9789759151430
508500
https://www.sehadetkitap.com/urun/osmanlica-kelime-anlamli-kuran-i-kerim-meali-3-cilt-takim
Osmanlıca Kelime Anlamlı Kur'an-ı Kerim Meali (3 Cilt, Takım)
744.00
"Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası" şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle" okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye giderek düşündük ki, hem satırarası, hem derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir "yabancı dil" olarak algılanmaktadır. Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası" olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce hem "derkenar" hem de "satırarası" meali Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi denedik. Fakat gördük ki "satırarası" yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal, çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu durum da. bu maksada yazılmamış bir meali parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için "satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar" mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse "Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa (çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...} şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde "Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası" şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle" okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye giderek düşündük ki, hem satırarası, hem derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir "yabancı dil" olarak algılanmaktadır. Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası" olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce hem "derkenar" hem de "satırarası" meali Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi denedik. Fakat gördük ki "satırarası" yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal, çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu durum da. bu maksada yazılmamış bir meali parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için "satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar" mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse "Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa (çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...} şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde çalışmış bulunan redaktörlere ait olanları [...] şeklinde köşeli, bize ait olanları ise (...) şeklinde normal parantezler olarak gösterdik. Böyle bir çalışmanın ilk örneğini sunduğumuz şuuru ile elimizden gelen gayreti esirgemedik. Ancak tek yanlışsız kitabın "Allâh"ın Kitabı" olduğu unutulmamalıdır. Değerli okuyuculardan gelecek her çeşit tenkit ve uyarıyı minnet ve şükranla karşılayacağız. Gayret bizden, basan Allah'tandır.
"Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası" şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle" okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye giderek düşündük ki, hem satırarası, hem derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir "yabancı dil" olarak algılanmaktadır. Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası" olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce hem "derkenar" hem de "satırarası" meali Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi denedik. Fakat gördük ki "satırarası" yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal, çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu durum da. bu maksada yazılmamış bir meali parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için "satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar" mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse "Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa (çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...} şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde "Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası" şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle" okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye giderek düşündük ki, hem satırarası, hem derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir "yabancı dil" olarak algılanmaktadır. Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası" olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce hem "derkenar" hem de "satırarası" meali Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi denedik. Fakat gördük ki "satırarası" yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal, çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu durum da. bu maksada yazılmamış bir meali parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için "satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar" mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse "Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa (çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...} şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde çalışmış bulunan redaktörlere ait olanları [...] şeklinde köşeli, bize ait olanları ise (...) şeklinde normal parantezler olarak gösterdik. Böyle bir çalışmanın ilk örneğini sunduğumuz şuuru ile elimizden gelen gayreti esirgemedik. Ancak tek yanlışsız kitabın "Allâh"ın Kitabı" olduğu unutulmamalıdır. Değerli okuyuculardan gelecek her çeşit tenkit ve uyarıyı minnet ve şükranla karşılayacağız. Gayret bizden, basan Allah'tandır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.