Kütüphane raflarında farklı biçim ve düzenlerde birçok örneğine rastlanan antoloji niteliğindeki şiir mecmualarından seçilen beyitleri meraklılarının ilgisine sunan bu çalışma, binlerce beyit arasından seçilen yüz yirmi iki beyti içermektedir. Bu yüz yirmi iki beytin hangi kıstaslara göre seçildiğini ise Prof.Dr. Ömer Zülfe şöyle izah etmektedir:
Örneklerin seçimindeki ilk kıstas, beyitlerin “Lâ-edrî” unvanını taşıması ya da şairine dair herhangi bir kaydın bulunmamasıydı. Kitabın adı da bu yüzden Sahipsiz Sözler oldu. Şairinin unutulmuş olması veya bilinmemesi, aslında şiirin yalnız başına söz meydanındaki gücünü gösteren önemli bir etkendir. Şiir ve özelde de beyit, şairinden ayrılarak istiklalini kazanmış ve böylece geçmiş ve gelecek zamanlara tek başına adını yazdırmış olmaktadır. Kuşkusuz, buradaki beyitlerin hepsi sahipsiz değildir. Sahanın ehli olanlar bazılarının şairini tahmin edebilirler.
İkinci kıstas, beyitlerin söylenişinin akıcı, anlamının açık (fasîh) ve Türkçenin incelikleriyle örülü olmasıydı. Bu tür beyitlerin çoğu kez şerhe kapı aralayan derin düşüncelerle kurgulanmadığı bilinir. Fakat ne olursa olsun her biri Türkçenin eşsiz ifade kudretini gösteren canlı örneklerdir.
Seçimi belirleyen üçüncü kıstas ise, beyitlerin eskilerin şiirde aradığı, kimi zaman sihr-i helâl ve kimi zaman da sehl-i mümteni tanımını yakıştırdıkları incelikli buluşlar, etkili ifadeler ve çarpıcı söyleyişler içeren nükteli beyitler olmasıydı. Bu özellik de aslında yine Türkçenin zaferini ilandan başka bir şey değildir.
Kütüphane raflarında farklı biçim ve düzenlerde birçok örneğine rastlanan antoloji niteliğindeki şiir mecmualarından seçilen beyitleri meraklılarının ilgisine sunan bu çalışma, binlerce beyit arasından seçilen yüz yirmi iki beyti içermektedir. Bu yüz yirmi iki beytin hangi kıstaslara göre seçildiğini ise Prof.Dr. Ömer Zülfe şöyle izah etmektedir:
Örneklerin seçimindeki ilk kıstas, beyitlerin “Lâ-edrî” unvanını taşıması ya da şairine dair herhangi bir kaydın bulunmamasıydı. Kitabın adı da bu yüzden Sahipsiz Sözler oldu. Şairinin unutulmuş olması veya bilinmemesi, aslında şiirin yalnız başına söz meydanındaki gücünü gösteren önemli bir etkendir. Şiir ve özelde de beyit, şairinden ayrılarak istiklalini kazanmış ve böylece geçmiş ve gelecek zamanlara tek başına adını yazdırmış olmaktadır. Kuşkusuz, buradaki beyitlerin hepsi sahipsiz değildir. Sahanın ehli olanlar bazılarının şairini tahmin edebilirler.
İkinci kıstas, beyitlerin söylenişinin akıcı, anlamının açık (fasîh) ve Türkçenin incelikleriyle örülü olmasıydı. Bu tür beyitlerin çoğu kez şerhe kapı aralayan derin düşüncelerle kurgulanmadığı bilinir. Fakat ne olursa olsun her biri Türkçenin eşsiz ifade kudretini gösteren canlı örneklerdir.
Seçimi belirleyen üçüncü kıstas ise, beyitlerin eskilerin şiirde aradığı, kimi zaman sihr-i helâl ve kimi zaman da sehl-i mümteni tanımını yakıştırdıkları incelikli buluşlar, etkili ifadeler ve çarpıcı söyleyişler içeren nükteli beyitler olmasıydı. Bu özellik de aslında yine Türkçenin zaferini ilandan başka bir şey değildir.