Sultan I. Ahmet; Dünya Ve Ahiret Sultan - Padişahlar Babası

Stok Kodu:
9786059121606
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
128
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-08-20
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%38 indirimli
100,00TL
62,00TL
Havale/EFT ile: 60,76TL
9786059121606
432334
Sultan I. Ahmet; Dünya Ve Ahiret Sultan - Padişahlar Babası
Sultan I. Ahmet; Dünya Ve Ahiret Sultan - Padişahlar Babası
62.00
Padişah Ahmet Han, Aziz Mahmud Hüdai'nin Avusturya Kralı ile olan güreşine yaptığı yorumdan çok memnun kalmış ve derhal Aziz Mahmud Hüdai hazretlerine bin altın göndermişti. Bu sırada Mahmud Hüdai'nin hanımı hamile idi ve doğumu yaklaşmıştı. Fakir oldukları için doğacak çocuğun ihtiyaçlarını alamamışlardı. Bu sebeple hanımı; Bursa kadılığını bıraktın, medrese hocalığını terk ettin... Elindeki malını mülkünü, ona buna vererek harcadın... Dünyaya gelecek yavruya saracak bir bez parçası bile yok!... diyerek üzülüyordu. O bu halde iken kapı çalındı. Aziz Mahmud Hüdai kapıya doğru giderken hanımına: Hatun, Allah-ü Teala istediğin dünyalığı gönderdi, buyurdu. Kapıyı açtığında Sultan Ahmet Han'ın hediyelerini ve bir kese içinde gönderdiği bin altını alarak hanımına teslim etti. Ertesi gün de Padişah kendisi gelerek elini öptü ve talebesi olmakla şereflendi. Genç Osman, ulema ve askerin 1. Sultan, Mustafa'ya biat ettiklerini haber alınca Dilaver Paşa'nın isyancılara verilmesinden ve onlar tarafından şehit edilmesinden sonra kendisine veziriazam tayin ettiği Ohrili Hüseyin Paşa'nın tam bir sadakat ve bağlılıkla kendisine yaptığı ve yapmakta olduğu hizmetlere takdir dolu bir kaç söz söyledikten sonra şunları söyledi: -Paşa; biat işi olmuş bitmiş. Ben derim ki; varalım sahile oradan Üsküdar'a geçip, Bursa'ya gidelim. Az zaman sonra amcamın yetersizliği görülür, zaten kendisi taht istemez bir ademdir. O zaman bizde Devleti şahanenin tahtına yeniden çıkarız. Paşa çok sakindi. Dönüp uzun, uzun Genç Osman'a baktı. Varıp sarılası, hıçkıra, hıçkıra ağlayası geldi. Onu çocuğu gibi seviyordu. Fakat olacakları tahmin edebildiği için sonuçlarına tahammül edemiyordu. Genç Padişah durumu anlamıştı. O varıp Hüseyin Paşaya sarıldı, o da ağlıyordu. Onun da ayağı suya değmişti. Sonunun nereye varacağını görür gibi olmuştu. Hüseyin Paşa bu sefer baba edasıyla; -Evlat, dedi. Teklifin neydi bir daha söyle... -Bursa'ya geçelim, derim. Orada belki bir çevre ediniriz. Bize sahip çıkarlar. Güçlenir, tekrar geri döneriz. Bu devletin, bu milletin ayağa kalkması lazım. Yoksa gidişat kötüdür. Bu teklif beğenildi. Sahile inildi. Fakat ne bir gemi ne bir kayık, hatta sarılıp karşı kıyıya geçmelerine yardım edecek bir büyük tahta parçası bile bulamadılar. II. Osman, Yeniçeri Ağasının bulunduğu Ağa Kapısı'na gitti. Yeniçeri Ağası Ali Ağa, isyancılara para verilirse yatışacaklarını söyledi ve kapıdaki kalabalığın önüne çıktı. Sultan Osman ocağımıza sığındı. Sultanımız bahşiş verecek, dediği anda çevresinde toplananlar saldırıp parçaladılar. Yeniçeriler isteklerinden vazgeçmiyorlardı.
Padişah Ahmet Han, Aziz Mahmud Hüdai'nin Avusturya Kralı ile olan güreşine yaptığı yorumdan çok memnun kalmış ve derhal Aziz Mahmud Hüdai hazretlerine bin altın göndermişti. Bu sırada Mahmud Hüdai'nin hanımı hamile idi ve doğumu yaklaşmıştı. Fakir oldukları için doğacak çocuğun ihtiyaçlarını alamamışlardı. Bu sebeple hanımı; Bursa kadılığını bıraktın, medrese hocalığını terk ettin... Elindeki malını mülkünü, ona buna vererek harcadın... Dünyaya gelecek yavruya saracak bir bez parçası bile yok!... diyerek üzülüyordu. O bu halde iken kapı çalındı. Aziz Mahmud Hüdai kapıya doğru giderken hanımına: Hatun, Allah-ü Teala istediğin dünyalığı gönderdi, buyurdu. Kapıyı açtığında Sultan Ahmet Han'ın hediyelerini ve bir kese içinde gönderdiği bin altını alarak hanımına teslim etti. Ertesi gün de Padişah kendisi gelerek elini öptü ve talebesi olmakla şereflendi. Genç Osman, ulema ve askerin 1. Sultan, Mustafa'ya biat ettiklerini haber alınca Dilaver Paşa'nın isyancılara verilmesinden ve onlar tarafından şehit edilmesinden sonra kendisine veziriazam tayin ettiği Ohrili Hüseyin Paşa'nın tam bir sadakat ve bağlılıkla kendisine yaptığı ve yapmakta olduğu hizmetlere takdir dolu bir kaç söz söyledikten sonra şunları söyledi: -Paşa; biat işi olmuş bitmiş. Ben derim ki; varalım sahile oradan Üsküdar'a geçip, Bursa'ya gidelim. Az zaman sonra amcamın yetersizliği görülür, zaten kendisi taht istemez bir ademdir. O zaman bizde Devleti şahanenin tahtına yeniden çıkarız. Paşa çok sakindi. Dönüp uzun, uzun Genç Osman'a baktı. Varıp sarılası, hıçkıra, hıçkıra ağlayası geldi. Onu çocuğu gibi seviyordu. Fakat olacakları tahmin edebildiği için sonuçlarına tahammül edemiyordu. Genç Padişah durumu anlamıştı. O varıp Hüseyin Paşaya sarıldı, o da ağlıyordu. Onun da ayağı suya değmişti. Sonunun nereye varacağını görür gibi olmuştu. Hüseyin Paşa bu sefer baba edasıyla; -Evlat, dedi. Teklifin neydi bir daha söyle... -Bursa'ya geçelim, derim. Orada belki bir çevre ediniriz. Bize sahip çıkarlar. Güçlenir, tekrar geri döneriz. Bu devletin, bu milletin ayağa kalkması lazım. Yoksa gidişat kötüdür. Bu teklif beğenildi. Sahile inildi. Fakat ne bir gemi ne bir kayık, hatta sarılıp karşı kıyıya geçmelerine yardım edecek bir büyük tahta parçası bile bulamadılar. II. Osman, Yeniçeri Ağasının bulunduğu Ağa Kapısı'na gitti. Yeniçeri Ağası Ali Ağa, isyancılara para verilirse yatışacaklarını söyledi ve kapıdaki kalabalığın önüne çıktı. Sultan Osman ocağımıza sığındı. Sultanımız bahşiş verecek, dediği anda çevresinde toplananlar saldırıp parçaladılar. Yeniçeriler isteklerinden vazgeçmiyorlardı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat