Osmanlı Türkçesinden Türkilizceye

Stok Kodu:
9786256515307
Boyut:
130-195-
Sayfa Sayısı:
148
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-08-05
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%38 indirimli
150,00TL
93,00TL
Havale/EFT ile: 91,14TL
9786256515307
616008
Osmanlı Türkçesinden Türkilizceye
Osmanlı Türkçesinden Türkilizceye
93.00
Bugünün Türkçesinin 1950'li, 1960'lı yıllarda büyüklerin konuştuğu ve yazdığı Türkçeden ne kadar farklı bir hale geldiğini yaşayarak gören bir insan olarak, dilimizin nerelerden nerelere sürüklendiği konusunda sohbet mahiyetinde bir çalışma hazırlamayı görev bildim. Gençlerimize hitaben kaleme aldığım bu çalışmada, dil alanında söz sahibi olanların görüşlerine de tafsilatlı bir şekilde yer veriyorum. Karman çorman bir hale gelen o uzun sadeleştirme serüvenimiz içinde (üstelik bir ara siyasi bir mesele haline getirdiğimiz) dilimizin başına bakınız neler geldi: • Türetilen neredeyse her yeni kelimenin herkesin bildiği ve kullandığı birden çok sayıda eski kelimemizin yerini almasıyla birlikte, kelime dağarcığımız daraldı. • Oluşturmak ve dönüştürmekten başka yardımcı fiilimiz neredeyse kalmadı. • Moda haline gelen süreç, algılamak, imge, çelişki, olay ve söylem gibi kelimelerin, olur olmaz her anlamda kullanılması, zaten zayıflamış durumda olan dilimizi üstelik yer yer anlaşılmaz bir hale getirdi. • Uygulamaya ilkesizlik, keyfilik ve derbederlik o derecede hâkim oldu ki, konuşma dilimize girmiş eski kelimelerimizin yerlerini yabancı (Fransızca / İngilizce ve hatta Arapça / Farsça) kelimelerin aldığını ve o hengâmede Türkçe kelimelerin bile tasfiye edildiklerini gördük. • Eski kelimelerle birlikte onlara dayalı deyimlerimiz de zamanla yok olmaya yüz tuttu, bunların yerini sığ, lâubalî, hatta pespaye deyişler almaya başladı. Dilimiz züğürtleşmekle kalmadı; bayağılaştı ve kirlendi. • Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, günlük İngilizce kelimeler, deyişler ve kalıplar Türkçemizi istilâ etti. Ortada hepimizi ilgilendiren çok ciddi bir dil sorunumuz var. Bildiğimiz ve kullanabildiğimiz kelimelerin zenginliği ölçüsünde düşünebilir ve kendimizi o ölçüde ifade edebiliriz. Dilimizin bu perişanlığı içinde ne tefekkür, ne
Bugünün Türkçesinin 1950'li, 1960'lı yıllarda büyüklerin konuştuğu ve yazdığı Türkçeden ne kadar farklı bir hale geldiğini yaşayarak gören bir insan olarak, dilimizin nerelerden nerelere sürüklendiği konusunda sohbet mahiyetinde bir çalışma hazırlamayı görev bildim. Gençlerimize hitaben kaleme aldığım bu çalışmada, dil alanında söz sahibi olanların görüşlerine de tafsilatlı bir şekilde yer veriyorum. Karman çorman bir hale gelen o uzun sadeleştirme serüvenimiz içinde (üstelik bir ara siyasi bir mesele haline getirdiğimiz) dilimizin başına bakınız neler geldi: • Türetilen neredeyse her yeni kelimenin herkesin bildiği ve kullandığı birden çok sayıda eski kelimemizin yerini almasıyla birlikte, kelime dağarcığımız daraldı. • Oluşturmak ve dönüştürmekten başka yardımcı fiilimiz neredeyse kalmadı. • Moda haline gelen süreç, algılamak, imge, çelişki, olay ve söylem gibi kelimelerin, olur olmaz her anlamda kullanılması, zaten zayıflamış durumda olan dilimizi üstelik yer yer anlaşılmaz bir hale getirdi. • Uygulamaya ilkesizlik, keyfilik ve derbederlik o derecede hâkim oldu ki, konuşma dilimize girmiş eski kelimelerimizin yerlerini yabancı (Fransızca / İngilizce ve hatta Arapça / Farsça) kelimelerin aldığını ve o hengâmede Türkçe kelimelerin bile tasfiye edildiklerini gördük. • Eski kelimelerle birlikte onlara dayalı deyimlerimiz de zamanla yok olmaya yüz tuttu, bunların yerini sığ, lâubalî, hatta pespaye deyişler almaya başladı. Dilimiz züğürtleşmekle kalmadı; bayağılaştı ve kirlendi. • Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, günlük İngilizce kelimeler, deyişler ve kalıplar Türkçemizi istilâ etti. Ortada hepimizi ilgilendiren çok ciddi bir dil sorunumuz var. Bildiğimiz ve kullanabildiğimiz kelimelerin zenginliği ölçüsünde düşünebilir ve kendimizi o ölçüde ifade edebiliriz. Dilimizin bu perişanlığı içinde ne tefekkür, ne
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat