Karangu, mutsuzların koruyucusu, hastaların şifacısı, fakirlerin hamisi olacağına; insanları kötü ruhların saldırılarından koruyacağına, kötü ruhlara saygı göstereceğine yemin etmişti. Ama omzuna konmuş süzgün bir melek, ona bütün yeminlerini unutturdu: “O gece yer altına inen Karangu, kendisine bağlılığa zorlanmış tam yüz altmış beş karanlık ruhun tümünü çekip sürükleyip Melek'in başucunda bir araya getirdi. Onları birbirlerine asla kıramayacakları, çözemeyecekleri zincirlerle bağladı ve sonra birbirlerinden Karangu istemedikçe sonsuza dek ayrılamayacak yüz altmış beş ruha, sadece ve sadece uykuya yatmış bir meleğin ruhunu korumaya ant içirdi.” Siz söyleyin: Canının derdine düşmüş olması gereken bir insanoğlunun, adına aşk dedikleri o gayya kuyusunun içine apansızın düşmesi de olağan bir şey mi gerçekten? İnsan, bilhassa da ruhu söz konusu olunca, gerçekten garip bir tasarım!
Karangu, mutsuzların koruyucusu, hastaların şifacısı, fakirlerin hamisi olacağına; insanları kötü ruhların saldırılarından koruyacağına, kötü ruhlara saygı göstereceğine yemin etmişti. Ama omzuna konmuş süzgün bir melek, ona bütün yeminlerini unutturdu: “O gece yer altına inen Karangu, kendisine bağlılığa zorlanmış tam yüz altmış beş karanlık ruhun tümünü çekip sürükleyip Melek'in başucunda bir araya getirdi. Onları birbirlerine asla kıramayacakları, çözemeyecekleri zincirlerle bağladı ve sonra birbirlerinden Karangu istemedikçe sonsuza dek ayrılamayacak yüz altmış beş ruha, sadece ve sadece uykuya yatmış bir meleğin ruhunu korumaya ant içirdi.” Siz söyleyin: Canının derdine düşmüş olması gereken bir insanoğlunun, adına aşk dedikleri o gayya kuyusunun içine apansızın düşmesi de olağan bir şey mi gerçekten? İnsan, bilhassa da ruhu söz konusu olunca, gerçekten garip bir tasarım!