Medeni Usul Hukukunda Karinelerle İspat

Stok Kodu:
9789754646221
Boyut:
135-215-0
Basım Yeri:
Ankara
Basım Tarihi:
2000-01-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
80,00TL
73,60TL
Havale/EFT ile: 66,24TL
9789754646221
704817
Medeni Usul Hukukunda Karinelerle İspat
Medeni Usul Hukukunda Karinelerle İspat
73.60
Genel olarak bilinenden bilinmeyene ilişkin sonuç çıkarmak olarak tanımlanan karineler, esas olarak kanuni karineler ve yaşam deneyi denilen fiili karineler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kanuni karineler kanunda düzenlenmiş olan ve karineye dayanan tarafın karine temelini ispat etmesi halinde karine sonucunun, aksi ispat edilememiş ise, hakim tarafından mevcut sayılmasını gerektiren hukuk normlarıdır. Kanuni karineler de karinenin konusuna göre, kendi içerisinde olay karineleri ve hak karineleri, aksinin ispat edilip edilmeyeceğine göre, aksi ispat edilebilen ve aksi ispat edilemeyen (kesin) karine olmak üzere ayrıma tabi tutulmaktadır. Çok genel olarak, bilinenden binmeyene ilişkin hakim tarafından sonuç çıkarılması olarak tanımlanan fiili karineler ise, ispat yüküyle ilgisi olmayan, hakimin delilleri takdiriyle ilgili olan karine türüdür. Fiili karineler uygulamada sıkça kullanılmakta ve hâkimler için âdete can simidi niteliği taşımaktadır. Gerek maddi hukukta kanuni karinelere sıkça yer verilmiş olmasına, gerekse yargı kararlarında fiili karinelere sıkça dayanılmasına rağmen, karinelerin hukuki niteliği ve etkilerinin ne olduğu hususunda bir karmaşa söz konusudur. Bunun en önemli sebebi ise, usul hukukunda karinelere ilişkin her hangi bir düzenlemeye HUMK?nda yer verilmemesidir. Ancak 01.10.2011 yürürlük tarihli 6100 sayılı HMK?nda karinelerin bu önemi göz ardı edilmemiş ve söz konusu kanunun ispat yükü başlığını taşıyan 190. maddesinin ikinci fıkrasında kanuni karinelere ilişkin hükümler öngörülmüştür. Ancak fiili karinelere ilişkin ise her hangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Söz konusu hüküm esas alınarak çalışmamızda kanuni karinelerin hukuki niteliği tespit edilerek, bir davada kanuni karinelere dayanılması halinde, karineye dayanan tarafın ne veya neleri iddia ve ispat etmesi gerektiği, aynı şekilde karine aleyhine olan tarafın ne veya neleri iddia ve ispat etmesi gerektiği, hâkimin karineleri nasıl uygulaması gerektiği gibi sorunlar çalışmamızın temel konusunu oluşturmaktadır. Aynı şekilde bir davada fiili karinelere dayanılması halinde de fiili karinelerin hukuki niteliğinden yola çıkılarak söz konusu soruların cevabı verilmeye çalışılmaktadır.
Genel olarak bilinenden bilinmeyene ilişkin sonuç çıkarmak olarak tanımlanan karineler, esas olarak kanuni karineler ve yaşam deneyi denilen fiili karineler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kanuni karineler kanunda düzenlenmiş olan ve karineye dayanan tarafın karine temelini ispat etmesi halinde karine sonucunun, aksi ispat edilememiş ise, hakim tarafından mevcut sayılmasını gerektiren hukuk normlarıdır. Kanuni karineler de karinenin konusuna göre, kendi içerisinde olay karineleri ve hak karineleri, aksinin ispat edilip edilmeyeceğine göre, aksi ispat edilebilen ve aksi ispat edilemeyen (kesin) karine olmak üzere ayrıma tabi tutulmaktadır. Çok genel olarak, bilinenden binmeyene ilişkin hakim tarafından sonuç çıkarılması olarak tanımlanan fiili karineler ise, ispat yüküyle ilgisi olmayan, hakimin delilleri takdiriyle ilgili olan karine türüdür. Fiili karineler uygulamada sıkça kullanılmakta ve hâkimler için âdete can simidi niteliği taşımaktadır. Gerek maddi hukukta kanuni karinelere sıkça yer verilmiş olmasına, gerekse yargı kararlarında fiili karinelere sıkça dayanılmasına rağmen, karinelerin hukuki niteliği ve etkilerinin ne olduğu hususunda bir karmaşa söz konusudur. Bunun en önemli sebebi ise, usul hukukunda karinelere ilişkin her hangi bir düzenlemeye HUMK?nda yer verilmemesidir. Ancak 01.10.2011 yürürlük tarihli 6100 sayılı HMK?nda karinelerin bu önemi göz ardı edilmemiş ve söz konusu kanunun ispat yükü başlığını taşıyan 190. maddesinin ikinci fıkrasında kanuni karinelere ilişkin hükümler öngörülmüştür. Ancak fiili karinelere ilişkin ise her hangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Söz konusu hüküm esas alınarak çalışmamızda kanuni karinelerin hukuki niteliği tespit edilerek, bir davada kanuni karinelere dayanılması halinde, karineye dayanan tarafın ne veya neleri iddia ve ispat etmesi gerektiği, aynı şekilde karine aleyhine olan tarafın ne veya neleri iddia ve ispat etmesi gerektiği, hâkimin karineleri nasıl uygulaması gerektiği gibi sorunlar çalışmamızın temel konusunu oluşturmaktadır. Aynı şekilde bir davada fiili karinelere dayanılması halinde de fiili karinelerin hukuki niteliğinden yola çıkılarak söz konusu soruların cevabı verilmeye çalışılmaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat