Masumiyetin o çocuksu, nazlı utangaçlığı kayıp gitmişti ellerimizden bir bir...

Stok Kodu:
9786057883858
Boyut:
130-195-0
Sayfa Sayısı:
189
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019-04-24
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%38 indirimli
190,00TL
117,80TL
Havale/EFT ile: 106,02TL
9786057883858
476462
Masumiyetin o çocuksu, nazlı utangaçlığı kayıp gitmişti ellerimizden bir bir...
Masumiyetin o çocuksu, nazlı utangaçlığı kayıp gitmişti ellerimizden bir bir...
117.80
Kitap tanıtım metni (arka kapak): Sobanın üzerinde içinde sıcak su bulunan bir güğüm var. Komşular vermişti. Kovada suyu ılıtıp yıkadım Yağız'ı. Küçük bir çocuk gibi itiraz etmeden yıkandı. Çok zayıflamıştı. Omur kemikleri tek tek sayılabiliyordu ve tüm vücudu çektiği işkencelerin izini taşıyordu. Kürek kemikleri olduğu gibi dışarıdaydı. Ağlamamak için zorluyordum kendimi. İnsanlar nasıl yapıyorlardı bunları? Tıpkı kendisine benzeyen, kendisi gibi bakan, gülen, ağlayan bir canlıyı nasıl incitebiliyorlardı böylesine. Oysa hepimiz annemizin rahminde dokuz ay o tatlı sıvının içinde minicik bir fetüsten minicik bir bebeğe dönüşürken aynı yolculuğu tamamlamadık mı? Süt dolu memeleri oburca emmedik mi? Masum birer bebekken nasıl oldu da acımasız canavarlara dönüştük. Anlayamıyorum. Bilemiyorum. Cevaplarını bilemediğim bu soruların karşısında boynum bükülüyor... Olmadık. Olamadık. Yarım yamalak kaldık. Bu yüzden belki de hâlâ aşkı, sevgiyi özlenenleri, öldüren çöl sıcağında bir damla su gibi arayışımız. Ve bitmeyen sevdalarımız... Denizlere... Yağızlara... Sürgün kuşlara...
Kitap tanıtım metni (arka kapak): Sobanın üzerinde içinde sıcak su bulunan bir güğüm var. Komşular vermişti. Kovada suyu ılıtıp yıkadım Yağız'ı. Küçük bir çocuk gibi itiraz etmeden yıkandı. Çok zayıflamıştı. Omur kemikleri tek tek sayılabiliyordu ve tüm vücudu çektiği işkencelerin izini taşıyordu. Kürek kemikleri olduğu gibi dışarıdaydı. Ağlamamak için zorluyordum kendimi. İnsanlar nasıl yapıyorlardı bunları? Tıpkı kendisine benzeyen, kendisi gibi bakan, gülen, ağlayan bir canlıyı nasıl incitebiliyorlardı böylesine. Oysa hepimiz annemizin rahminde dokuz ay o tatlı sıvının içinde minicik bir fetüsten minicik bir bebeğe dönüşürken aynı yolculuğu tamamlamadık mı? Süt dolu memeleri oburca emmedik mi? Masum birer bebekken nasıl oldu da acımasız canavarlara dönüştük. Anlayamıyorum. Bilemiyorum. Cevaplarını bilemediğim bu soruların karşısında boynum bükülüyor... Olmadık. Olamadık. Yarım yamalak kaldık. Bu yüzden belki de hâlâ aşkı, sevgiyi özlenenleri, öldüren çöl sıcağında bir damla su gibi arayışımız. Ve bitmeyen sevdalarımız... Denizlere... Yağızlara... Sürgün kuşlara...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat