9786055785109
622671
https://www.sehadetkitap.com/urun/sinanin-kitabi
Sinan'ın Kitabı
96.60
İstanbulun labirentinde kendi yolunu arayıp buldu. İmparatorluğun tarihinde ise kendi hikayesini keşfetti. Harika bir kitap! Orhan Pamuk
Bundan tam 500 yıl önce, Kayserinin Ağırnas köyünde Rumlar, Ermeniler ve Türkler bir arada yaşardı. Yusufun taşa, ağaca şekil vererek aylak aylak dolaştığı günlerde lâkabı Yavuz olan Sultan Selim tahttadır. Yaya bir birlik köye gelir günlerden bir gün. Sultan, kendi hizmetine köylerden oğlan devşirecektir.
Dülgerin oğlu Yusuf seçilenler arasındadır.
Yalnız şu soldaki, diye işaret edecek Selim Han. Hayır, yaramaz diyecek... Demek ki delikanlı, Sultanın gözü seni tutmamış, yüce şehzadeye uygun değilsin, kemiklerin fazla çıkık, leylek gibisin...Sana yeniçeri olmak daha çok yakışır, en doğrusu budur, doğru kışlaya...
Sünnet edilir, Müslüman olur. Adı artık Sinandır.
Sinan, 17 yıl yeniçeri olarak seferlere katıldıktan sonra 40 yaşında Osmanlı sarayının başmimarı olur. Uzun yaşamı, Sarayda sınırları aşmaması gerektiğini, yüksek iktidar karşısında yarım tırnak kadar bile değerinin olmadığını öğretecektir Sinana.
* * *
Bir mimarlık dergisinde editör olan roman kahramanına, dostları otuzuncu yaşgününde Osmanlı Mimarisi Tarihi kitabını hediye eder. Mimar Sinandan çok etkilenir. Çocukluğunda kendisini terk ederek bir Türk kadınla evlenip İstanbula yerleşen babası da mimardır.
Kız arkadaşı aniden, Amerikaya gideceğini bildirir. Çalıştığı dergi de kapanacaktır. Boşluktadır
Mimar Sinanı anlamak ve hakkında bir kitap yazmak tutkusu onu yeniden hayata bağlar. İstanbul, Edirne, Manisa, Kayseri, Budapeşte, Kırım: Sinanın eserlerinin izini sürerken, hem onun dünyasına hem kendi iç dünyasına yolculuklar yapacaktır. Ve İstanbulda yeni bir aşkı tadacaktır, tıpkı babası gibi.
* * *
Orhan Pamukun Kara Kitapını okuyunca İstanbula merak saran Rus yazar Gleb Şulpyakov, 16. yy. Osmanlı dönemine, İstanbulun fethine, bugünün Türkiyesine, Sinanın ve roman kahramanının çocukluğuna uzanan iç içe geçmiş kurgularla oluşturduğu romanına ilginç gözlemlerini katarak Türk insanını ve İstanbulu da betimliyor. Rusça orijinalinden çevirisiyle sunuyoruz.
İstanbulun labirentinde kendi yolunu arayıp buldu. İmparatorluğun tarihinde ise kendi hikayesini keşfetti. Harika bir kitap! Orhan Pamuk
Bundan tam 500 yıl önce, Kayserinin Ağırnas köyünde Rumlar, Ermeniler ve Türkler bir arada yaşardı. Yusufun taşa, ağaca şekil vererek aylak aylak dolaştığı günlerde lâkabı Yavuz olan Sultan Selim tahttadır. Yaya bir birlik köye gelir günlerden bir gün. Sultan, kendi hizmetine köylerden oğlan devşirecektir.
Dülgerin oğlu Yusuf seçilenler arasındadır.
Yalnız şu soldaki, diye işaret edecek Selim Han. Hayır, yaramaz diyecek... Demek ki delikanlı, Sultanın gözü seni tutmamış, yüce şehzadeye uygun değilsin, kemiklerin fazla çıkık, leylek gibisin...Sana yeniçeri olmak daha çok yakışır, en doğrusu budur, doğru kışlaya...
Sünnet edilir, Müslüman olur. Adı artık Sinandır.
Sinan, 17 yıl yeniçeri olarak seferlere katıldıktan sonra 40 yaşında Osmanlı sarayının başmimarı olur. Uzun yaşamı, Sarayda sınırları aşmaması gerektiğini, yüksek iktidar karşısında yarım tırnak kadar bile değerinin olmadığını öğretecektir Sinana.
* * *
Bir mimarlık dergisinde editör olan roman kahramanına, dostları otuzuncu yaşgününde Osmanlı Mimarisi Tarihi kitabını hediye eder. Mimar Sinandan çok etkilenir. Çocukluğunda kendisini terk ederek bir Türk kadınla evlenip İstanbula yerleşen babası da mimardır.
Kız arkadaşı aniden, Amerikaya gideceğini bildirir. Çalıştığı dergi de kapanacaktır. Boşluktadır
Mimar Sinanı anlamak ve hakkında bir kitap yazmak tutkusu onu yeniden hayata bağlar. İstanbul, Edirne, Manisa, Kayseri, Budapeşte, Kırım: Sinanın eserlerinin izini sürerken, hem onun dünyasına hem kendi iç dünyasına yolculuklar yapacaktır. Ve İstanbulda yeni bir aşkı tadacaktır, tıpkı babası gibi.
* * *
Orhan Pamukun Kara Kitapını okuyunca İstanbula merak saran Rus yazar Gleb Şulpyakov, 16. yy. Osmanlı dönemine, İstanbulun fethine, bugünün Türkiyesine, Sinanın ve roman kahramanının çocukluğuna uzanan iç içe geçmiş kurgularla oluşturduğu romanına ilginç gözlemlerini katarak Türk insanını ve İstanbulu da betimliyor. Rusça orijinalinden çevirisiyle sunuyoruz.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.