Tristram Shandy; Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri

Stok Kodu:
9789753631433
Boyut:
136-210-0
Sayfa Sayısı:
668
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
6
Basım Tarihi:
2018-05-28
Çeviren:
Nuran Yavuz
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%36 indirimli
200,00TL
128,00TL
Havale/EFT ile: 115,20TL
9789753631433
663152
Tristram Shandy; Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri
Tristram Shandy; Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri
128.00
James Boswell, 1760 baharında "Okumamış olan var mı Tristram Shandy'yi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi?" diye yazıyordu. Anglikan vaiz Laurence Sterne'in komik romanı Tristram Shandy'nin 1759'un Aralık ayında York'ta birlikte yayımlanan ilk iki cildi çıkar çıkmaz muazzam bir övgüyle ve biraz da şaşkınlıkla karşılanmış, ateşli bir edebiyat tartışmasına yol açmıştı. Sterne de bir yıl sonra şunları yazacaktı: "Şehrin bir yarısı kitabıma ağır hakaretler ediyor, öteki yarısı göklere çıkarıyor; işin hoş yanı, hem hakaret ediyor hem satın alıyorlar". Gerçekten de, Orhan Pamuk'un, Nuran Yavuz'un yoğun emeğinin ürünü bu çeviri için "Herkesin Böyle Bir Amcası Olmalı..." başlığı altında yazdığı sunuşta belirttiği gibi: "hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan" kahraman-anlatıcısının, ilk iki cildinde kendini dünyaya getirmeyi bile başaramadığı, ancak sonlara doğru bir yerde doğup çok da fazla etrafta görünmeden kaybolduğu bir romana ne denebilirdi? Öyle bir anlatıcı ki bu, kendini bahçede savaş oyunları oynamaya adamış amcası Toby ve yazarın bir otoportresi olan Vaiz Yorick gibi karakterler dururken, durmadan ilgimizi "okumayı güneş gibi aydınlatır" dediği bir dizi sapmay(l)a, konu dışına çıkış(l)a (İngilizcede digression) çeker: " ... doğumdan önce nasıl, hangi tarihte peydahlandığını, babasının doğum, hayat üzerine görüşlerini uzun uzun anlatır gibi yapar. Ama bu konuların hiçbirinin üzerinde öyle uzun uzun durmaz. Bir ağacın bir dalından öbürüne sürekli yer değiştiren ve dur durak bilmez bir hızlı ve neşeli serçe gibi, hızla konudan konuya sıçrayarak ilerler. Çoğu zaman hikâyesinin nereye doğru gittiğini bilmediği izlenimini uyandırır okuyucuda. Ama metnin içindeki bazı uyarılardan ve kitabının yapısından Sterne'in romanını son derece planlı bir şekilde yazdığını söyleyen ve bunu cetvellerle kanıtlamaya girişen Shklovsky gibi ünlü eleştirmenler de vardır." (O.P.) Bir din adamı olan Sterne, kahraman-anlatıcısı Tristram Shandy'ye kitabının neredeyse temel izleği olan digression konusunda şunları söyletir: "Bugün dünya yüzünde bir kitaba başlamak için bilinen birkaç yol vardır ve ben kendi seçtiğim yolun bunlardan en iyisi olduğuna eminim.---En azından dine en uygun yol bu---çünkü ben işe ilk cümleyi yazmakla başlar---ve ikincisini Kadir Tanrının yol göstericiliğine bırakırım." "Ben karnımı doyurmak için değil meşhur olmak için yazıyorum" demiş olan Sterne'in günümüzden iki yüz kırk yıl önce yazdığı, çok etkilendiği John Locke'un "fikirler arası çağrışım" görüşünün bir parodisi sayılabilecek ve yine çok etkilendiği Cervantes'in Don Quijote'sinden açık izler taşıyan bu kitap, "kurmaca sanatının sonsuz olanaklarının bir övgüsü, sınırlarının da çarpıtılmış bir sergilenmesi" olarak nitelendi. Sorbonne'da İngiliz Edebiyatı hocası olan Émile Legouis, yazdığı kısa İngiliz edebiyatı tarihinde Sterne'i ve bu kitabı anlatırken şunları söylüyordu: "Sterne'le roman dönüşür. Serüven artık romanda kendine yer bulamaz. En küçük, en önemsiz ayrıntı bile, dokunaklı ve komik tefekkürlerle zenginleşebiliyorsa, ne gerekir ki? 'Tristram Shandy'nin Hayatı ve Görüşleri'ni içerdiğini ilan eden kitap, kahramanın doğumu gerçekleştiğinde yarılanmış durumdadır. Herhangi bir şey, yazarın bitmez tükenmez bir parantez açması için mazeret olabilir. Yazar ayrıca, yıldızlar ve boş sayfalar gibi, yüzlerce üslup örneği göstererek okuru afallatmaktan da zevk alır. Ama bütün bu kaprisler aracılığıyla karakterlerini az bulunur bir nüfuzla canlandırır: gerçeklerin her zaman yalanladığı bilgiç fikirleriyle büyük Shandy, Tristram'ın babası; askercilik oynayan ve bir sineği bile incitemeyen yufka yürekli eski asker Toby amca; onun sadık takipçisi, efendisi kadar iyi kalpli ve eli açık Onbaşı Trim; Sterne'in kendisinin bir çeşit idealizasyonu olan vaiz Yorick. Bu karakterler, art arda küçük dokunuşlarla, az bulunur bir hayat ve canlılık kazanırlar. Ya merhamet ya da kahkahayla gözlerimizi sulandırırlar. Sterne, bazen santimantalistten farklı olan, bazen de ondan ayırt edilemeyen Shandy'vari tipi yarattı. Shandy'cilik, ani mizaç değişiklikleri, muziplik, ıvır zıvırdan zevk alma, dalgınlık, dikkatsizlik, olanlara önem vermeme ve hepsinin üstünde iyi mizah demektir." Tristram Shandy'nin özgünlüğü --ve tabii ki "edepsiz"liği-- hayranları (örneğin David Hume "otuz yıldır bir İngiliz'in yazdığı en iyi kitap" diyordu, her ne kadar hemen ardından "aslında kötü" diyerek görüşünü mahvetse de. Gene de bu hayran ve savunucular içinde en coşkulu ve en veciz sözü eden, geleceğin ABD başkanı Thomas Jefferson olmuştu: "Sterne'in yazıları, daha çok, şimdiye kadar yazılmış en iyi ahlak düzenini oluşturur") gibi "muarız"larını da hemen buldu karşısında: Gene Orhan Pamuk'un aktardığı gibi: "Sezgileri, nükteleri, vecizeleri, taşı gediğine koymasıyla İngiliz edebiyatının en zeki yazarlarından biri olan Samuel Johnson bile o kuralcı öğretmen yanıyla elinizdeki bu romana sabırsız bir anlayışsızlıkla yaklaşmış ve 'Tuhaf olan hiçbir şey kalıcı olmaz,' demişti, 'Tristram Shandy kalıcı olmayacak.' " Ama Tristram Shandy, Johnson'ın bu kasvetli hükmünü yalancı çıkardı: İki yüz kırk yıldır --başta İngilizce olmak üzere-- pek çok dilde okunuyor. Artık Türkçede de okunacak: Okumayacak olan var mı Tristram Shandy'yi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi? Tadımlık Herkesin Böyle Bir Amcası Olmalı... Hepimiz böyle bir amcamız olsun isteriz. Tristram Shandy gibi hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan bir amca. Babamız ya da yengemiz, bu amca gevezeliği iyice uzatıp, hikâyesinin kıvamını kaçırdığında "yeter artık!" diyeceklerdir. "Çocukları korkutuyorsun, b
James Boswell, 1760 baharında "Okumamış olan var mı Tristram Shandy'yi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi?" diye yazıyordu. Anglikan vaiz Laurence Sterne'in komik romanı Tristram Shandy'nin 1759'un Aralık ayında York'ta birlikte yayımlanan ilk iki cildi çıkar çıkmaz muazzam bir övgüyle ve biraz da şaşkınlıkla karşılanmış, ateşli bir edebiyat tartışmasına yol açmıştı. Sterne de bir yıl sonra şunları yazacaktı: "Şehrin bir yarısı kitabıma ağır hakaretler ediyor, öteki yarısı göklere çıkarıyor; işin hoş yanı, hem hakaret ediyor hem satın alıyorlar". Gerçekten de, Orhan Pamuk'un, Nuran Yavuz'un yoğun emeğinin ürünü bu çeviri için "Herkesin Böyle Bir Amcası Olmalı..." başlığı altında yazdığı sunuşta belirttiği gibi: "hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan" kahraman-anlatıcısının, ilk iki cildinde kendini dünyaya getirmeyi bile başaramadığı, ancak sonlara doğru bir yerde doğup çok da fazla etrafta görünmeden kaybolduğu bir romana ne denebilirdi? Öyle bir anlatıcı ki bu, kendini bahçede savaş oyunları oynamaya adamış amcası Toby ve yazarın bir otoportresi olan Vaiz Yorick gibi karakterler dururken, durmadan ilgimizi "okumayı güneş gibi aydınlatır" dediği bir dizi sapmay(l)a, konu dışına çıkış(l)a (İngilizcede digression) çeker: " ... doğumdan önce nasıl, hangi tarihte peydahlandığını, babasının doğum, hayat üzerine görüşlerini uzun uzun anlatır gibi yapar. Ama bu konuların hiçbirinin üzerinde öyle uzun uzun durmaz. Bir ağacın bir dalından öbürüne sürekli yer değiştiren ve dur durak bilmez bir hızlı ve neşeli serçe gibi, hızla konudan konuya sıçrayarak ilerler. Çoğu zaman hikâyesinin nereye doğru gittiğini bilmediği izlenimini uyandırır okuyucuda. Ama metnin içindeki bazı uyarılardan ve kitabının yapısından Sterne'in romanını son derece planlı bir şekilde yazdığını söyleyen ve bunu cetvellerle kanıtlamaya girişen Shklovsky gibi ünlü eleştirmenler de vardır." (O.P.) Bir din adamı olan Sterne, kahraman-anlatıcısı Tristram Shandy'ye kitabının neredeyse temel izleği olan digression konusunda şunları söyletir: "Bugün dünya yüzünde bir kitaba başlamak için bilinen birkaç yol vardır ve ben kendi seçtiğim yolun bunlardan en iyisi olduğuna eminim.---En azından dine en uygun yol bu---çünkü ben işe ilk cümleyi yazmakla başlar---ve ikincisini Kadir Tanrının yol göstericiliğine bırakırım." "Ben karnımı doyurmak için değil meşhur olmak için yazıyorum" demiş olan Sterne'in günümüzden iki yüz kırk yıl önce yazdığı, çok etkilendiği John Locke'un "fikirler arası çağrışım" görüşünün bir parodisi sayılabilecek ve yine çok etkilendiği Cervantes'in Don Quijote'sinden açık izler taşıyan bu kitap, "kurmaca sanatının sonsuz olanaklarının bir övgüsü, sınırlarının da çarpıtılmış bir sergilenmesi" olarak nitelendi. Sorbonne'da İngiliz Edebiyatı hocası olan Émile Legouis, yazdığı kısa İngiliz edebiyatı tarihinde Sterne'i ve bu kitabı anlatırken şunları söylüyordu: "Sterne'le roman dönüşür. Serüven artık romanda kendine yer bulamaz. En küçük, en önemsiz ayrıntı bile, dokunaklı ve komik tefekkürlerle zenginleşebiliyorsa, ne gerekir ki? 'Tristram Shandy'nin Hayatı ve Görüşleri'ni içerdiğini ilan eden kitap, kahramanın doğumu gerçekleştiğinde yarılanmış durumdadır. Herhangi bir şey, yazarın bitmez tükenmez bir parantez açması için mazeret olabilir. Yazar ayrıca, yıldızlar ve boş sayfalar gibi, yüzlerce üslup örneği göstererek okuru afallatmaktan da zevk alır. Ama bütün bu kaprisler aracılığıyla karakterlerini az bulunur bir nüfuzla canlandırır: gerçeklerin her zaman yalanladığı bilgiç fikirleriyle büyük Shandy, Tristram'ın babası; askercilik oynayan ve bir sineği bile incitemeyen yufka yürekli eski asker Toby amca; onun sadık takipçisi, efendisi kadar iyi kalpli ve eli açık Onbaşı Trim; Sterne'in kendisinin bir çeşit idealizasyonu olan vaiz Yorick. Bu karakterler, art arda küçük dokunuşlarla, az bulunur bir hayat ve canlılık kazanırlar. Ya merhamet ya da kahkahayla gözlerimizi sulandırırlar. Sterne, bazen santimantalistten farklı olan, bazen de ondan ayırt edilemeyen Shandy'vari tipi yarattı. Shandy'cilik, ani mizaç değişiklikleri, muziplik, ıvır zıvırdan zevk alma, dalgınlık, dikkatsizlik, olanlara önem vermeme ve hepsinin üstünde iyi mizah demektir." Tristram Shandy'nin özgünlüğü --ve tabii ki "edepsiz"liği-- hayranları (örneğin David Hume "otuz yıldır bir İngiliz'in yazdığı en iyi kitap" diyordu, her ne kadar hemen ardından "aslında kötü" diyerek görüşünü mahvetse de. Gene de bu hayran ve savunucular içinde en coşkulu ve en veciz sözü eden, geleceğin ABD başkanı Thomas Jefferson olmuştu: "Sterne'in yazıları, daha çok, şimdiye kadar yazılmış en iyi ahlak düzenini oluşturur") gibi "muarız"larını da hemen buldu karşısında: Gene Orhan Pamuk'un aktardığı gibi: "Sezgileri, nükteleri, vecizeleri, taşı gediğine koymasıyla İngiliz edebiyatının en zeki yazarlarından biri olan Samuel Johnson bile o kuralcı öğretmen yanıyla elinizdeki bu romana sabırsız bir anlayışsızlıkla yaklaşmış ve 'Tuhaf olan hiçbir şey kalıcı olmaz,' demişti, 'Tristram Shandy kalıcı olmayacak.' " Ama Tristram Shandy, Johnson'ın bu kasvetli hükmünü yalancı çıkardı: İki yüz kırk yıldır --başta İngilizce olmak üzere-- pek çok dilde okunuyor. Artık Türkçede de okunacak: Okumayacak olan var mı Tristram Shandy'yi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi? Tadımlık Herkesin Böyle Bir Amcası Olmalı... Hepimiz böyle bir amcamız olsun isteriz. Tristram Shandy gibi hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan bir amca. Babamız ya da yengemiz, bu amca gevezeliği iyice uzatıp, hikâyesinin kıvamını kaçırdığında "yeter artık!" diyeceklerdir. "Çocukları korkutuyorsun, b
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat