9786254405204
715665
https://www.sehadetkitap.com/urun/tefsiru-l-kur-ani-l-azim-arapca-ciltli
Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm Arapça - Ciltli
368.50
Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin manalarını açıklamayı, yorumlamayı ve onlardan hüküm çıkarmayı ifade eden tefsir faaliyeti; âyetlerin yorumlanmasındaki metoda, yaklaşım biçimine ve işledikleri konulara göre tasnife tâbi tutulmuştur. Tefsirde ağırlıklı olarak rivayet bilgilerini kullanan (rivayet) yaklaşım ile aklî muhakemeye dayanan şahsî değerlendirmeleri ve re'yi önceleyen (dirâyet) yaklaşım daha belirleyici olmuştur. Bunun yanı sıra ilhamî bilgiyi işin içine katan ve Kur'an'ı tefsir ederken bazı işaretleri önemseyen bir yaklaşım (işârî) biçimi ortaya çıkmıştır. Rivayete dayalı tefsirde kaynak olarak sadece Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber'in sünneti, sahabe ve tâbiînin aktarımları esas alınmış ve bu yollarla gelen bilgiyle yetinilmiştir. Ancak İslam toplumunun genişlemesi, problemlerin artması ve şartların değişmesi gibi sebepler göz önüne alındığında sadece nakle dayanan tefsirin yeterli olamayacağı düşüncesi öne çıkmış ve âyetlerin yeni bakış açılarıyla tefsiri zorunlu hâle gelmiştir. Süreç içinde rivayet tefsirinin kaynakları ve yöntemi kullanılmakla birlikte yer yer bu kaynakların verileri tenkide tâbi tutulmuş, rivayetin ortaya koyduğu bilginin yetersiz kalacağı düşüncesiyle ilgili âyet veya sûre aklî yöntemlerle yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu tefsir tarzında, müfessir elinde bulunan kaynakları akıl süzgecinden geçirmekte, bir bakıma ictihad yapmaktadır.
Öte yandan ilk sûfîlerle birlikte Kur'ân'ın keşf, ilham, manevî tecrübe ve gönle gelen işaretler çerçevesinde yorumlanması tasavvufî tefsirleri meydana getirmiştir. Mutasavvıflara göre Kur'ân'da mevcut kelime, lafız ve cümlelerin ilk bakışta akla gelen dış/zâhirî anlamlarından başka bunların sûfînin mârifetteki derecesine göre halka halka genişleyen iç/bâtınî manaları da vardır. Bu manaya ulaşmak, bilgi birikimi ve tefekkür kabiliyetinin yanında temizlenmiş bir nefis, arınmış bir kalbin eşlik ettiği ahlâkî bir olgunluğu gerektirmektedir. Elbette bu tefsir biçimi, iç anlamla birlikte dış manayı da dikkate alması itibarıyla zâhiri hiçe sayan bâtınî tefsirden ayrılmaktadır. Nitekim bu hassasiyetlerini sûfîler "zâhire aykırı düşen her bâtının bâtıl olduğu” gerçeğiyle ifade etmişlerdir. Literatür açısından bakıldığında mutasavvıflar arasında işârî yorumlara kayda geçen ilk sûfîlerden biri Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (ö. 283/896) olmuş ve onun bu yorumları Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm adıyla bir kitapta toplanmak suretiyle günümüze ulaşma imkânı bulmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin manalarını açıklamayı, yorumlamayı ve onlardan hüküm çıkarmayı ifade eden tefsir faaliyeti; âyetlerin yorumlanmasındaki metoda, yaklaşım biçimine ve işledikleri konulara göre tasnife tâbi tutulmuştur. Tefsirde ağırlıklı olarak rivayet bilgilerini kullanan (rivayet) yaklaşım ile aklî muhakemeye dayanan şahsî değerlendirmeleri ve re'yi önceleyen (dirâyet) yaklaşım daha belirleyici olmuştur. Bunun yanı sıra ilhamî bilgiyi işin içine katan ve Kur'an'ı tefsir ederken bazı işaretleri önemseyen bir yaklaşım (işârî) biçimi ortaya çıkmıştır. Rivayete dayalı tefsirde kaynak olarak sadece Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber'in sünneti, sahabe ve tâbiînin aktarımları esas alınmış ve bu yollarla gelen bilgiyle yetinilmiştir. Ancak İslam toplumunun genişlemesi, problemlerin artması ve şartların değişmesi gibi sebepler göz önüne alındığında sadece nakle dayanan tefsirin yeterli olamayacağı düşüncesi öne çıkmış ve âyetlerin yeni bakış açılarıyla tefsiri zorunlu hâle gelmiştir. Süreç içinde rivayet tefsirinin kaynakları ve yöntemi kullanılmakla birlikte yer yer bu kaynakların verileri tenkide tâbi tutulmuş, rivayetin ortaya koyduğu bilginin yetersiz kalacağı düşüncesiyle ilgili âyet veya sûre aklî yöntemlerle yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu tefsir tarzında, müfessir elinde bulunan kaynakları akıl süzgecinden geçirmekte, bir bakıma ictihad yapmaktadır.
Öte yandan ilk sûfîlerle birlikte Kur'ân'ın keşf, ilham, manevî tecrübe ve gönle gelen işaretler çerçevesinde yorumlanması tasavvufî tefsirleri meydana getirmiştir. Mutasavvıflara göre Kur'ân'da mevcut kelime, lafız ve cümlelerin ilk bakışta akla gelen dış/zâhirî anlamlarından başka bunların sûfînin mârifetteki derecesine göre halka halka genişleyen iç/bâtınî manaları da vardır. Bu manaya ulaşmak, bilgi birikimi ve tefekkür kabiliyetinin yanında temizlenmiş bir nefis, arınmış bir kalbin eşlik ettiği ahlâkî bir olgunluğu gerektirmektedir. Elbette bu tefsir biçimi, iç anlamla birlikte dış manayı da dikkate alması itibarıyla zâhiri hiçe sayan bâtınî tefsirden ayrılmaktadır. Nitekim bu hassasiyetlerini sûfîler "zâhire aykırı düşen her bâtının bâtıl olduğu” gerçeğiyle ifade etmişlerdir. Literatür açısından bakıldığında mutasavvıflar arasında işârî yorumlara kayda geçen ilk sûfîlerden biri Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (ö. 283/896) olmuş ve onun bu yorumları Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm adıyla bir kitapta toplanmak suretiyle günümüze ulaşma imkânı bulmuştur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.