9786059521826
458835
https://www.sehadetkitap.com/urun/seytan-ucgeninden-nasil-cikilir
Şeytan Üçgeninden Nasıl Çıkılır?
120.90
Kimlik, kültür ve etnik topluluk çerçevesinde yaşamaya hapsedilen insanlar, bu Şeytan Üçgeninin dışında yaşayabilirler mi? Kolektif temsil ve semboller gerçekliği gerçekten ve olduğu gibi yansıtabilme gücüne sahip midirler? Azınlıklar ve göçmenlerin kolektif hak ve talepleri çok abartılarak, bazen hiç yoktan icat edilerek, bu kesimlerin yaşam tarzları, hayatı algılayış biçimleri ve kültürleri özenle korunur ve yaşatılırken, acaba bu göçmenler ve azınlıkların sonradan katıldıkları ev sahibi ülkenin insanlarının/toplumlarının kolektif kimliği, spesifik kültürü ve etnikliği yok mudur? Göçmenlerin göç ettikleri ülkelere entegrasyonu meselesi gündeme geldiğinde, hep göçmenlerin kültürel, etnik ve kolektif kimlik haklarının ve kendilerine özgü ayırt edici özelliklerinin korunması ve bunlara hassasiyetle saygı duyulması konusu gündeme getirilirken, ana ülkenin gene kendine özgü kimliğinden, etnikliğinden, tarihsel geçmişinden kaynaklanan farklarının korunması ve bunlara saygı duyulması hususu niçin hiç dillendirilmemektedir? Hepsinin ötesinde karar alma mekanizmasına katılım açısından esas teşkil eden kolektif temsil ve semboller, iddia ettikleri gerçekliğin temsiliyetini ne ölçüde yansıtabilmektedirler? Yoksa kalıplaşmış kolektif temsil ve semboller bilakis ayrışmayı resmileştirmekte ve farklı kültürlerin birbirini anlamasının önünde en önemli bir ayak bağı olmakta mıdır? Ya da başka bir ifadeyle kimlik, kültür ve etniklik temelinde insanlara giydirilen bu ideolojiler birer deli gömleği midirler? Etrafımızda yaşanan dinamik hayatı ve dünyada olup biteni, illa ki ve kaçınılmaz olarak, bu kolektif temsil ve sembollerin penceresinden algılama ve yorumlamaya mahkum muyuz?
Daha uzatılabilecek bu sorular silsilesini ve daha da fazlasını kendine özgü üslubuyla soran ve sorgulayan yazara göre, günümüzde yüzleştiğimiz belki de en önemli sosyo-politik konular olan; çokkültürlülük, kültürel çoğulculuk, çoklu modernlikler, modernlik ideolojisi, mikro-etnik milliyetçilikler, ulus-devlet, ulus inşa stratejileri, göçmen ve azınlık sorunları, entegrasyon problemleri, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, ayrılıkçı sosyal ve siyasal hareketler, asimilasyon politikaları, mezhepçi ve hizipçi siyasetler, Arap baharının dinamikleri, Avrupa Birliği'nin yapısal ve kurumsal problemleri, Anayasa oluşturma hamleleri gibi tartışmalı hususların yegane çözümünün yukarıdaki sorulara en isabetli cevapların bulunmasıyla mümkün olabilecektir. Flamanların, Katalanların, Kürtlerin, İskoçların kaderinin tartışıldığı ve daha nice ayrılıkçılık temelinde şiddete de yönelebilen taleplerin ve bu kimlik taleplerine muhatap olan resmi makamların reflekslerinin çözümlenmeye çalışıldığı günümüz sosyo-politik konjonktüründe yazarın önerdiği ve literatürde ilk defa seslendirilen çok canlı, ayakları yere basan ve sosyal ve politik perspektifleriyle son derece zengin ve gerçekçi modelinin özenle irdelenmesi gerekmektedir.
Kimlik, kültür ve etnik topluluk çerçevesinde yaşamaya hapsedilen insanlar, bu Şeytan Üçgeninin dışında yaşayabilirler mi? Kolektif temsil ve semboller gerçekliği gerçekten ve olduğu gibi yansıtabilme gücüne sahip midirler? Azınlıklar ve göçmenlerin kolektif hak ve talepleri çok abartılarak, bazen hiç yoktan icat edilerek, bu kesimlerin yaşam tarzları, hayatı algılayış biçimleri ve kültürleri özenle korunur ve yaşatılırken, acaba bu göçmenler ve azınlıkların sonradan katıldıkları ev sahibi ülkenin insanlarının/toplumlarının kolektif kimliği, spesifik kültürü ve etnikliği yok mudur? Göçmenlerin göç ettikleri ülkelere entegrasyonu meselesi gündeme geldiğinde, hep göçmenlerin kültürel, etnik ve kolektif kimlik haklarının ve kendilerine özgü ayırt edici özelliklerinin korunması ve bunlara hassasiyetle saygı duyulması konusu gündeme getirilirken, ana ülkenin gene kendine özgü kimliğinden, etnikliğinden, tarihsel geçmişinden kaynaklanan farklarının korunması ve bunlara saygı duyulması hususu niçin hiç dillendirilmemektedir? Hepsinin ötesinde karar alma mekanizmasına katılım açısından esas teşkil eden kolektif temsil ve semboller, iddia ettikleri gerçekliğin temsiliyetini ne ölçüde yansıtabilmektedirler? Yoksa kalıplaşmış kolektif temsil ve semboller bilakis ayrışmayı resmileştirmekte ve farklı kültürlerin birbirini anlamasının önünde en önemli bir ayak bağı olmakta mıdır? Ya da başka bir ifadeyle kimlik, kültür ve etniklik temelinde insanlara giydirilen bu ideolojiler birer deli gömleği midirler? Etrafımızda yaşanan dinamik hayatı ve dünyada olup biteni, illa ki ve kaçınılmaz olarak, bu kolektif temsil ve sembollerin penceresinden algılama ve yorumlamaya mahkum muyuz?
Daha uzatılabilecek bu sorular silsilesini ve daha da fazlasını kendine özgü üslubuyla soran ve sorgulayan yazara göre, günümüzde yüzleştiğimiz belki de en önemli sosyo-politik konular olan; çokkültürlülük, kültürel çoğulculuk, çoklu modernlikler, modernlik ideolojisi, mikro-etnik milliyetçilikler, ulus-devlet, ulus inşa stratejileri, göçmen ve azınlık sorunları, entegrasyon problemleri, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, ayrılıkçı sosyal ve siyasal hareketler, asimilasyon politikaları, mezhepçi ve hizipçi siyasetler, Arap baharının dinamikleri, Avrupa Birliği'nin yapısal ve kurumsal problemleri, Anayasa oluşturma hamleleri gibi tartışmalı hususların yegane çözümünün yukarıdaki sorulara en isabetli cevapların bulunmasıyla mümkün olabilecektir. Flamanların, Katalanların, Kürtlerin, İskoçların kaderinin tartışıldığı ve daha nice ayrılıkçılık temelinde şiddete de yönelebilen taleplerin ve bu kimlik taleplerine muhatap olan resmi makamların reflekslerinin çözümlenmeye çalışıldığı günümüz sosyo-politik konjonktüründe yazarın önerdiği ve literatürde ilk defa seslendirilen çok canlı, ayakları yere basan ve sosyal ve politik perspektifleriyle son derece zengin ve gerçekçi modelinin özenle irdelenmesi gerekmektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.