9786256394407
613288
https://www.sehadetkitap.com/urun/tecelliler-levayih
Tecelliler;Levayih
125.40
Abdurrahman Câmî, bir dönem İslâm irfanının en nadide eserlerini vermiş, Farsça konuşan dünyada Ekberî tasavvuf okulunun tercümanı olmuştur. Horasan ve Maverâünnehr gibi ilim ve irfan ocakları uyandıran, ilim ve irfan otoriteleri yetiştiren bir coğrafyada bu âlî ilimlerin tahkimatına mühim hizmetlerde bulunmuştur. Dil, tefsir, hadis, fıkıh, akâid ve ahlâk alanında onlarca eser vermiş olmakla beraber, en çok tasavvuf ve edebiyat alanında kaleme aldıklarıyla şöhret bulmuştur. Tasavvuf sahasındaki her biri pek mühim eserlerinden biri, hacmi itibarıyla küçük ancak içeriği bakımından fevkalade bir niteliğe sahip olan Levâyih'tir. Farsça yazılmış bu eser tasavvufun amelî ve nazarî meselelerini öz bir halde muhtevasında toplamıştır. Nüsha farklılıkları göz önünde bulundurulduğunda muhtelif olmakla birlikte, otuz üç veya otuz altı lâyihadan, yani bölümden oluşan eserin her bölümünde rubâîlere yer verilmiştir. Birçok eserinde olduğu gibi Câmî, Levâyih'te de nesire nazım zevkini derç etmekten imtinâ etmemiştir. Câmî'nin Osmanlı edebiyat ve tasavvuf hayatına etkisi izahtan vârestedir. Tasavvuf alanında Nefehâtü'l-Üns başta olmak üzere birçok eseri Osmanlı sûfîleri tarafından okunmuş ve tercüme edilerek maârif âlemine kazandırılmıştır. Levâyih birçok defa tercüme edilmiştir. Zeyniyye'den Abdülmecid Amâsî, Halvetiyye-Şemsiyye piri Şemseddin Sivâsî, Nakşibendiyye'den İsmail Müfid İstanbûlî ve Halvetiyye-Şâbâniyye'den Yakub Han Kaşgârî bunlardandır. Meşrepler ve tarihler değerlendirildiğinde, eserin muhtelif tarikatlara mensup kimseler tarafından, farklı dönemlerde ilgiye mazhar olduğu anlaşılmaktadır. Tecelliler ismiyle yayına hazırlanan Tercüme-i Levâyih isimli eser, 18. yüzyılın sonlarında, İstanbullu bir âlim ve Nakşibendî dervişi olan İsmail Müfid İstanbûlî tarafından kaleme alınmıştır. Serbest bir üslupla tercüme edilmiş olan eser, Câmî'nin vefatından ortalama üç yüz yıl sonra kendisi gibi dini ilimlerin muhtelif alanlarında eserler vermiş, edebî zevke sahip bir âlim-derviş tarafından bu sefer İstanbul'da tekrar ihya edilmiştir.
Abdurrahman Câmî, bir dönem İslâm irfanının en nadide eserlerini vermiş, Farsça konuşan dünyada Ekberî tasavvuf okulunun tercümanı olmuştur. Horasan ve Maverâünnehr gibi ilim ve irfan ocakları uyandıran, ilim ve irfan otoriteleri yetiştiren bir coğrafyada bu âlî ilimlerin tahkimatına mühim hizmetlerde bulunmuştur. Dil, tefsir, hadis, fıkıh, akâid ve ahlâk alanında onlarca eser vermiş olmakla beraber, en çok tasavvuf ve edebiyat alanında kaleme aldıklarıyla şöhret bulmuştur. Tasavvuf sahasındaki her biri pek mühim eserlerinden biri, hacmi itibarıyla küçük ancak içeriği bakımından fevkalade bir niteliğe sahip olan Levâyih'tir. Farsça yazılmış bu eser tasavvufun amelî ve nazarî meselelerini öz bir halde muhtevasında toplamıştır. Nüsha farklılıkları göz önünde bulundurulduğunda muhtelif olmakla birlikte, otuz üç veya otuz altı lâyihadan, yani bölümden oluşan eserin her bölümünde rubâîlere yer verilmiştir. Birçok eserinde olduğu gibi Câmî, Levâyih'te de nesire nazım zevkini derç etmekten imtinâ etmemiştir. Câmî'nin Osmanlı edebiyat ve tasavvuf hayatına etkisi izahtan vârestedir. Tasavvuf alanında Nefehâtü'l-Üns başta olmak üzere birçok eseri Osmanlı sûfîleri tarafından okunmuş ve tercüme edilerek maârif âlemine kazandırılmıştır. Levâyih birçok defa tercüme edilmiştir. Zeyniyye'den Abdülmecid Amâsî, Halvetiyye-Şemsiyye piri Şemseddin Sivâsî, Nakşibendiyye'den İsmail Müfid İstanbûlî ve Halvetiyye-Şâbâniyye'den Yakub Han Kaşgârî bunlardandır. Meşrepler ve tarihler değerlendirildiğinde, eserin muhtelif tarikatlara mensup kimseler tarafından, farklı dönemlerde ilgiye mazhar olduğu anlaşılmaktadır. Tecelliler ismiyle yayına hazırlanan Tercüme-i Levâyih isimli eser, 18. yüzyılın sonlarında, İstanbullu bir âlim ve Nakşibendî dervişi olan İsmail Müfid İstanbûlî tarafından kaleme alınmıştır. Serbest bir üslupla tercüme edilmiş olan eser, Câmî'nin vefatından ortalama üç yüz yıl sonra kendisi gibi dini ilimlerin muhtelif alanlarında eserler vermiş, edebî zevke sahip bir âlim-derviş tarafından bu sefer İstanbul'da tekrar ihya edilmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.