257497732
574337
https://www.sehadetkitap.com/urun/turkcemizin-zarafeti-dilimize-incelik-ve-estetik-acilarindan-bakis
Türkçemizin Zarafeti;Dilimize İncelik ve Estetik Açılarından Bakış
72.00
Milletleri millet yapan en önemli unsurlardan birinin dil olduğu tartışılmaz bir gerçektir. İnsan ile
dil arasındaki münasebetin çok kuvvetli olması gerektiğini bildiğimiz için, içinde yaşadığımız manevî
değerlerden anadilimizin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Tarih şahittir ki uzun zaman içerisinde çok
sayıda kavim veya topluluk sadece savaşlarda yenilip parçalandıkları için değil, dillerini ihmal ettikleri
için hayat sahnesinden silinerek kaybolmuşlardır.
Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyyen dilimize muhtaçtır.
Bebeklik, çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik, olgunluk çağlarımızda
kelimelerimizin anlam zenginliğine, cümlelerimizin üslup güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi,
duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.
“TÜRKÇEMİZİN ZARAFETİ” adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan
Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve
ifadelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden
(mûsiki), ses hadiselerinden, nazik ifadelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu
olumsuz etkileyen ünlü hatalardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da
kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar
olmama rağmen, “Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?” sorusunu zaman zaman kendime
sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz
parçası olan, önem ve değeriyle adeta mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki
kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı,
yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.
“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş” diye Türkçe'ye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz
şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.
Milletleri millet yapan en önemli unsurlardan birinin dil olduğu tartışılmaz bir gerçektir. İnsan ile
dil arasındaki münasebetin çok kuvvetli olması gerektiğini bildiğimiz için, içinde yaşadığımız manevî
değerlerden anadilimizin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Tarih şahittir ki uzun zaman içerisinde çok
sayıda kavim veya topluluk sadece savaşlarda yenilip parçalandıkları için değil, dillerini ihmal ettikleri
için hayat sahnesinden silinerek kaybolmuşlardır.
Güzel Türkçemiz muhabbete, sevgiye, ilgiye açtır; milletimiz ebediyyen dilimize muhtaçtır.
Bebeklik, çocukluk dönemlerimizde harflerle, hecelerle arkadaş olduk; gençlik, olgunluk çağlarımızda
kelimelerimizin anlam zenginliğine, cümlelerimizin üslup güzelliğine yoldaş olduk. Yeri geldi,
duygularımıza kanat takıp coştuk; yeri geldi, düşünce meydanlarında at oynatmaya koştuk.
“TÜRKÇEMİZİN ZARAFETİ” adlı yeni eserimde ise hayatımıza yeniden dönüp aslına kavuşan
Arapça, Farsça asıllı kelimeleri daha geniş olarak ele aldım; yerine göre harf, hece, kelime ve
ifadelerimizdeki estetik denilen güzellik duygusundan bahsettim. Ayrıca Türkçemizin âhenginden
(mûsiki), ses hadiselerinden, nazik ifadelerinden, kelime çeşitlerinden başka, güzellik duygusunu
olumsuz etkileyen ünlü hatalardan, anlatım bozukluklarından, imlâ ve telaffuz yanlışlıklarından da
kısaca söz açtım. Bahsini açtığımız konu ve meseleleri ele alıp işleyen kitapların varlığından haberdar
olmama rağmen, “Neden böyle bir girişimde bulunuyorum?” sorusunu zaman zaman kendime
sordum. Cevabını da her seferinde kolay buldum: Zaman, nasıl süratle geçiyorsa hayatımızın ayrılmaz
parçası olan, önem ve değeriyle adeta mukaddes bilinen dilimizin, daha doğrusu çok sayıdaki
kelimelerimizin anlamları, renkleri, tonları da hızla değişikliğe uğrayabiliyor. Lisanımızı buharlaştırıcı,
yozlaştırıcı teşebbüslere karşı tepkilerimizi söz veya yazıyla göstermeliyiz.
“Yazılan yazılmış, söylenen söylenmiş” diye Türkçe'ye ilgisiz kalmamalı, doğru bildiğimiz
şeyleri bıkıp usanmadan ortaya koymalıyız.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.