Modern, Narsist ve Yaralı Romanın Eleştirel Ufukları

Stok Kodu:
9789758717972
Boyut:
135-235-0
Sayfa Sayısı:
168
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013-11-15
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%33 indirimli
150,00TL
100,50TL
Havale/EFT ile: 98,49TL
9789758717972
405483
Modern, Narsist ve Yaralı Romanın Eleştirel Ufukları
Modern, Narsist ve Yaralı Romanın Eleştirel Ufukları
100.50
Bireycilik ve bireysel yaşantıların, tercihlerin, arzuların vurgulandığı, tüketimekonomisinin yükseldiği dönemdir yirminci yüzyıl modernliği. Modern şehri arka bahçesi haline getiren orta sınıfın hâkimiyeti tamamlanmış, orta sınıf birey bir yandan kariyer, başarı ve parayı yönetirken, diğer yandan yeni özgürlüklerin, eğlencenin tadını çıkarmaya başlamıştır. Günün şiarı hedonizmdir. Yeni nesil modernler parıltılı Caz Çağı'nın şanslı bireyleridir. Para bolluğu ve tüketim sadece kendi arzu ve tutkuları doğrultusunda yaşayan kadın ve erkekler yaratmış, bireysel zevklere yapılan aşırı vurgu 'ben' kültü ve narsizmin zaferiyle sonuçlanmıştır. Dönemin edebiyatı, özellikle roman batı toplumunun yaşadığı bu baş döndürücüdönüşümü ele alırken, Caz Çağı'nın parıltılı imgelerine bol bol yer verir. Ne var ki, yıldız tozunun ardındaki gerçeklik bambaşkadır. Tüketim ve bolluk travmayı ancak bir yere kadar gizleyebilmektedir. Lawrence, Hemingway, Fitzgerald, Rhys, Larsen gibi yazarların ortak yönü, görünürdeki bu rahatlık ve kaygısızlığın, bu hedonizm patlamasının aslında katlanılmaz acılara yol açan yaraların üzerindeki bant olduğunu sezdirmeleridir. Yükselen değerler, kapitalist dönüşüm, metalaşma ve şirketleşmeninyıkıcı etkileri insanlık adına ne varsa silip süpürmüş, yerine hissiz, uyuşmuş, yaralı bedenler bırakmıştır. Modern romanda günün kazananı ve kaybedeni hep aynı yerde, hislerin, sevginin, dostluğun, hattâ keder ve acının bittiği yerde buluşur. Burada sorun basit biçimde insanın içindeki kötülüğün ortaya çıkması sorunu değil, sınırsız ve sorumsuz bir bencillik, yağmacılık ideolojisinin kuşatması altındaki bütün bir batı toplumudur. Sorun bir sistem sorunudur ve modern romanın eleştirisi de bu doğrultudadır
Bireycilik ve bireysel yaşantıların, tercihlerin, arzuların vurgulandığı, tüketimekonomisinin yükseldiği dönemdir yirminci yüzyıl modernliği. Modern şehri arka bahçesi haline getiren orta sınıfın hâkimiyeti tamamlanmış, orta sınıf birey bir yandan kariyer, başarı ve parayı yönetirken, diğer yandan yeni özgürlüklerin, eğlencenin tadını çıkarmaya başlamıştır. Günün şiarı hedonizmdir. Yeni nesil modernler parıltılı Caz Çağı'nın şanslı bireyleridir. Para bolluğu ve tüketim sadece kendi arzu ve tutkuları doğrultusunda yaşayan kadın ve erkekler yaratmış, bireysel zevklere yapılan aşırı vurgu 'ben' kültü ve narsizmin zaferiyle sonuçlanmıştır. Dönemin edebiyatı, özellikle roman batı toplumunun yaşadığı bu baş döndürücüdönüşümü ele alırken, Caz Çağı'nın parıltılı imgelerine bol bol yer verir. Ne var ki, yıldız tozunun ardındaki gerçeklik bambaşkadır. Tüketim ve bolluk travmayı ancak bir yere kadar gizleyebilmektedir. Lawrence, Hemingway, Fitzgerald, Rhys, Larsen gibi yazarların ortak yönü, görünürdeki bu rahatlık ve kaygısızlığın, bu hedonizm patlamasının aslında katlanılmaz acılara yol açan yaraların üzerindeki bant olduğunu sezdirmeleridir. Yükselen değerler, kapitalist dönüşüm, metalaşma ve şirketleşmeninyıkıcı etkileri insanlık adına ne varsa silip süpürmüş, yerine hissiz, uyuşmuş, yaralı bedenler bırakmıştır. Modern romanda günün kazananı ve kaybedeni hep aynı yerde, hislerin, sevginin, dostluğun, hattâ keder ve acının bittiği yerde buluşur. Burada sorun basit biçimde insanın içindeki kötülüğün ortaya çıkması sorunu değil, sınırsız ve sorumsuz bir bencillik, yağmacılık ideolojisinin kuşatması altındaki bütün bir batı toplumudur. Sorun bir sistem sorunudur ve modern romanın eleştirisi de bu doğrultudadır
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat