9786258123364
585685
https://www.sehadetkitap.com/urun/oryantalizm-tartisma-metinleri
Oryantalizm Tartışma Metinleri
288.10
Edward Said'in Şarkiyatçılık kitabının yayımlanışının ardından Batı'daki entelektüel çevreler
tuhaf bir gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde
yetişmiş, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı
ilişkilerinde yeni tezler gündeme getiriyor, kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelüktüel bir tat
katarak Batılı bilincin yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.
İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden
oynatabilmeyi başarabildi. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir ‘disiplin'
olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir
parçası olarak literatürde yer etmeye başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle
söyleyecek olursak, Batı'nın ötekine bakışı ‘oryantalist bir perspektifte' dile getiriliyordu.
Ortadoğu'daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz yıllık sorusu gündeme
gelmekteydi.
Said, zor olanı denemiş, Batı'nın Doğu'ya bakışındaki terimleri tersine çevirebilmişti.
Sömürgeciliğin “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî
metinler üzerinden hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu'nun nasıl
keşfedildiği sorusu ise can alıcı önemdeydi. 18 yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve
arzularıyla Doğu'yu keşfe çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde
birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert'in yazılarında hayalî
bir Doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil
kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu
inşa edilmekteydi.
Edward Said'in Şarkiyatçılık kitabının yayımlanışının ardından Batı'daki entelektüel çevreler
tuhaf bir gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde
yetişmiş, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı
ilişkilerinde yeni tezler gündeme getiriyor, kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelüktüel bir tat
katarak Batılı bilincin yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.
İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden
oynatabilmeyi başarabildi. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir ‘disiplin'
olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir
parçası olarak literatürde yer etmeye başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle
söyleyecek olursak, Batı'nın ötekine bakışı ‘oryantalist bir perspektifte' dile getiriliyordu.
Ortadoğu'daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz yıllık sorusu gündeme
gelmekteydi.
Said, zor olanı denemiş, Batı'nın Doğu'ya bakışındaki terimleri tersine çevirebilmişti.
Sömürgeciliğin “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî
metinler üzerinden hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu'nun nasıl
keşfedildiği sorusu ise can alıcı önemdeydi. 18 yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve
arzularıyla Doğu'yu keşfe çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde
birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert'in yazılarında hayalî
bir Doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil
kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu
inşa edilmekteydi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.