9789750813092
375582
https://www.sehadetkitap.com/urun/minyaturlerle-osmanli-islam-mitologyasi
Minyatürlerle Osmanlı-islâm Mitologyası
332.80
Büyük ölçüde Osmanlı döneminden kalma minyatürlü kitaplara dayanarak her türlü mitolojik konuyu Yaratılış, Türeyiş, Tûfân; Peygamberler ve Mucizeleri; Mahşer ve Âhiret; mitologya yaratıkları; Gök cisimleri, On İki İmam ve Şia mitologyası, Ulu kişiler mitologyası ve Klasik aşk hikâyeleri gibi başlıklar altında ve 350 kadar renkli minyatür eşliğinde ele alan bir kitaptır.
Tadımlık
Mitologya
Mitologyaya gelince; burada bunun kapsamlı tanımını yapmak yer darlığı bakımından zordur. Günümüz insanının düşüncesinde mitologya, gerçeğin dışında olan her şeyi kapsar. Aydınlanma ve olguculuk (positivisme) ile mitologya değersizleşmektedir. Bunun kökeninde Hıristiyanlık vardır. Bu görüşe göre, Tevratta ve İncilde yer almayan her şey gerçek dışıdır, bir masaldır. Oysa ilkel ve geleneksel toplumlarda mitologya içeriği, tek geçerli gerçektir. Zaman öncesi salt gerçektir; burada kutsal tarih anlatılır; bir başka deyişle zaman öncesi temel bir olgu açıklanmaktadır. Ya kozmik bir durumu ya da temel bir olguyu bize anlatır; daha çok yaratılışa ilişkin bir öyküdür; bir şeyin nasıl oluştuğunu, varolduğunu anlatır. Bu da eski toplumların varlıkbilimleridir. Eski toplumlarda kutsal gerçekler tek salt gerçektir. Önemli olan mitologyanın bu kutsallık yanıdır; çünkü tanrısal ve olağanüstü kişilerin yaratıcı eylemlerini ortaya çıkarır ve bir gerçeğin nasıl varolduğunu anlatır. Bu, ya tümel gerçek kozmos gibidir ya da bir parçadır; bir ada, bir bitki, bir ağaç, bir hanedan gibi. Yalnız bunların nasıl varolduğunu değil, ayrıca neden varolduklarını da açıklar. Bütün bu varoluşun itkisi tanrısal bir enerjidir. Mitologyanın gerçekleri varlıkbilimdir, insanoğlunun eylemlerine örnek oluşturur.
Yunanca mithos, söz anlamına gelir. Söylenen ya da duyulan sözdür. Ancak bunlara her zaman güven duyulmaz, çünkü sözlü gelenekte insanlar gördüklerine, duyduklarına kendilerinden bir şeyler katarlar. Bu, daha çok masal, öykü, efsane gibi anlatılır. Yunancada iki tür söz daha vardır. Bunlar epos ve logostur. Ozanlar eposu süsleyerek, ölçülü bir biçimde sunarlar. Bu, şiirdir, ezgili şiirdir, destandır. Bu ikisi çoğu kez evlenir, mithosların günümüze dek yaşamasını sağlar, bir bakıma mithosu ölümsüzleştirir. Yunancada söz anlamına bir de logos vardır. Mithos ile epos birbirleriyle ne denli uyum içindeyseler, logos bu ikisinin karşıtıdır. Logos, insanda düşünce, doğada yasalardır. Logos ile başlayan bir çığır, doğruca bilime varmıştır. Nitekim günümüzde logos-logia herhangi bir araştırma dalında bilgini ve bilimi belirlemekte, her bilim dalı için bu dalın sonuna konan bir ek olarak kullanılmaktadır. Ancak ne var ki mithosları sistemleştiren, inceleyen mitologyayada ek olmuştur. Giderek mithos, epos ve logos birleşmişlerdir.
Mitologyanın dört ana dalı vardır: Bunlar tanrıların nasıl oluştuklarını inceleyen Teogoni; evrenin nasıl yaratıldığını inceleyen Kozmogoni; insanın nasıl türediğini inceleyen Antropogoni ile bunların geleceği, yaşamın ve dünyanın nereye gideceği, ruhun ölümsüzlüğü, cehennem, cennet, ölenlerin belli bir sonda yeniden dirilişleri gibi geleceğe ilişkin konuları kapsayan Eskatologya. Bu kitapta en uzun kesimler bunları içerir.
Mitologyanın çok karmaşık bir örgüsü vardır. Bunun için mitologyanın bir sürü alt dalı bulunmaktadır. Bunlardan biri Ritüel mithosudur. Ritüel bir bakıma Mithosun ikiz kardeşidir. Eski uygarlıkların günümüze kalan yazılı metinleri, ritüelleri anlatır. Bunlar bir eylemler dizisi olup birtakım yetkili kişilerin kesin ve kuralına uygun bir biçimde uyguladıkları eylemlerdir. Bunlar insanoğlunu çevreleyen güçlere karşı toplumun iyiliği için yapılan eylemlerdir. Bu eyleme Yunanlılar dromenon diyorlardı. Bunlar yalnız eylemler dizisi olmayıp sözler, ezgiler ve büyüsel sözler de içerirdi. Bunun söz yanı ise muthos ya da mithostur. Bu ritüellerde mithos bu eylemin öyküsünü sözle anlatır. Bir başka deyişle birisi simgesel söz, öteki simgesel eylemdir. Bu ikisinin birleşmesi ayrıca dramın doğuşuna yol açmıştır. Bu öylesine evrenseldir ki bugün aynı örnek üzerine Anadolu köylüsü bunun yüzlercesini günümüzde bile oynamaktadır. Ancak hemen belirtelim, bu kitapta ritüel kesimine hemen hiç değinilmemiştir.
Bir başkası ise etiolojik mithoslardır. Bunlar gerçek ya da hayal ürünü bir olgunun, bir kurumun, bir adın, bir nesnenin kökeni ve nedenini açıklayan öykülerdir. Bunu Yahudi mitologyasındaki Babil Kulesi mithosu ile örnekleyebiliriz. Neden insanlar değişik dilleri konuşurlar? Tevrata göre Hz. Nûhun torunları Tanrının yanına çıkmak için bir kule yapmışlar; Tanrı, yanına gelecekleri için bundan tedirgin olmuş, bu kulenin yapımında çalışan işçilerin her birine ayrı bir dil vermiş; böylece işçilerin anlaşmalarını ve kulenin yapımını engellemiş [Tekvin XI/1-9]. Bu ayrıca Mezopotamya mitologyasında da Ziggurat adıyla geçer. Bunun anlamı Tanrıdağıdır; yedi katlıdır. Bunlardan biri de Babil Kulesidir. Bu yükseklikte Tanrıya yaklaşıp insanlarla Tanrı arasındaki bağın güçleneceğine inanmışlardır.
Etiolojik mitologyalar hem çok eskiye uzanır, hem de çok yaygındır. Anadoluda bir dağın, bir ırmağın nasıl oluştuğu gibisinden efsaneler çok boldur. Bu türün yaygınlığına bir örnek daha verebiliriz. Bu bizi de ilgilendiriyor. 1960 yılında oyun yazarı Güngör Dilmenin Frigyanın efsane kralı Midas üzerine yazdığı üçüzlemenin birinci oyunu Midasın Kulakları oynandığında merak ettim, bu konuda bir araştırma yaptım. Bir hükümdarın kulaklarının eşek kulağına dönüşmesiyle cezalandırılmasına ve utanç verici durumun gizlenmesinin, her şeye karşın başarılamamasına pek çok kültürde rastladım; örneğin Fas, İran, Hindistan gibi Asıl ilginci, Türk kavimlerinden Kırgızların ülkesi Kırgızistanda bunun tıpatıp benzerini buldum. Bu ayrıca tam bir köken mitosuydu, Kırgızistandaki Isık Gölün oluşumunu açıklıyordu. Bu efsane özetle şöyledir: Kırgızistandaki güçlü bir hanın bir türlü çocuğu olmaz. Yerini alacak bir oğulun özlemi içindeyken sonunda karısı bir oğlan doğurur, ancak çocuk eşek kulaklarıyla doğar. Onun adını Yeni Bey koyarlar. Sonunda babasının yerine han olur. Ancak kulaklarını hep saklar. Onu tıraş eden berberleri de, gördüklerini kimseye söylem
Büyük ölçüde Osmanlı döneminden kalma minyatürlü kitaplara dayanarak her türlü mitolojik konuyu Yaratılış, Türeyiş, Tûfân; Peygamberler ve Mucizeleri; Mahşer ve Âhiret; mitologya yaratıkları; Gök cisimleri, On İki İmam ve Şia mitologyası, Ulu kişiler mitologyası ve Klasik aşk hikâyeleri gibi başlıklar altında ve 350 kadar renkli minyatür eşliğinde ele alan bir kitaptır.
Tadımlık
Mitologya
Mitologyaya gelince; burada bunun kapsamlı tanımını yapmak yer darlığı bakımından zordur. Günümüz insanının düşüncesinde mitologya, gerçeğin dışında olan her şeyi kapsar. Aydınlanma ve olguculuk (positivisme) ile mitologya değersizleşmektedir. Bunun kökeninde Hıristiyanlık vardır. Bu görüşe göre, Tevratta ve İncilde yer almayan her şey gerçek dışıdır, bir masaldır. Oysa ilkel ve geleneksel toplumlarda mitologya içeriği, tek geçerli gerçektir. Zaman öncesi salt gerçektir; burada kutsal tarih anlatılır; bir başka deyişle zaman öncesi temel bir olgu açıklanmaktadır. Ya kozmik bir durumu ya da temel bir olguyu bize anlatır; daha çok yaratılışa ilişkin bir öyküdür; bir şeyin nasıl oluştuğunu, varolduğunu anlatır. Bu da eski toplumların varlıkbilimleridir. Eski toplumlarda kutsal gerçekler tek salt gerçektir. Önemli olan mitologyanın bu kutsallık yanıdır; çünkü tanrısal ve olağanüstü kişilerin yaratıcı eylemlerini ortaya çıkarır ve bir gerçeğin nasıl varolduğunu anlatır. Bu, ya tümel gerçek kozmos gibidir ya da bir parçadır; bir ada, bir bitki, bir ağaç, bir hanedan gibi. Yalnız bunların nasıl varolduğunu değil, ayrıca neden varolduklarını da açıklar. Bütün bu varoluşun itkisi tanrısal bir enerjidir. Mitologyanın gerçekleri varlıkbilimdir, insanoğlunun eylemlerine örnek oluşturur.
Yunanca mithos, söz anlamına gelir. Söylenen ya da duyulan sözdür. Ancak bunlara her zaman güven duyulmaz, çünkü sözlü gelenekte insanlar gördüklerine, duyduklarına kendilerinden bir şeyler katarlar. Bu, daha çok masal, öykü, efsane gibi anlatılır. Yunancada iki tür söz daha vardır. Bunlar epos ve logostur. Ozanlar eposu süsleyerek, ölçülü bir biçimde sunarlar. Bu, şiirdir, ezgili şiirdir, destandır. Bu ikisi çoğu kez evlenir, mithosların günümüze dek yaşamasını sağlar, bir bakıma mithosu ölümsüzleştirir. Yunancada söz anlamına bir de logos vardır. Mithos ile epos birbirleriyle ne denli uyum içindeyseler, logos bu ikisinin karşıtıdır. Logos, insanda düşünce, doğada yasalardır. Logos ile başlayan bir çığır, doğruca bilime varmıştır. Nitekim günümüzde logos-logia herhangi bir araştırma dalında bilgini ve bilimi belirlemekte, her bilim dalı için bu dalın sonuna konan bir ek olarak kullanılmaktadır. Ancak ne var ki mithosları sistemleştiren, inceleyen mitologyayada ek olmuştur. Giderek mithos, epos ve logos birleşmişlerdir.
Mitologyanın dört ana dalı vardır: Bunlar tanrıların nasıl oluştuklarını inceleyen Teogoni; evrenin nasıl yaratıldığını inceleyen Kozmogoni; insanın nasıl türediğini inceleyen Antropogoni ile bunların geleceği, yaşamın ve dünyanın nereye gideceği, ruhun ölümsüzlüğü, cehennem, cennet, ölenlerin belli bir sonda yeniden dirilişleri gibi geleceğe ilişkin konuları kapsayan Eskatologya. Bu kitapta en uzun kesimler bunları içerir.
Mitologyanın çok karmaşık bir örgüsü vardır. Bunun için mitologyanın bir sürü alt dalı bulunmaktadır. Bunlardan biri Ritüel mithosudur. Ritüel bir bakıma Mithosun ikiz kardeşidir. Eski uygarlıkların günümüze kalan yazılı metinleri, ritüelleri anlatır. Bunlar bir eylemler dizisi olup birtakım yetkili kişilerin kesin ve kuralına uygun bir biçimde uyguladıkları eylemlerdir. Bunlar insanoğlunu çevreleyen güçlere karşı toplumun iyiliği için yapılan eylemlerdir. Bu eyleme Yunanlılar dromenon diyorlardı. Bunlar yalnız eylemler dizisi olmayıp sözler, ezgiler ve büyüsel sözler de içerirdi. Bunun söz yanı ise muthos ya da mithostur. Bu ritüellerde mithos bu eylemin öyküsünü sözle anlatır. Bir başka deyişle birisi simgesel söz, öteki simgesel eylemdir. Bu ikisinin birleşmesi ayrıca dramın doğuşuna yol açmıştır. Bu öylesine evrenseldir ki bugün aynı örnek üzerine Anadolu köylüsü bunun yüzlercesini günümüzde bile oynamaktadır. Ancak hemen belirtelim, bu kitapta ritüel kesimine hemen hiç değinilmemiştir.
Bir başkası ise etiolojik mithoslardır. Bunlar gerçek ya da hayal ürünü bir olgunun, bir kurumun, bir adın, bir nesnenin kökeni ve nedenini açıklayan öykülerdir. Bunu Yahudi mitologyasındaki Babil Kulesi mithosu ile örnekleyebiliriz. Neden insanlar değişik dilleri konuşurlar? Tevrata göre Hz. Nûhun torunları Tanrının yanına çıkmak için bir kule yapmışlar; Tanrı, yanına gelecekleri için bundan tedirgin olmuş, bu kulenin yapımında çalışan işçilerin her birine ayrı bir dil vermiş; böylece işçilerin anlaşmalarını ve kulenin yapımını engellemiş [Tekvin XI/1-9]. Bu ayrıca Mezopotamya mitologyasında da Ziggurat adıyla geçer. Bunun anlamı Tanrıdağıdır; yedi katlıdır. Bunlardan biri de Babil Kulesidir. Bu yükseklikte Tanrıya yaklaşıp insanlarla Tanrı arasındaki bağın güçleneceğine inanmışlardır.
Etiolojik mitologyalar hem çok eskiye uzanır, hem de çok yaygındır. Anadoluda bir dağın, bir ırmağın nasıl oluştuğu gibisinden efsaneler çok boldur. Bu türün yaygınlığına bir örnek daha verebiliriz. Bu bizi de ilgilendiriyor. 1960 yılında oyun yazarı Güngör Dilmenin Frigyanın efsane kralı Midas üzerine yazdığı üçüzlemenin birinci oyunu Midasın Kulakları oynandığında merak ettim, bu konuda bir araştırma yaptım. Bir hükümdarın kulaklarının eşek kulağına dönüşmesiyle cezalandırılmasına ve utanç verici durumun gizlenmesinin, her şeye karşın başarılamamasına pek çok kültürde rastladım; örneğin Fas, İran, Hindistan gibi Asıl ilginci, Türk kavimlerinden Kırgızların ülkesi Kırgızistanda bunun tıpatıp benzerini buldum. Bu ayrıca tam bir köken mitosuydu, Kırgızistandaki Isık Gölün oluşumunu açıklıyordu. Bu efsane özetle şöyledir: Kırgızistandaki güçlü bir hanın bir türlü çocuğu olmaz. Yerini alacak bir oğulun özlemi içindeyken sonunda karısı bir oğlan doğurur, ancak çocuk eşek kulaklarıyla doğar. Onun adını Yeni Bey koyarlar. Sonunda babasının yerine han olur. Ancak kulaklarını hep saklar. Onu tıraş eden berberleri de, gördüklerini kimseye söylem
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.