9786258219012
573492
https://www.sehadetkitap.com/urun/toroslarda-bir-dus-gordum
Toroslarda Bir Düş Gördüm
365.80
Kitap tanıtım metni (arka kapak):
Toroslarda Bir Düş Gördüm isimli roman; Toroslarda başlayıp, Çukurova'dan
sonra Anadolu'nun bozkırlarından İstanbul'a kadar uzanan gerçek yaşantılardan
kesitler içermektedir.
Bir dönem Toroslarda yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veren, var olmaya
çalışan insanların geçmişten getirdikleri bazı gelenek, görenek ve kültürel
birikimlerinin yanı sıra, bunca zorluklara rağmen aralarından bazılarının
kabuğunu kırmayı başarmasını, Anadolu'nun diğer kültürleriyle etkileşimini,
yaşanan aşkları, umutları, umutsuzlukları anlatan bir dönem romanıdır.
Orta yaşlı adam parkta oturduğu bankta daldığı eski Mersin düşlerinden ve
geçmişe dair anılarından duyduğu bir sesle irkilerek kurtuldu. Sırtında; içindeki
şerbet ısınmasın diye kalın deri ile kaplanmış güğümü, elindeki ibriği ve pirinç
taslarını birbirine vurarak ses çıkartan bir adam ona yerel şivesiyle;
"Sovuğuk meyan şerbeti verem mi amca?"diye sesleniyordu.
Adamın bardak yerleştirmeye yarayan kemerinden aldığı bir bardağı ibrikten
akıttığı birkaç damla suyla çalkaladıktan sonra, sırtındaki güğümün ejderha
kafası görünümündeki ibrik ucunu eğerek ve şov yaparak oldukça yüksekten
doldurup vermesini seyrederken;
"Ne kadar süredir burada oturuyorum? Dalmışım," diye düşündü.
Daldığı anılardan çevresindeki kalabalığın farkına varmamıştı. Buz gibi meyan
şerbetini bir dikişte içip, bir bardak daha istedi. Meyan şerbeti gerçekten de iyi
gelmişti. Şerbetin parasını fazlasıyla ödeyip, yavaş yavaş yerinden kalktı. Doğup
büyüdüğü köye, yaylaya gitmek üzere bir taksi çevirdi. Çünkü Mersin'e gelmeyeli
uzun süre olmuştu ve yaylaya giden araçların nereden kalktığını bilmiyordu.
Bindiği taksinin arka koltuğunda etrafı seyrederken şehrin ortasındaki elli iki katlı
kocamaaan gökdelenin önünden geçip, şehir dışına doğru çıkmaya başladılar.
Gökdelen çevresindeki salaş, köhne yapıları gördüğünde aradaki tezat içini
sızlattı. Daha yükseklere çıktıklarında ise şehrin ne kadar değiştiğini, eski
Mersin'den çok az şeyin kaldığını gördü. Kendi kendine;
"Dünya değişiyor, kentler değişiyor. Galiba en zor değişen bizleriz!" diye
düşündü. Toroslara tırmanmaya başladıklarında Soğucak Yaylası'na kadar olan
eski, dar ve virajlı yolun dağ, tepe düzeltilip, çukurlar doldurularak dört şeritli
güzel bir asfalta dönüştürüldüğünü fark etti. Sanki yol biraz kısalmış gibiydi, ya
da ona öyle geldi.
Kitap tanıtım metni (arka kapak):
Toroslarda Bir Düş Gördüm isimli roman; Toroslarda başlayıp, Çukurova'dan
sonra Anadolu'nun bozkırlarından İstanbul'a kadar uzanan gerçek yaşantılardan
kesitler içermektedir.
Bir dönem Toroslarda yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veren, var olmaya
çalışan insanların geçmişten getirdikleri bazı gelenek, görenek ve kültürel
birikimlerinin yanı sıra, bunca zorluklara rağmen aralarından bazılarının
kabuğunu kırmayı başarmasını, Anadolu'nun diğer kültürleriyle etkileşimini,
yaşanan aşkları, umutları, umutsuzlukları anlatan bir dönem romanıdır.
Orta yaşlı adam parkta oturduğu bankta daldığı eski Mersin düşlerinden ve
geçmişe dair anılarından duyduğu bir sesle irkilerek kurtuldu. Sırtında; içindeki
şerbet ısınmasın diye kalın deri ile kaplanmış güğümü, elindeki ibriği ve pirinç
taslarını birbirine vurarak ses çıkartan bir adam ona yerel şivesiyle;
"Sovuğuk meyan şerbeti verem mi amca?"diye sesleniyordu.
Adamın bardak yerleştirmeye yarayan kemerinden aldığı bir bardağı ibrikten
akıttığı birkaç damla suyla çalkaladıktan sonra, sırtındaki güğümün ejderha
kafası görünümündeki ibrik ucunu eğerek ve şov yaparak oldukça yüksekten
doldurup vermesini seyrederken;
"Ne kadar süredir burada oturuyorum? Dalmışım," diye düşündü.
Daldığı anılardan çevresindeki kalabalığın farkına varmamıştı. Buz gibi meyan
şerbetini bir dikişte içip, bir bardak daha istedi. Meyan şerbeti gerçekten de iyi
gelmişti. Şerbetin parasını fazlasıyla ödeyip, yavaş yavaş yerinden kalktı. Doğup
büyüdüğü köye, yaylaya gitmek üzere bir taksi çevirdi. Çünkü Mersin'e gelmeyeli
uzun süre olmuştu ve yaylaya giden araçların nereden kalktığını bilmiyordu.
Bindiği taksinin arka koltuğunda etrafı seyrederken şehrin ortasındaki elli iki katlı
kocamaaan gökdelenin önünden geçip, şehir dışına doğru çıkmaya başladılar.
Gökdelen çevresindeki salaş, köhne yapıları gördüğünde aradaki tezat içini
sızlattı. Daha yükseklere çıktıklarında ise şehrin ne kadar değiştiğini, eski
Mersin'den çok az şeyin kaldığını gördü. Kendi kendine;
"Dünya değişiyor, kentler değişiyor. Galiba en zor değişen bizleriz!" diye
düşündü. Toroslara tırmanmaya başladıklarında Soğucak Yaylası'na kadar olan
eski, dar ve virajlı yolun dağ, tepe düzeltilip, çukurlar doldurularak dört şeritli
güzel bir asfalta dönüştürüldüğünü fark etti. Sanki yol biraz kısalmış gibiydi, ya
da ona öyle geldi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.