9786059515528
501298
https://www.sehadetkitap.com/urun/manolinin-gozyaslari-mubadele-ve-sirince
Manoli'nin Gözyaşları (Mübadele Ve Şirince)
80.50
Her ilkbahar Şirince'de tatlı bir telaş başlar. Geçim derdidir bu telaşın ana nedeni Nice zorluklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, büyük dağların yamacında başı gökyüzüne değecek kadar özgür ve gururla dünyaya bakan bu köyün insanları mutludurlar. Kapılar baharın ilk sıcaklarına açıldığında insanlar birbirlerine seslenerek, hal hatır sorarak yollara düşerler birer ikişer Aşağılara doğru dağların yamaçlarına gövdelerini vermiş bereketli tarlalarda, bağlarda ve bahçelerde kısmetlerini ararlar. Bağlar yeşerir; incirler bal olur akar; bahçelerde her türlü meyveler bütün ağırlığıyla meyve yüklü dallarını yerlere doğru uzatırlar. Bu topraklarda kuşlar daha özgür uçarlar, sesleri daha canlı ve cevvaldir. Ceylanlar soğuk sulardan su içerler; büyüklerin anlattığına göre, bu su gözlerine eskiden geyikler de inermiş. Kurdun, kuşun, börtü böceğin yurdudur Şirince'nin yüksek dağları. Nice otlar, çiçekler, çalılıklar, ağaçlar, büyükten küçüğe yeşilin her tonuna bürünerek, nice çiçekler açarak gökyüzüne doğru uzanırlar. Bir renk oyunu başlar ufukta; renkler hareketlenir, çeşitlenir, çoğalır, uzar, kısalır, düğüm olur, şekilden şekle girerek bir boşluk bulunca yüklenir o yöne doğru, akar durur. Bu güzel köy, bir mübadele köyüdür. Yıllar önce, ta 1924'te başlayan büyük mübadele ile birlikte Selanik'e bağlı Dırama'nın birçok köyünden vapurlarla Urla'ya getirilmişlerdir ilkin. Sonra da ne kadar insan alıyorsa Şirince'yi terk etmiş Rumların evleri, köy köy, mahalle mahalle yerleştirilmişlerdir mübadiller Şirince'ye. Eskiler o günleri anlatıp dururlardı zamanında çoluk çocuğa, torunlara Gün geldi, onlardan da kimsecikler kalmadı; çekip gittiler, yüreklerinde pek çok tortularla birlikte... Bir Dıramalı Hasan Aga, bir de birkaç sessiz sedasız kadıncık kaldı o günlerden, "Ha gittik, ha gidiyoruz diyerekten". Şimdi geçip gidenlerden o günlere ait çok şeyler anlatılır durur. Hala belleklerde yaşanmış öyküler kalmıştır. Bu öyküler kıyıdan köşeden gün gelir süzülür, belli ortamlarda dillerden dökülür, bir efsane biçiminde aktarılır durur. Bunlardan biri de Manoli Aksiyotis'in öyküsüdür. O, mübadelenin yarattığı ve suyun bir yanından öteki yanına savurduğu yüz binlerce gölgeden, yalnızca biridir. Bir savruluşu yaşamıştır; bu savruluşta yanlışları vardır, pişmanlıkları da. Ancak o yanlışlar ve pişmanlıkları anlamaktan geçer, iki toplumun yaşadığı acıların bir daha yaşanmamasının yolu. Ey yolcu! Şirince'ye yolun düşerse bir gün; görüp işittiğin şeylerden sıyrıl, bu öyküyü oku ve bil! Sonra iç dünyana yönel ve kulaklarını duyduğun seslerden ötesine ver. Orada mutlaka Dıramalı Hasan Aga'nın, Mehmet Ali Aga'nın, Rabia Kadın'ın, Koca Nine'nin çığlıklarını duyacaksın; ah bir de Manoli Aksiyotis'in Emin ol bundan! O önce, DidoSotiriyu'nun "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" adlı yapıtında ses verdi bulunduğu yerden; şimdi de bu öyküde Şirince'den, mübadelenin tam kalbinden ses veriyor, bilesin.
Her ilkbahar Şirince'de tatlı bir telaş başlar. Geçim derdidir bu telaşın ana nedeni Nice zorluklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, büyük dağların yamacında başı gökyüzüne değecek kadar özgür ve gururla dünyaya bakan bu köyün insanları mutludurlar. Kapılar baharın ilk sıcaklarına açıldığında insanlar birbirlerine seslenerek, hal hatır sorarak yollara düşerler birer ikişer Aşağılara doğru dağların yamaçlarına gövdelerini vermiş bereketli tarlalarda, bağlarda ve bahçelerde kısmetlerini ararlar. Bağlar yeşerir; incirler bal olur akar; bahçelerde her türlü meyveler bütün ağırlığıyla meyve yüklü dallarını yerlere doğru uzatırlar. Bu topraklarda kuşlar daha özgür uçarlar, sesleri daha canlı ve cevvaldir. Ceylanlar soğuk sulardan su içerler; büyüklerin anlattığına göre, bu su gözlerine eskiden geyikler de inermiş. Kurdun, kuşun, börtü böceğin yurdudur Şirince'nin yüksek dağları. Nice otlar, çiçekler, çalılıklar, ağaçlar, büyükten küçüğe yeşilin her tonuna bürünerek, nice çiçekler açarak gökyüzüne doğru uzanırlar. Bir renk oyunu başlar ufukta; renkler hareketlenir, çeşitlenir, çoğalır, uzar, kısalır, düğüm olur, şekilden şekle girerek bir boşluk bulunca yüklenir o yöne doğru, akar durur. Bu güzel köy, bir mübadele köyüdür. Yıllar önce, ta 1924'te başlayan büyük mübadele ile birlikte Selanik'e bağlı Dırama'nın birçok köyünden vapurlarla Urla'ya getirilmişlerdir ilkin. Sonra da ne kadar insan alıyorsa Şirince'yi terk etmiş Rumların evleri, köy köy, mahalle mahalle yerleştirilmişlerdir mübadiller Şirince'ye. Eskiler o günleri anlatıp dururlardı zamanında çoluk çocuğa, torunlara Gün geldi, onlardan da kimsecikler kalmadı; çekip gittiler, yüreklerinde pek çok tortularla birlikte... Bir Dıramalı Hasan Aga, bir de birkaç sessiz sedasız kadıncık kaldı o günlerden, "Ha gittik, ha gidiyoruz diyerekten". Şimdi geçip gidenlerden o günlere ait çok şeyler anlatılır durur. Hala belleklerde yaşanmış öyküler kalmıştır. Bu öyküler kıyıdan köşeden gün gelir süzülür, belli ortamlarda dillerden dökülür, bir efsane biçiminde aktarılır durur. Bunlardan biri de Manoli Aksiyotis'in öyküsüdür. O, mübadelenin yarattığı ve suyun bir yanından öteki yanına savurduğu yüz binlerce gölgeden, yalnızca biridir. Bir savruluşu yaşamıştır; bu savruluşta yanlışları vardır, pişmanlıkları da. Ancak o yanlışlar ve pişmanlıkları anlamaktan geçer, iki toplumun yaşadığı acıların bir daha yaşanmamasının yolu. Ey yolcu! Şirince'ye yolun düşerse bir gün; görüp işittiğin şeylerden sıyrıl, bu öyküyü oku ve bil! Sonra iç dünyana yönel ve kulaklarını duyduğun seslerden ötesine ver. Orada mutlaka Dıramalı Hasan Aga'nın, Mehmet Ali Aga'nın, Rabia Kadın'ın, Koca Nine'nin çığlıklarını duyacaksın; ah bir de Manoli Aksiyotis'in Emin ol bundan! O önce, DidoSotiriyu'nun "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" adlı yapıtında ses verdi bulunduğu yerden; şimdi de bu öyküde Şirince'den, mübadelenin tam kalbinden ses veriyor, bilesin.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.