9786057737977
578040
https://www.sehadetkitap.com/urun/turk-mitolojisinde-tanricalar-ve-cadilar-inannadan-umaya-lilithden-al-karisina
Türk Mitolojisinde Tanrıçalar ve Cadılar;İnanna'dan Umay'a, Lilith'den Al Karısı'na
423.20
Yeniden doğuş ya da ölümden sonra hayat, tüm insanlığın kolektif belleğinde kayıtlı olan bir düşüncedir. Gökyüzündeki cisimlerin ve döngülerin, yeniden doğuş özlemi olarak, simgelerle hayat bulduğu bu yersel izdüşümler, Sokrat'a göre insanoğlunun sonsuz yaşam isteğinden doğmuştur. Türkler, arkaik dönemlerde tarihi bir arşivleri olmadığı için, göç ettikleri coğrafyalardaki kayaların üzerine mantık ve düşünce sistemlerini, yaşayış tarzlarını, inançlarını, aile ve boy tamgalarını kazımışlardır. Çağlar boyu Şamanlar tarafından söylenegelen mitolojiler, Türklerin en eski kolektif bilinçaltı kaynaklarıdır. Strzygowski'ye göre; soyut sanatın yaratıcısı Türklerdir. Türkler binyıllardır kayaların üzerine stilize edilmiş ve sadeleştirilmiş sembolleri kazır. Bunlar büyük oranda Tanrı ve Tanrıça simgeleridir. Mitolojinin resim dilinde, sembol olarak kullanılan “Kadın” imgesi, bilinmesi gerekenin bütününü temsil eder ve Tanrısal özün kendisidir. Kahraman bilmeye gelen kişidir. Tanrıçayla karşılaşma, kahramana “Aşk” ödülü olarak döner. «Tüm Arketipler de Tanrıçalar Gökyüzü enerjileri ve Yeryüzü ile betimlenmiş insanlığa yol gösterici önemli bir yere sahip olmuşlardır. Doğum, ölüm, acı, aşk, doğa, yenilenme gibi özellikleri ile her zaman dikkat çekmeye, ruhun uyanışına katkıda bulunmaya devam ederler. Türk Kültüründe ise Ana Tanrıça kavramı kadına, gök bilime verilen değerin ne kadar yüce olduğunu ortaya koymakla beraber sembolizmin önemini ve insanlığın yazılı tarihinden öncesine dayandığı gerçeği ile bir kez daha yüzleştiriyor bizleri. Bu kapsamlı araştırma kitabını hazırlayan değerli arkadaşım Nuray Bilgili'ye karanlıklara ışık tutmak geçmiş ile gelecek arasında kurduğu köprü ile bu değerli araştırmalarından dolayı kutluyor, okuyuculara kendi içlerindeki gücü fark edip köklenmeleri için bu derin bilgiler ile aydınlanmalarını diliyorum. Gökler rehberiniz yolunuz ışık olsun...»
Yeniden doğuş ya da ölümden sonra hayat, tüm insanlığın kolektif belleğinde kayıtlı olan bir düşüncedir. Gökyüzündeki cisimlerin ve döngülerin, yeniden doğuş özlemi olarak, simgelerle hayat bulduğu bu yersel izdüşümler, Sokrat'a göre insanoğlunun sonsuz yaşam isteğinden doğmuştur. Türkler, arkaik dönemlerde tarihi bir arşivleri olmadığı için, göç ettikleri coğrafyalardaki kayaların üzerine mantık ve düşünce sistemlerini, yaşayış tarzlarını, inançlarını, aile ve boy tamgalarını kazımışlardır. Çağlar boyu Şamanlar tarafından söylenegelen mitolojiler, Türklerin en eski kolektif bilinçaltı kaynaklarıdır. Strzygowski'ye göre; soyut sanatın yaratıcısı Türklerdir. Türkler binyıllardır kayaların üzerine stilize edilmiş ve sadeleştirilmiş sembolleri kazır. Bunlar büyük oranda Tanrı ve Tanrıça simgeleridir. Mitolojinin resim dilinde, sembol olarak kullanılan “Kadın” imgesi, bilinmesi gerekenin bütününü temsil eder ve Tanrısal özün kendisidir. Kahraman bilmeye gelen kişidir. Tanrıçayla karşılaşma, kahramana “Aşk” ödülü olarak döner. «Tüm Arketipler de Tanrıçalar Gökyüzü enerjileri ve Yeryüzü ile betimlenmiş insanlığa yol gösterici önemli bir yere sahip olmuşlardır. Doğum, ölüm, acı, aşk, doğa, yenilenme gibi özellikleri ile her zaman dikkat çekmeye, ruhun uyanışına katkıda bulunmaya devam ederler. Türk Kültüründe ise Ana Tanrıça kavramı kadına, gök bilime verilen değerin ne kadar yüce olduğunu ortaya koymakla beraber sembolizmin önemini ve insanlığın yazılı tarihinden öncesine dayandığı gerçeği ile bir kez daha yüzleştiriyor bizleri. Bu kapsamlı araştırma kitabını hazırlayan değerli arkadaşım Nuray Bilgili'ye karanlıklara ışık tutmak geçmiş ile gelecek arasında kurduğu köprü ile bu değerli araştırmalarından dolayı kutluyor, okuyuculara kendi içlerindeki gücü fark edip köklenmeleri için bu derin bilgiler ile aydınlanmalarını diliyorum. Gökler rehberiniz yolunuz ışık olsun...»
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.