9786059318648
468136
https://www.sehadetkitap.com/urun/senin-adin-ah-olsun
Senin Adın Ah Olsun
185.25
Ermeniydiler. Türktüler. Bilmezlerdi bile...
Komşuydular. Yoldaştılar. Aşıktılar. Ta ki savaşa kadar...
Bir yanda fakirlik, yoksunluk ve geçmişten gelen yüklerin ağırlığı; öte yanda gizli gizli yaşanan, ‘yasak' bir aşk.
Her şeye rağmen ümit etmekten ve sevmekten vazgeçmeyen insanlar.
Ve tüm bunların tepesinde dolaşan, umudun ve hayallerin üzerine çökmeye hazırlanan devasa bir karanlık...
"Aradan beş on dakika kadar geçmişti ki, bir top sesi işitildi. Sahilde bekleşenler: ‘Şehri selamlıyorlar!' diye bağrışarak alkış ve yaşa sesleriyle karşılık verdiler. Fakat kısa bir an sonra top sesleri peş peşe devam etmeye ve aynı anda Trabzon tarafından duman ve alev sütunları yükselmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan, elleri havada, dudaklarında gülümsemeyle donakaldı Pulathaneliler."
Galinos Mahallesi'nde yaşayan birbirine komşu ailelerin, isyan ve sürgünle bölünen aşkların, kaçış ve göçle yok olan hayallerin, savaş ve ölümle tükenen yüz binlerin, taptaze hayatların günahla lekelenen kaderinin hikayesi...
"Bu kadar acıya, bu kadar çileye layık mıydı bu millet? Bu bir imtihan mı, yoksa ceza mı idi? Neyin bedelini, kimin, kimlerin borçlarını ödüyorlardı? İnsanlığın bütün suçu onların omuzlarına mı yüklenmişti? Habil'i öldüren Kabil'in, Hazreti Yusuf'u kuyuya atan kardeşlerinin, Hazreti İsa'ya ihanet eden Yahuda'nın, Roma'yı yakan Neron'un, Hazreti Muhammed'e işkenceler yapan Ebu Leheb'in, velhasıl dünya yaratıldığından bu yana yapılan bütün kötülüklerin, bütün suçların bedeli onlara mı ödetiliyordu?"
Suzan Mumcu, Birinci Dünya Savaşı'nın gölgesindeki Trabzon'dan Sarıkamış'a varan kara ve soğuk ölüm seferini, Galinos'tan Serçecük'e uzanan her metresi çile, kan ve gözyaşı dolu göçü, yüzyıllarca bir olan iki halkın, savaşın ateşinde ‘hiç' oluşunu, o kor ateşin küllerini yepyeni, gencecik bir Cumhuriyet'e taşıyan yolculuğu etkili kalemi ve çarpıcı diliyle anlatıyor.
Ermeniydiler. Türktüler. Bilmezlerdi bile...
Komşuydular. Yoldaştılar. Aşıktılar. Ta ki savaşa kadar...
Bir yanda fakirlik, yoksunluk ve geçmişten gelen yüklerin ağırlığı; öte yanda gizli gizli yaşanan, ‘yasak' bir aşk.
Her şeye rağmen ümit etmekten ve sevmekten vazgeçmeyen insanlar.
Ve tüm bunların tepesinde dolaşan, umudun ve hayallerin üzerine çökmeye hazırlanan devasa bir karanlık...
"Aradan beş on dakika kadar geçmişti ki, bir top sesi işitildi. Sahilde bekleşenler: ‘Şehri selamlıyorlar!' diye bağrışarak alkış ve yaşa sesleriyle karşılık verdiler. Fakat kısa bir an sonra top sesleri peş peşe devam etmeye ve aynı anda Trabzon tarafından duman ve alev sütunları yükselmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan, elleri havada, dudaklarında gülümsemeyle donakaldı Pulathaneliler."
Galinos Mahallesi'nde yaşayan birbirine komşu ailelerin, isyan ve sürgünle bölünen aşkların, kaçış ve göçle yok olan hayallerin, savaş ve ölümle tükenen yüz binlerin, taptaze hayatların günahla lekelenen kaderinin hikayesi...
"Bu kadar acıya, bu kadar çileye layık mıydı bu millet? Bu bir imtihan mı, yoksa ceza mı idi? Neyin bedelini, kimin, kimlerin borçlarını ödüyorlardı? İnsanlığın bütün suçu onların omuzlarına mı yüklenmişti? Habil'i öldüren Kabil'in, Hazreti Yusuf'u kuyuya atan kardeşlerinin, Hazreti İsa'ya ihanet eden Yahuda'nın, Roma'yı yakan Neron'un, Hazreti Muhammed'e işkenceler yapan Ebu Leheb'in, velhasıl dünya yaratıldığından bu yana yapılan bütün kötülüklerin, bütün suçların bedeli onlara mı ödetiliyordu?"
Suzan Mumcu, Birinci Dünya Savaşı'nın gölgesindeki Trabzon'dan Sarıkamış'a varan kara ve soğuk ölüm seferini, Galinos'tan Serçecük'e uzanan her metresi çile, kan ve gözyaşı dolu göçü, yüzyıllarca bir olan iki halkın, savaşın ateşinde ‘hiç' oluşunu, o kor ateşin küllerini yepyeni, gencecik bir Cumhuriyet'e taşıyan yolculuğu etkili kalemi ve çarpıcı diliyle anlatıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.