Şerh-i Kaside-i Lüccetü'l-Esrar (Şerh-i Kengeri)

Stok Kodu:
9786059474924
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
244
Basım Yeri:
Erzurum
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-01-18
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%28 indirimli
200,00TL
144,00TL
Havale/EFT ile: 129,60TL
9786059474924
517886
Şerh-i Kaside-i Lüccetü'l-Esrar (Şerh-i Kengeri)
Şerh-i Kaside-i Lüccetü'l-Esrar (Şerh-i Kengeri)
144.00
Klasik Türk edebiyatı nazım ve nesir olmak üzere iki ana çizgide varlığını sürdürmüş; pek çok nazım şekli, edebî tür ve üslup vasıtasıyla varlık göstermiştir. Bu bağlamda, şerh geleneği klasik Türk edebiyatı içinde hatırı sayılır bir yere sahiptir. Özellikle de model alınan İran edebiyatı ve İran edebiyatı içinde de Molla Câmî'nin birçok eseri geleneksel şerh yöntemi ile şerh edilmiştir. Câmî'nin klasik Türk edebiyatında tesirleri oldukça güçlüdür ve bu etki onun eserlerinin şerh edilme çabasında açıkça gözlemlenmektedir. Anılan bu tesir klasik Türk edebiyatının kuruluş dönemiyle sınırlı kalmamış, son dönemlerine kadar süreklilik göstermiştir. XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Molla Câmî'nin Lüccetü'l Esrâr adlı yüz beyitlik kasidesinin şerhini ihtiva eden Hâcibî'nin Şerh-i Kasîde-i Lüccetü'l-Esrâr adlı eseri bu etkinin sürekliliğini gösteren güçlü bir delilidir. Klasik Türk edebiyatı çok geniş bir coğrafyada varlık bulmuştur. Sadece Anadolu sahasındaki varlık alanı göz önünde bulundurulduğunda bu edebî geleneğin baş göstermediği neredeyse hiçbir bölgenin ya da şehrin olmadığı söylenebilir. XVIII. ve XIX. asırda yaşamış olan Karslı Hâcibî bir klasik Türk edebiyatı şairi olarak andığımız edebî geleneğin coğrafî yayılımı hakkında yeterli bir izlenim uyandırmaktadır. Bunun yanı sıra Câmî'nin son dönemlere kadar Anadolu'nun merkezden uzak bir şehrinde etkisinin varlığını göstermesi bakımından da üzerinde durulmaya değerdir. Kars, tarihinin yanı sıra edebî gelenek bakımından da ilgi uyandırabilecek bir konumu yakalayabilmiştir. Klasik Türk edebiyatının varlık bulması için gerekli Türk-İslam medeniyetinin tezahürlerinin görüldüğü bir Osmanlı şehri olabilmiştir. Medreseler bu tezahürün en somut göstergesi olduğu gibi klasik Türk edebiyatını da besleyen bir kaynak olmuştur. Hâcibî'nin yanı sıra Kars'ta birçok klasik Türk edebiyatı şairinin yetişmiş olması bu bakımdan teyit edici olma özelliği gösterir. Çalışmamız giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde şerh geleneği, Molla Câmî'nin hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde duruldu. İlk bölümde eserin müellifi Hâcibî'nin hayatı, sanatı ve eserleri tanıtıldı, İkinci bölümde Hâcibî'nin Şerh-i Kasîde-i Lüccetü'l-Esrâr adlı eseri çeşitli açılardan incelemeye tabi tutuldu. Üçüncü bölümde eserin nüsha tavsifi, metnin kurulması ile ilgili teknik hususlar ve tenkitli metin üzerinde duruldu. Dördüncü bölümde ise metnin merkezine alınan B nüshasının tıpkıbasımına yer verildi. Bu açıdan Hüseyin Hulûsî'nin divanının kültür hayatımıza kazandırılması ve edebî geleneğimiz içindeki yerinin tespit ve tahlili elzem görülmüştür.
Klasik Türk edebiyatı nazım ve nesir olmak üzere iki ana çizgide varlığını sürdürmüş; pek çok nazım şekli, edebî tür ve üslup vasıtasıyla varlık göstermiştir. Bu bağlamda, şerh geleneği klasik Türk edebiyatı içinde hatırı sayılır bir yere sahiptir. Özellikle de model alınan İran edebiyatı ve İran edebiyatı içinde de Molla Câmî'nin birçok eseri geleneksel şerh yöntemi ile şerh edilmiştir. Câmî'nin klasik Türk edebiyatında tesirleri oldukça güçlüdür ve bu etki onun eserlerinin şerh edilme çabasında açıkça gözlemlenmektedir. Anılan bu tesir klasik Türk edebiyatının kuruluş dönemiyle sınırlı kalmamış, son dönemlerine kadar süreklilik göstermiştir. XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Molla Câmî'nin Lüccetü'l Esrâr adlı yüz beyitlik kasidesinin şerhini ihtiva eden Hâcibî'nin Şerh-i Kasîde-i Lüccetü'l-Esrâr adlı eseri bu etkinin sürekliliğini gösteren güçlü bir delilidir. Klasik Türk edebiyatı çok geniş bir coğrafyada varlık bulmuştur. Sadece Anadolu sahasındaki varlık alanı göz önünde bulundurulduğunda bu edebî geleneğin baş göstermediği neredeyse hiçbir bölgenin ya da şehrin olmadığı söylenebilir. XVIII. ve XIX. asırda yaşamış olan Karslı Hâcibî bir klasik Türk edebiyatı şairi olarak andığımız edebî geleneğin coğrafî yayılımı hakkında yeterli bir izlenim uyandırmaktadır. Bunun yanı sıra Câmî'nin son dönemlere kadar Anadolu'nun merkezden uzak bir şehrinde etkisinin varlığını göstermesi bakımından da üzerinde durulmaya değerdir. Kars, tarihinin yanı sıra edebî gelenek bakımından da ilgi uyandırabilecek bir konumu yakalayabilmiştir. Klasik Türk edebiyatının varlık bulması için gerekli Türk-İslam medeniyetinin tezahürlerinin görüldüğü bir Osmanlı şehri olabilmiştir. Medreseler bu tezahürün en somut göstergesi olduğu gibi klasik Türk edebiyatını da besleyen bir kaynak olmuştur. Hâcibî'nin yanı sıra Kars'ta birçok klasik Türk edebiyatı şairinin yetişmiş olması bu bakımdan teyit edici olma özelliği gösterir. Çalışmamız giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde şerh geleneği, Molla Câmî'nin hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde duruldu. İlk bölümde eserin müellifi Hâcibî'nin hayatı, sanatı ve eserleri tanıtıldı, İkinci bölümde Hâcibî'nin Şerh-i Kasîde-i Lüccetü'l-Esrâr adlı eseri çeşitli açılardan incelemeye tabi tutuldu. Üçüncü bölümde eserin nüsha tavsifi, metnin kurulması ile ilgili teknik hususlar ve tenkitli metin üzerinde duruldu. Dördüncü bölümde ise metnin merkezine alınan B nüshasının tıpkıbasımına yer verildi. Bu açıdan Hüseyin Hulûsî'nin divanının kültür hayatımıza kazandırılması ve edebî geleneğimiz içindeki yerinin tespit ve tahlili elzem görülmüştür.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat