Rasulullah’ın Diplomatik Münasebetleri ve Barış Andlaşmaları

Stok Kodu:
9789757560845
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
315
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2007-05-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%28 indirimli
220,00TL
158,40TL
Havale/EFT ile: 155,23TL
9789757560845
372725
Rasulullah’ın Diplomatik Münasebetleri ve Barış Andlaşmaları
Rasulullah’ın Diplomatik Münasebetleri ve Barış Andlaşmaları
158.40
Hz. Peygamber, risâletinin başlangıcından hicretine kadar geçen ve Mekke Devri olarak bilinen devre içinde bütün girişimlerini, nâzil olan âyetlere mutabık olarak sadece îman, ibâdet ve ahlâk esasları dâhilinde yapmıştır. Fakat, hicret-i Nebevî ile şartlar değişmiş, İslâm, cihad ve kıtâl âyetlerinin de inzâli ile bölgede üstünlüğünü kabul ettirmiş ve Hz. Muhammed, muhâlifleri tarafından bile üstün otorite olarak benimsenmiştir. Hz. Peygamber, risâletinin başlangıcından hicretine kadar geçen ve Mekke Devri olarak bilinen devre içinde bütün girişimlerini, nâzil olan âyetlere mutabık olarak sadece îman, ibâdet ve ahlâk esasları dâhilinde yapmıştır. Fakat, hicret-i Nebevî ile şartlar değişmiş, İslâm, cihad ve kıtâl âyetlerinin de inzâli ile bölgede üstünlüğünü kabul ettirmiş ve Hz. Muhammed, muhâlifleri tarafından bile üstün otorite olarak benimsenmiştir. Geçmişin günümüze ışık tuttuğu ve barışın, her devirde aynı derecede önem taşıdığı, hakikatı başkalarına anlatabilme ve kabul ettirebilmenin bir vecîbe olduğu ve çağımızın genellikle bunalım geçiren insanlığı için gerek barış ve gerekse Hakk’a dâvetin aynı ölçüler içinde ehemmiyet arzettiği dikkate alınacak olursa, Rasûlullah’ın sulh ve dâvet noktasındaki tutumlarını bilmek ve ona göre hareket etmek, başarıya ulaşmada en müessir yol olsa gerektir. Üzülerek belirtmek gerekir ki, asrımızın halkı Müslüman devletleri, Rasûlullah’ın her sahada olduğu gibi bu sahadaki tatbikatını bilmedikleri veya bildikleri halde onu sadâkatla uygulamadıkları için daima gayri müslim güçlerin tasallutundan kendilerini kurtaramamaktadırlar.
Hz. Peygamber, risâletinin başlangıcından hicretine kadar geçen ve Mekke Devri olarak bilinen devre içinde bütün girişimlerini, nâzil olan âyetlere mutabık olarak sadece îman, ibâdet ve ahlâk esasları dâhilinde yapmıştır. Fakat, hicret-i Nebevî ile şartlar değişmiş, İslâm, cihad ve kıtâl âyetlerinin de inzâli ile bölgede üstünlüğünü kabul ettirmiş ve Hz. Muhammed, muhâlifleri tarafından bile üstün otorite olarak benimsenmiştir. Hz. Peygamber, risâletinin başlangıcından hicretine kadar geçen ve Mekke Devri olarak bilinen devre içinde bütün girişimlerini, nâzil olan âyetlere mutabık olarak sadece îman, ibâdet ve ahlâk esasları dâhilinde yapmıştır. Fakat, hicret-i Nebevî ile şartlar değişmiş, İslâm, cihad ve kıtâl âyetlerinin de inzâli ile bölgede üstünlüğünü kabul ettirmiş ve Hz. Muhammed, muhâlifleri tarafından bile üstün otorite olarak benimsenmiştir. Geçmişin günümüze ışık tuttuğu ve barışın, her devirde aynı derecede önem taşıdığı, hakikatı başkalarına anlatabilme ve kabul ettirebilmenin bir vecîbe olduğu ve çağımızın genellikle bunalım geçiren insanlığı için gerek barış ve gerekse Hakk’a dâvetin aynı ölçüler içinde ehemmiyet arzettiği dikkate alınacak olursa, Rasûlullah’ın sulh ve dâvet noktasındaki tutumlarını bilmek ve ona göre hareket etmek, başarıya ulaşmada en müessir yol olsa gerektir. Üzülerek belirtmek gerekir ki, asrımızın halkı Müslüman devletleri, Rasûlullah’ın her sahada olduğu gibi bu sahadaki tatbikatını bilmedikleri veya bildikleri halde onu sadâkatla uygulamadıkları için daima gayri müslim güçlerin tasallutundan kendilerini kurtaramamaktadırlar.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat