9789750806476
363452
https://www.sehadetkitap.com/urun/oyun-ve-bugu-turk-kulturunde-oyun-kavrami
Oyun ve Bügü; Türk Kültüründe Oyun Kavramı
384.00
Konusunda Türkçe kaleme alınmış ilk monografi olan "Oyun ve Bügü" , Türklerin Anadolu'da yarattığı 'oyun' diye nitelenebilecek etkinlikleri ele alıyor, ritüel ile tiyatronun buluştuğu yerde ilginç sentezlere ulaşıyor. Metin And, Anadolu halk danslarına, dramatik köylü oyunları ile çocuk, genç ve yetişkin oyunlarına değişik bakış açıları getiriyor. Orta Asya, Anadolu ve İslâm kültürlerinin kaynaştığı bir dünyada eski kültürlerden gündelik hayata geçişler de sağlıyor. "Oyun ve Bügü", Anadolu labirentinin gizli geçitlerine bir kılavuz niteliğinde...
Tadımlık
Homo Ludens [= Oyuncu İnsan] Nasıl Darwin, insan-hayvan ayrımı, Freud ise usçul-usdışı ayrımı gibi ikilikleri bozmuşlarsa, İkinci Dünya Savaşından sonra Hollandalı tarihçi Johan Huizinga da (1872-1945) Homo Ludens1 adlı incelemesi ile önemli bir ikiliğin dengesini bozmuş, insan kültürüne yeni bir boyut getirmiştir. Homo Faber (= yapımcı insan), Homo Sapiens (= düşünür insan) ikilisinin karşısına üçüncü bir insan, Homo Ludensi (= oyuncu insan) çıkarmıştır. Huizinga, Batı Uygarlığında çağcıl bilimin ve felsefenin getirdiği önemli bir ikiliği değiştirmiştir. İş, ritüel, din, önemli tarih olayları gibisinden önemli sonuç doğurucuların önceliği karşısında, oyunun bunlardan sonra gelen, bunların önemsiz bir uygulaması olduğu görüşünü değiştirmiştir. Huizingaya göre, oyun, kültürden öncedir, çeşitli kültürlerden çıkma ya da bir rastlantı sonucu değil, tersine çeşitli kültür biçimlerinin doğuşunda başlıca etkendir. Bununla, kültürde oyun öğesi denince, uygar yaşamda çeşitli eylemlerde, oyuna önemli bir yer ayrıldığı ya da oynadıklarına bakarsak ve bunu yalnızca bir tepke ya da içgüdüyle yapmadıkları, kökeninde, oyundan kültüre bir dönüşüm olduğu söylenmek istenmektedir. Yaygın inanca göre iş ve oyun, ayrı kavramlar iken, Huizinga bunun tersini kanıtlamıştır. Hayvanlar da oynadıklarına ve bunu yalnızca bir tepki ya da içgüdüyle değil, fakat bir anlamla ve işlevle yaptıklarına göre, kültürün tanımında ise hep bir insan toplumunun bulunması gerektiğine, hayvanların da oynamayı öğretmesi için insanlara gereksinme duymadıklarına göre, insanoğlu oyun kavramına kendinden önemli bir özellik katmamıştır.
Konusunda Türkçe kaleme alınmış ilk monografi olan "Oyun ve Bügü" , Türklerin Anadolu'da yarattığı 'oyun' diye nitelenebilecek etkinlikleri ele alıyor, ritüel ile tiyatronun buluştuğu yerde ilginç sentezlere ulaşıyor. Metin And, Anadolu halk danslarına, dramatik köylü oyunları ile çocuk, genç ve yetişkin oyunlarına değişik bakış açıları getiriyor. Orta Asya, Anadolu ve İslâm kültürlerinin kaynaştığı bir dünyada eski kültürlerden gündelik hayata geçişler de sağlıyor. "Oyun ve Bügü", Anadolu labirentinin gizli geçitlerine bir kılavuz niteliğinde...
Tadımlık
Homo Ludens [= Oyuncu İnsan] Nasıl Darwin, insan-hayvan ayrımı, Freud ise usçul-usdışı ayrımı gibi ikilikleri bozmuşlarsa, İkinci Dünya Savaşından sonra Hollandalı tarihçi Johan Huizinga da (1872-1945) Homo Ludens1 adlı incelemesi ile önemli bir ikiliğin dengesini bozmuş, insan kültürüne yeni bir boyut getirmiştir. Homo Faber (= yapımcı insan), Homo Sapiens (= düşünür insan) ikilisinin karşısına üçüncü bir insan, Homo Ludensi (= oyuncu insan) çıkarmıştır. Huizinga, Batı Uygarlığında çağcıl bilimin ve felsefenin getirdiği önemli bir ikiliği değiştirmiştir. İş, ritüel, din, önemli tarih olayları gibisinden önemli sonuç doğurucuların önceliği karşısında, oyunun bunlardan sonra gelen, bunların önemsiz bir uygulaması olduğu görüşünü değiştirmiştir. Huizingaya göre, oyun, kültürden öncedir, çeşitli kültürlerden çıkma ya da bir rastlantı sonucu değil, tersine çeşitli kültür biçimlerinin doğuşunda başlıca etkendir. Bununla, kültürde oyun öğesi denince, uygar yaşamda çeşitli eylemlerde, oyuna önemli bir yer ayrıldığı ya da oynadıklarına bakarsak ve bunu yalnızca bir tepke ya da içgüdüyle yapmadıkları, kökeninde, oyundan kültüre bir dönüşüm olduğu söylenmek istenmektedir. Yaygın inanca göre iş ve oyun, ayrı kavramlar iken, Huizinga bunun tersini kanıtlamıştır. Hayvanlar da oynadıklarına ve bunu yalnızca bir tepki ya da içgüdüyle değil, fakat bir anlamla ve işlevle yaptıklarına göre, kültürün tanımında ise hep bir insan toplumunun bulunması gerektiğine, hayvanların da oynamayı öğretmesi için insanlara gereksinme duymadıklarına göre, insanoğlu oyun kavramına kendinden önemli bir özellik katmamıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.