Nergis Akşamları; Kosovalı Şair Ethem Baymakın Şiirinde Barış Kardeşlik Sabır ve Aşk

Stok Kodu:
3004302100021
Boyut:
140-200-0
Sayfa Sayısı:
106
Basım Yeri:
Edirne
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013-06-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%8 indirimli
9,26TL
8,52TL
Havale/EFT ile: 8,35TL
3004302100021
646497
Nergis Akşamları; Kosovalı Şair Ethem Baymakın Şiirinde Barış Kardeşlik Sabır ve Aşk
Nergis Akşamları; Kosovalı Şair Ethem Baymakın Şiirinde Barış Kardeşlik Sabır ve Aşk
8.52
Onu, bir program nedeniyle gittiğim Kosovada, Prizrende bulunduğum esnada tanıdım ilk kez. Mahcup duruşunda, telaşında, cümlelerinde, kelimelerinde 600 yıllık bir beraberliğin, 600 yıllık bir ortak kültürün sıcaklığı vardı. Unutulmuşluğumuz aynıydı, tarih sayfasından çıkarılmak istenişimiz aynı. Farkımız onun gurbetimizin çocuğu olmasıydı sadece. Şadırvan meydanını on binlerce insanın doldurduğu bir gecede, cehennemi yalnızlığımızla tekrar buluştuğumuzda; şiiri, sözü, sazı, Nazımı, Necip Fazılı, Yahya Kemali, Vardarı, Tunayı, Taşköprüyü, Sofu Sinanı, Bayraklıyı ve Rumelide var olmakla yok olmayı konuştuk uzun uzun Rumelide; geçmişte yokmuş gibi var olmanın üzerinden, bugün, varmış gibi yok olmanın dramını, acısını tanıyan kelimelerle yazıyordu, konuşuyordu Ethem Baymak. Hem gizli bir isyanın mitralyöz seslerini, hem de adı konmamış bir barışın güvercin çığlıklarını taşıyordu yüreği. Hüznünü; yalnızlığının vahdetiyle bezeyip udunun tellerine dokunurken ve yalnızlığının kesretinde, tuvalin üzerine renkleri vururken, defterlere mısraları düşürürken ortaya çıkarıyordu Baymak. Yalnızlığı, her seste küçülürken, her renkte, her mısrada büyüyordu. Dağ gibi bir dost, dağ gibi bir kardeşti. Ama aynı zamanda Tunada gözü yaşlı bir çocuktu. Mostarda sarışın bir çocuk Yalnızdı, yapayalnızdı. Bu tanışma ve dostluğun başlamasından yıllar sonra, ondan habersiz, yaklaşık beş bin kişinin doldurduğu bir meydanda, onun, merhaba isimli şiirini okuyunca, meydandan geriye dönen merhaba çığlıklarını duyduğumda, onun yalnızlığının ne kadar doğurgan ve ne kadar güçlü bir var oluş fenomeni taşıdığını daha iyi anladım. Baymak, bugün, Kosovada, fesine püskül buluyor, saatine köstek bulamıyor olsa da, hicaz faslında bekleyip duran yorgun bir gramofon değil; Rumeli toprağına kardeşlik, barış, sabır ve sevgi tohumları saçan bir mücadele insanı olarak yaşamaktadır. Geçmişi, bugüne, bugünü yarına taşıyan bir sevda insanı olarak yaşamaktadır. Yaşarken de, onun yüreğinin bir yanında Akifin: Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir? mısralarının haysiyeti, diğer yanında Nazımın: Çocuklara kıymayın efendiler onurlu çağrısı ve diğer yanında da Necip Fazılın: Gitti, su yollarını kıvrım kıvrım bilenler Bir ot yığını kaldı; kökünden kesilenler... sedası boy vermektedir. Baymakın verdiği her nefes: Küçük yağmur tanelerinin bir araya gelmesi ile oluşur dev seller ve serseri kuşların ağzından düşen tohumlarla, dağ başlarında oluşur ormanlar diyerek, tevekkül ve inadı kuşanıp Rumelinin dağında, taşında toprağında yankılanmaktadır Her şeye rağmen, her türlü engele rağmen Baymakın nergis akşamları yine yıldız doludur ve dolunay da nöbettedir. Onun sesinin yankısı: yiğidim dostum doğurgan toprağım ey canlar ulu canlar merhaba merhaba sevgiyi paylaşmayı bilene özüne sahip sözüne sadık olana sana da merhaba gül yaprağında çiğ damlası merhaba canlar deyişinde büyümekte, büyümekte ve bir yanardağ halini almaktadır Sana da merhaba, sevgili Ethem Baymak. Güvercinlerin hep havalansın Atların ve atlıların hiç yorulmadan koşadursun. Nilüferlerin açmış, nergis akşamların yıldızlarla dolu olsun ve yıldızların kaymamış olsun. Güzeller sofrasındaki nihavent faslın bereketli olsun
Onu, bir program nedeniyle gittiğim Kosovada, Prizrende bulunduğum esnada tanıdım ilk kez. Mahcup duruşunda, telaşında, cümlelerinde, kelimelerinde 600 yıllık bir beraberliğin, 600 yıllık bir ortak kültürün sıcaklığı vardı. Unutulmuşluğumuz aynıydı, tarih sayfasından çıkarılmak istenişimiz aynı. Farkımız onun gurbetimizin çocuğu olmasıydı sadece. Şadırvan meydanını on binlerce insanın doldurduğu bir gecede, cehennemi yalnızlığımızla tekrar buluştuğumuzda; şiiri, sözü, sazı, Nazımı, Necip Fazılı, Yahya Kemali, Vardarı, Tunayı, Taşköprüyü, Sofu Sinanı, Bayraklıyı ve Rumelide var olmakla yok olmayı konuştuk uzun uzun Rumelide; geçmişte yokmuş gibi var olmanın üzerinden, bugün, varmış gibi yok olmanın dramını, acısını tanıyan kelimelerle yazıyordu, konuşuyordu Ethem Baymak. Hem gizli bir isyanın mitralyöz seslerini, hem de adı konmamış bir barışın güvercin çığlıklarını taşıyordu yüreği. Hüznünü; yalnızlığının vahdetiyle bezeyip udunun tellerine dokunurken ve yalnızlığının kesretinde, tuvalin üzerine renkleri vururken, defterlere mısraları düşürürken ortaya çıkarıyordu Baymak. Yalnızlığı, her seste küçülürken, her renkte, her mısrada büyüyordu. Dağ gibi bir dost, dağ gibi bir kardeşti. Ama aynı zamanda Tunada gözü yaşlı bir çocuktu. Mostarda sarışın bir çocuk Yalnızdı, yapayalnızdı. Bu tanışma ve dostluğun başlamasından yıllar sonra, ondan habersiz, yaklaşık beş bin kişinin doldurduğu bir meydanda, onun, merhaba isimli şiirini okuyunca, meydandan geriye dönen merhaba çığlıklarını duyduğumda, onun yalnızlığının ne kadar doğurgan ve ne kadar güçlü bir var oluş fenomeni taşıdığını daha iyi anladım. Baymak, bugün, Kosovada, fesine püskül buluyor, saatine köstek bulamıyor olsa da, hicaz faslında bekleyip duran yorgun bir gramofon değil; Rumeli toprağına kardeşlik, barış, sabır ve sevgi tohumları saçan bir mücadele insanı olarak yaşamaktadır. Geçmişi, bugüne, bugünü yarına taşıyan bir sevda insanı olarak yaşamaktadır. Yaşarken de, onun yüreğinin bir yanında Akifin: Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir? mısralarının haysiyeti, diğer yanında Nazımın: Çocuklara kıymayın efendiler onurlu çağrısı ve diğer yanında da Necip Fazılın: Gitti, su yollarını kıvrım kıvrım bilenler Bir ot yığını kaldı; kökünden kesilenler... sedası boy vermektedir. Baymakın verdiği her nefes: Küçük yağmur tanelerinin bir araya gelmesi ile oluşur dev seller ve serseri kuşların ağzından düşen tohumlarla, dağ başlarında oluşur ormanlar diyerek, tevekkül ve inadı kuşanıp Rumelinin dağında, taşında toprağında yankılanmaktadır Her şeye rağmen, her türlü engele rağmen Baymakın nergis akşamları yine yıldız doludur ve dolunay da nöbettedir. Onun sesinin yankısı: yiğidim dostum doğurgan toprağım ey canlar ulu canlar merhaba merhaba sevgiyi paylaşmayı bilene özüne sahip sözüne sadık olana sana da merhaba gül yaprağında çiğ damlası merhaba canlar deyişinde büyümekte, büyümekte ve bir yanardağ halini almaktadır Sana da merhaba, sevgili Ethem Baymak. Güvercinlerin hep havalansın Atların ve atlıların hiç yorulmadan koşadursun. Nilüferlerin açmış, nergis akşamların yıldızlarla dolu olsun ve yıldızların kaymamış olsun. Güzeller sofrasındaki nihavent faslın bereketli olsun
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat