Sonsuz Aşkım Hatay

Stok Kodu:
9789756121177
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
304
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006-10-30
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
148,00TL
136,16TL
Havale/EFT ile: 133,44TL
9789756121177
670235
Sonsuz Aşkım Hatay
Sonsuz Aşkım Hatay
136.16
Asi Irmağı'nın kıyısında durup suyun akışını izledim."Asi'nin kıyısında bir ahşap evde doğurdum seni" derdi annem. Irmaklara düşkünlüğüm ve kendi çapımda bir "asi" oluşum, bundan kaynaklansa gerek. Öykünün gerisini kimi zaman annem, kiminde anneannem, kiminde ise ikisi birden anlatırdı. Anneannemin sesi çok uzaklardan, geçmiş yıllardan çıkıp geldi; bir kez daha anlatmaya başladı: "Doğar doğmaz seni kapıp kucağıma almışım 'Çocuğu nereye götürüyorsun anam?! Daha göbeği kesilmedi!' diye bağırdı ebe kadın" Anneannem her zaman olduğu gibi gülüyordu; kahkahası hâlâ kulaklarımda. Ailenin ilk torunuyum. Sabırsızlıkla beni kapıp kucaklamasının nedeni budur herhalde. İlkokul üçüncü sınıftan beri yollarda, yatılı okullarda, daha sonra ise atanmalarla belirlenmiş kısıtlı bir yaşamın içinde, ömrümü çok uzaklarda geçirmek zorunda kalmış olmama karşın, memleketime, doğduğum toprağa aşkla bağlanmışlığım bundan olmalı: Göbekbağım şimdi bile üzerimde; uzantıları yüreğimde, bilincimde. Ebemin sesi kulaklarımda: "Nereye gidiyorsun oğlum? Göbeğini kesmedim! Dur biraz, acele etme!" Belli belirsiz gülümsemelerle ilerliyorum kalabalığın içinde. Acelem yok. Buradayım. İşte yine uzaklardan, toprağıma dönüp geldim. Ağır ağır akıyor Asi Irmağı'nın koyu ışıklı suyu; ben buradayım, kıyısındayım. Ama o eski Roma Köprüsü nerede? Hangi eblehliğin, geri zekâlılığın kurbanı oldu da şimdiki "köprü" adındaki tuhaf, demir ve asfalt yığınından oluşmuş geçiş yolu onun, o görkemli taş köprünün yerini alabildi? Roma Köprüsü yerinde dursaydı, onu yayalar kullansaydı; az ötesine de bu demir ve asfalt yığını konsaydı olmaz mıydı? Bunu düşünmek ve uygulamak çok mu zekâ gerektiriyordu? Hayır, gerektirmezdi. İyi niyetli davranılsa, tarihe, insanlığa ve geçmiş uygarlıklara saygı duyulsa yeterdi.
Asi Irmağı'nın kıyısında durup suyun akışını izledim."Asi'nin kıyısında bir ahşap evde doğurdum seni" derdi annem. Irmaklara düşkünlüğüm ve kendi çapımda bir "asi" oluşum, bundan kaynaklansa gerek. Öykünün gerisini kimi zaman annem, kiminde anneannem, kiminde ise ikisi birden anlatırdı. Anneannemin sesi çok uzaklardan, geçmiş yıllardan çıkıp geldi; bir kez daha anlatmaya başladı: "Doğar doğmaz seni kapıp kucağıma almışım 'Çocuğu nereye götürüyorsun anam?! Daha göbeği kesilmedi!' diye bağırdı ebe kadın" Anneannem her zaman olduğu gibi gülüyordu; kahkahası hâlâ kulaklarımda. Ailenin ilk torunuyum. Sabırsızlıkla beni kapıp kucaklamasının nedeni budur herhalde. İlkokul üçüncü sınıftan beri yollarda, yatılı okullarda, daha sonra ise atanmalarla belirlenmiş kısıtlı bir yaşamın içinde, ömrümü çok uzaklarda geçirmek zorunda kalmış olmama karşın, memleketime, doğduğum toprağa aşkla bağlanmışlığım bundan olmalı: Göbekbağım şimdi bile üzerimde; uzantıları yüreğimde, bilincimde. Ebemin sesi kulaklarımda: "Nereye gidiyorsun oğlum? Göbeğini kesmedim! Dur biraz, acele etme!" Belli belirsiz gülümsemelerle ilerliyorum kalabalığın içinde. Acelem yok. Buradayım. İşte yine uzaklardan, toprağıma dönüp geldim. Ağır ağır akıyor Asi Irmağı'nın koyu ışıklı suyu; ben buradayım, kıyısındayım. Ama o eski Roma Köprüsü nerede? Hangi eblehliğin, geri zekâlılığın kurbanı oldu da şimdiki "köprü" adındaki tuhaf, demir ve asfalt yığınından oluşmuş geçiş yolu onun, o görkemli taş köprünün yerini alabildi? Roma Köprüsü yerinde dursaydı, onu yayalar kullansaydı; az ötesine de bu demir ve asfalt yığını konsaydı olmaz mıydı? Bunu düşünmek ve uygulamak çok mu zekâ gerektiriyordu? Hayır, gerektirmezdi. İyi niyetli davranılsa, tarihe, insanlığa ve geçmiş uygarlıklara saygı duyulsa yeterdi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat