Osmanlı Devleti'nde Harp Sanayii (1861-1923); Tophane-i Amire'den İmalat-ı Harbiye'ye

Stok Kodu:
9786057819529
Boyut:
165-235-0
Sayfa Sayısı:
566
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-09-30
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%40 indirimli
500,00TL
300,00TL
Havale/EFT ile: 294,00TL
9786057819529
511039
Osmanlı Devleti'nde Harp Sanayii (1861-1923); Tophane-i Amire'den İmalat-ı Harbiye'ye
Osmanlı Devleti'nde Harp Sanayii (1861-1923); Tophane-i Amire'den İmalat-ı Harbiye'ye
300.00
Osmanlı Devleti'nin oluşturmuş olduğu silah fabrikaları Avrupa ve Amerika'da bulunan çağdaşları gibi üretim yapıp, dünya pazarlarında ürün satabilecek özellikteki fabrikalar değildiler. Bu fabrikaların temel özellikleri ithal edilen bir silah veya mermi modelini taklit ederek yerli olarak üretimini sağlamaktı. Transfer edilen bir silahın üretilmeye başlaması yıllar alıyor ve geçen sürede daha yeni teknolojideki başka bir silah ithal ediliyordu. Bundan dolayı 1870 ve 1880'lerde daha önceden ithal edilen Sniderler Martini-Henry tüfeğine, 1890 ve 1900'lerde ise Martini- Henryler Mauser tüfeği sistemine çevrildi. Tüfeklerde yaşanan bu durum top, fişek, mermi ve barut üretiminde de farklı değildi. Fabrikalarda üretimi yapılabilenler 10-15 yıl önceki teknolojideydi. Tophane-i Amire/İmalat-ı Harbiye fabrikalarında yapılan yerli üretim hiçbir zaman Osmanlı Devleti'nin ihtiyaç duyduğu modern silahları sağlayamadığından yüz binlerce tüfek ve milyonlarca fişek yurtdışından sipariş edildi. Buna rağmen yerli silah sanayisini oluşturma gayretlerini başarısızlığa uğramış bir politika olarak değerlendirmemek, bu politikayı önemsemek gerekmektedir. Nitekim ithal edilen teknolojiye tam anlamıyla sahip olma yolunun onu üretebilmekten geçtiğine inanan Osmanlılar bir asra yaklaşan silah üretimi deneyimine sahip oldular. Bu deneyim Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş sürecinde kendini göstermiştir. Müttefik yardımının alınamadığı bir dönemde Çanakkale Savaşlarında kırılan topların tamir edilmeleri ve topçu cephanesi üretilerek düşmana karşılık verilebilmesi zaferin kazanılmasında önemliydi. Ayrıca Türk Milleti'nin yok edilmek istendiği bir zamanda, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten kadronun içindeki İmalat-ı Harbiye mensuplarının Anadolu'da kurdukları fabrikalarda silah tamiri yaparak ve cephane üreterek sunmuş oldukları hizmetler yerli silah sanayisinde belli bir seviyeye ulaşıldığını tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Sonuç olarak silah sanayisi, siyasal bağımsızlığın tamamlayıcı ve ayrılmaz bir unsuru olarak geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemini korumaya devam edecektir.
Osmanlı Devleti'nin oluşturmuş olduğu silah fabrikaları Avrupa ve Amerika'da bulunan çağdaşları gibi üretim yapıp, dünya pazarlarında ürün satabilecek özellikteki fabrikalar değildiler. Bu fabrikaların temel özellikleri ithal edilen bir silah veya mermi modelini taklit ederek yerli olarak üretimini sağlamaktı. Transfer edilen bir silahın üretilmeye başlaması yıllar alıyor ve geçen sürede daha yeni teknolojideki başka bir silah ithal ediliyordu. Bundan dolayı 1870 ve 1880'lerde daha önceden ithal edilen Sniderler Martini-Henry tüfeğine, 1890 ve 1900'lerde ise Martini- Henryler Mauser tüfeği sistemine çevrildi. Tüfeklerde yaşanan bu durum top, fişek, mermi ve barut üretiminde de farklı değildi. Fabrikalarda üretimi yapılabilenler 10-15 yıl önceki teknolojideydi. Tophane-i Amire/İmalat-ı Harbiye fabrikalarında yapılan yerli üretim hiçbir zaman Osmanlı Devleti'nin ihtiyaç duyduğu modern silahları sağlayamadığından yüz binlerce tüfek ve milyonlarca fişek yurtdışından sipariş edildi. Buna rağmen yerli silah sanayisini oluşturma gayretlerini başarısızlığa uğramış bir politika olarak değerlendirmemek, bu politikayı önemsemek gerekmektedir. Nitekim ithal edilen teknolojiye tam anlamıyla sahip olma yolunun onu üretebilmekten geçtiğine inanan Osmanlılar bir asra yaklaşan silah üretimi deneyimine sahip oldular. Bu deneyim Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş sürecinde kendini göstermiştir. Müttefik yardımının alınamadığı bir dönemde Çanakkale Savaşlarında kırılan topların tamir edilmeleri ve topçu cephanesi üretilerek düşmana karşılık verilebilmesi zaferin kazanılmasında önemliydi. Ayrıca Türk Milleti'nin yok edilmek istendiği bir zamanda, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten kadronun içindeki İmalat-ı Harbiye mensuplarının Anadolu'da kurdukları fabrikalarda silah tamiri yaparak ve cephane üreterek sunmuş oldukları hizmetler yerli silah sanayisinde belli bir seviyeye ulaşıldığını tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Sonuç olarak silah sanayisi, siyasal bağımsızlığın tamamlayıcı ve ayrılmaz bir unsuru olarak geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemini korumaya devam edecektir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat