Susamlı Halkanın Tılsımı (Büyük Boy)

Stok Kodu:
9789750818479
Boyut:
245-345-0
Sayfa Sayısı:
180
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-10-08
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%36 indirimli
64,81TL
41,48TL
Havale/EFT ile: 40,65TL
9789750818479
664041
Susamlı Halkanın Tılsımı (Büyük Boy)
Susamlı Halkanın Tılsımı (Büyük Boy)
41.48
Ekmek, peynir, zeytin ve yoğurttan sonra, Artun Ünsal şimdi de Orhan Cem Çetinin fotoğrafları eşliğinde bu susamlı halkanın hikâyesini, sırlarını anlatıyor. Afiyet olsun! Topkapı Sarayından günümüzün simit saraylarına... İstanbulda yaşayan, bu kente yolu düşen herkes bir şekilde üzeri bol susamlı ya da susamsız simitlerin tiryakisi olmuş, keyifle tatmıştır. Bir anda açlık bastırınca imdat niyetine, kimi zaman cebinde birkaç kuruş kalmışken yemek yerine, bütün gün çalıştıktan sonra bir taşıttan ötekine aktarma yapıp eve dönerken insanın içi ezilince ya da bir pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken, özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış güzel peynirlerin yanına, sokağın keyifli lezzetini de içeri buyur ederken, simit her zaman baş tacımızdır. Sadece geleneksel simitler mi? Kandil simitleri, şekerli simitler, şimdilerde satılmaya başlanan zeytinli, peynirli, sucuklu, sosisli, ay çekirdekli, tahıllı simitler, hatta kepekli undan yapılanlar Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern pazarlama yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın, simit aslında hakkında çok az şey bildiğimiz bir yiyecektir: Simit sözcüğü nereden çıkmış, simidi ilk kimler yapmış, simidin kültür tarihimizdeki yeri, geleneksel simitlerin şimdilerde yapılanlardan farkı, simit çeşitleri, üretim tekniklerinde yüzyılları kapsayan evrim ve değişmenin boyutları, simidin çay ve peynirle ilk buluşması üzerine bilgi dağarcığımızı genişletmek gerekir. Dünya gittikçe küreselleşirken ve yerel kültürel zenginliklerimizi gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önem ortadayken, nerdeyse genlerimize geçmiş simit alışkanlığımız, daha doğrusu aşkımız da ihmal edilememelidir.
Ekmek, peynir, zeytin ve yoğurttan sonra, Artun Ünsal şimdi de Orhan Cem Çetinin fotoğrafları eşliğinde bu susamlı halkanın hikâyesini, sırlarını anlatıyor. Afiyet olsun! Topkapı Sarayından günümüzün simit saraylarına... İstanbulda yaşayan, bu kente yolu düşen herkes bir şekilde üzeri bol susamlı ya da susamsız simitlerin tiryakisi olmuş, keyifle tatmıştır. Bir anda açlık bastırınca imdat niyetine, kimi zaman cebinde birkaç kuruş kalmışken yemek yerine, bütün gün çalıştıktan sonra bir taşıttan ötekine aktarma yapıp eve dönerken insanın içi ezilince ya da bir pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken, özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış güzel peynirlerin yanına, sokağın keyifli lezzetini de içeri buyur ederken, simit her zaman baş tacımızdır. Sadece geleneksel simitler mi? Kandil simitleri, şekerli simitler, şimdilerde satılmaya başlanan zeytinli, peynirli, sucuklu, sosisli, ay çekirdekli, tahıllı simitler, hatta kepekli undan yapılanlar Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern pazarlama yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın, simit aslında hakkında çok az şey bildiğimiz bir yiyecektir: Simit sözcüğü nereden çıkmış, simidi ilk kimler yapmış, simidin kültür tarihimizdeki yeri, geleneksel simitlerin şimdilerde yapılanlardan farkı, simit çeşitleri, üretim tekniklerinde yüzyılları kapsayan evrim ve değişmenin boyutları, simidin çay ve peynirle ilk buluşması üzerine bilgi dağarcığımızı genişletmek gerekir. Dünya gittikçe küreselleşirken ve yerel kültürel zenginliklerimizi gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önem ortadayken, nerdeyse genlerimize geçmiş simit alışkanlığımız, daha doğrusu aşkımız da ihmal edilememelidir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat