Mazî

Stok Kodu:
9786256678071
Boyut:
135-195-
Sayfa Sayısı:
100
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-04-02
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
Kategori:
%8 indirimli
140,00TL
128,80TL
Havale/EFT ile: 126,22TL
9786256678071
688269
Mazî
Mazî
128.80
Çarmıhta gerili ruhum Istıraplar taşıyor ömre Çivi ve tahtanın ihaneti ile Dalına çakılı kaldığımız hayat Ekmeksiz şaraba banıyor Bulamacında yıkandığımız tarih Vaftizsiz kılıyor ömrü Sıvamıyor hafızada geçmişi Tökezlediğim sayfaların Ara duraklarında Bu dağ sonsuz izdivaçlar besliyor Namahreminde Çocukluk ayak izleri Ayak bileklerinin ağrısı Sızlıyor çocukluğun düş varoşlarında İzlerin peşinden sürüklüyor Emeklemelerimi At binerken karanlık Üzengisinde sallanıyor Dağ Beynime saplanan düşünüşlerin kederi Doğmamış çocuk inlemeleri Dağa karışmak için çırpınırdı duyulmayan Yoksulluğun piramitleri Yankılanırdı Uzun kış gecelerinin zulasında Şimdi baka kaldığım taş duvarlar Ebesiz düşük yapmış Nefesi hala sıcak Yıkıntıların altında kokan çocukluğun Çalkantılarla karışık Yürümekte zorlandığım adımlar Bir şeyler arıyor Toslandığım duvarlar Geçmişin gölgeleri Mazî'nin halüsinasyonları Ayaklarıma dadanan çocukluğun karasuları Ve düşüncemde yerleşik akıntıların Parmak izleri güne vuruyor Dünden avucumda mayalanan Serseri ve Mazî'ye düşkün Kalbim Damağımdan acımsı duygular Büyüsünde asılı duran Palamud'un acı tadı Hatıralarda demleniyor Sekerken geçmişin gölgesinde Mazbatasına yapıştığımız avuntular Örülüyor şecerenin toynaklarında At kişnemeleri Cenge hazır koşumlar Sisin heybesine damıtılıyor Karanlığın öteki yüzü Kara bıyıklar Dayatıyor hükmünü Tenimin bitkin sefaletine Hiç büyümedik Ne çocukça bir oyun Ne de bizi büyüten çimenliklerin Rengi Koruluklara işlenmiş Tırmanmışız habersiz kendimizden Bu oyunun merdivenine Kim bilir Belki de hatıramda her şey Mazî Selamına durduğumuz geçmiş Tahtakurularının kemirdiği masa'da yatılı Ruhumu kundaklıyor kundakçı Hezeyanların gel-gitlerinde Kudurmuş Öfkesini savuruyor Derin iç-suların havzalarına doğru Parçalanmışlığımı Geçmiş ya da gelecek Ve ya şimdi Hangi Şiirin kelamı dindirebilecek ki Kendimle olan kavgalarımı Bittim şimdi bu bitmemiş Şiirle Kulaklarımı sessize dalıyorum Bu dağın verdiği dinginliğe eriyorum İçimde ise dengesiz kavgaların toplamı sürüyor Huzura aç dinmeyen iç-çelişkilerin Derin kuyusu Bu doğa ve hayatın olağan rengi Tırmanıyor şimdi hafızanın yamaçlarına Paçalarımda kirli kavgaların yapışkan alışkanlığı Sırtımda bölünmüşlüğün onarılmaz matematiği Hangi semerin sırtına yükleyeceğim Sayıların ahmaklığını Söyleyin bana İçim işlenmemiş cinayetlerle dolu Geçmişin artıklarından armağan İltihaplar Kabuk bağlamış Yaralar dikiyorum tenime Ve yalnızlık kimsesiz kalır Bu akşam Çıplak örtüsüyle Vedalara susuz toprak çatlıyor bir daha Kalbin yarıklarında Şiirin dili birleştirebilir ancak ayrık düşleri şimdi
Çarmıhta gerili ruhum Istıraplar taşıyor ömre Çivi ve tahtanın ihaneti ile Dalına çakılı kaldığımız hayat Ekmeksiz şaraba banıyor Bulamacında yıkandığımız tarih Vaftizsiz kılıyor ömrü Sıvamıyor hafızada geçmişi Tökezlediğim sayfaların Ara duraklarında Bu dağ sonsuz izdivaçlar besliyor Namahreminde Çocukluk ayak izleri Ayak bileklerinin ağrısı Sızlıyor çocukluğun düş varoşlarında İzlerin peşinden sürüklüyor Emeklemelerimi At binerken karanlık Üzengisinde sallanıyor Dağ Beynime saplanan düşünüşlerin kederi Doğmamış çocuk inlemeleri Dağa karışmak için çırpınırdı duyulmayan Yoksulluğun piramitleri Yankılanırdı Uzun kış gecelerinin zulasında Şimdi baka kaldığım taş duvarlar Ebesiz düşük yapmış Nefesi hala sıcak Yıkıntıların altında kokan çocukluğun Çalkantılarla karışık Yürümekte zorlandığım adımlar Bir şeyler arıyor Toslandığım duvarlar Geçmişin gölgeleri Mazî'nin halüsinasyonları Ayaklarıma dadanan çocukluğun karasuları Ve düşüncemde yerleşik akıntıların Parmak izleri güne vuruyor Dünden avucumda mayalanan Serseri ve Mazî'ye düşkün Kalbim Damağımdan acımsı duygular Büyüsünde asılı duran Palamud'un acı tadı Hatıralarda demleniyor Sekerken geçmişin gölgesinde Mazbatasına yapıştığımız avuntular Örülüyor şecerenin toynaklarında At kişnemeleri Cenge hazır koşumlar Sisin heybesine damıtılıyor Karanlığın öteki yüzü Kara bıyıklar Dayatıyor hükmünü Tenimin bitkin sefaletine Hiç büyümedik Ne çocukça bir oyun Ne de bizi büyüten çimenliklerin Rengi Koruluklara işlenmiş Tırmanmışız habersiz kendimizden Bu oyunun merdivenine Kim bilir Belki de hatıramda her şey Mazî Selamına durduğumuz geçmiş Tahtakurularının kemirdiği masa'da yatılı Ruhumu kundaklıyor kundakçı Hezeyanların gel-gitlerinde Kudurmuş Öfkesini savuruyor Derin iç-suların havzalarına doğru Parçalanmışlığımı Geçmiş ya da gelecek Ve ya şimdi Hangi Şiirin kelamı dindirebilecek ki Kendimle olan kavgalarımı Bittim şimdi bu bitmemiş Şiirle Kulaklarımı sessize dalıyorum Bu dağın verdiği dinginliğe eriyorum İçimde ise dengesiz kavgaların toplamı sürüyor Huzura aç dinmeyen iç-çelişkilerin Derin kuyusu Bu doğa ve hayatın olağan rengi Tırmanıyor şimdi hafızanın yamaçlarına Paçalarımda kirli kavgaların yapışkan alışkanlığı Sırtımda bölünmüşlüğün onarılmaz matematiği Hangi semerin sırtına yükleyeceğim Sayıların ahmaklığını Söyleyin bana İçim işlenmemiş cinayetlerle dolu Geçmişin artıklarından armağan İltihaplar Kabuk bağlamış Yaralar dikiyorum tenime Ve yalnızlık kimsesiz kalır Bu akşam Çıplak örtüsüyle Vedalara susuz toprak çatlıyor bir daha Kalbin yarıklarında Şiirin dili birleştirebilir ancak ayrık düşleri şimdi
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat