9789750824081
398718
https://www.sehadetkitap.com/urun/lale-dogada-tarihte-sanatta
Lale; Doğada Tarihte Sanatta
320.00
Sultanların çiçeği: Lâle
Lâle kitabında sanat tarihçi, mimar ve yazar Gül İrepoğlu, lâlenin imparatorlukları etkileyen, sanata yön veren uzak ve yakın tarihini inceliyor.
Türklerin yeryüzünde izledikleri yolda onlara yoldaşlık eden, Orta Asyadan çıkarak
Anadolu topraklarına yerleşen ve buradan da Avrupaya yayılmış olan özel bir çiçek lâle Rengi ve duruşuyla sanatçıları esinlendiren lâle, Anadolu Selçuklularının çinilerinden Osmanlı sanatının incelikli motiflerine uzanır, ardından Avrupalı ressamların resimlerine konu olur. 16. yüzyılda güzellik ve aşk simgesine dönüşür. Osmanlı Devletinde imparatorluk kavramının yerleştiği, birçok alanda temellerin atıldığı bu dönemde yabanî lâle ıslah edilip türleri seçilerek, yeni ve mükemmel lâleler elde etmek için büyük çabalar gösterilir. Bu dönem İstanbul lâlesinin serüveninin başladığı yıllardır. Öte yandan lâle bu dönemde Avrupada da kök salar.
17. yüzyılda da ise Sultan IV. Muradın Bağdad Seferi sonrası Hoca Hasan Efendinin İranda beğendiği yedi çeşit lâleyi yanında getirmesiyle lâle şaşırtıcı bir yenilik olarak adım atıp çabucak benimsendiği Avrupadan memlekete bir yabancı olarak giriş yapar. Bu dönemde aynı zamanda Çiçek Encümen-i Dânişi, yani Çiçek Akademisi kurulur.
18. yüzyılın başlarındaki ise Lâle Devrinde lâle çeşitlerinin sayısı iki bini bulur. Bu devrin pek ani ve kanlı sonu, lâlenin de eski hükümranlığını yok eder. Ancak lâle bu dönemde özellikle Hollandada çılgınlığı çoktan geride kalmış olsa da, yetiştirilmeye ve tüm dünyaya dağıtılmaya devam eder.
Çağdaş zamanlarda memleketine değişmiş olarak geri dönen lâle, o eski zarif, incecik, narin bedeninin yerini dolgun bir görünüme bırakmıştır. Ancak görenin çarpıldığı göz kamaştırıcı renkleri yerli yerindedir.
Yazar İrepoğlu, Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Lale kitabında bu muhteşem çiçekle ilgili Lâleye, bu ece çiçeğe yaklaştıkça onu saran halenin genişliği belirginleşir. Lâleye değen bakış o güzelliği yüreğe taşır, yürekse onu bırakmayıp tutmayı arzular. Gökkubbeye uzanan biçimi, göz kamaştıran renkleri ve benzersiz endamıyla girer gönüllere lâle, yüzyıllardır diyor.
Sultanların çiçeği: Lâle
Lâle kitabında sanat tarihçi, mimar ve yazar Gül İrepoğlu, lâlenin imparatorlukları etkileyen, sanata yön veren uzak ve yakın tarihini inceliyor.
Türklerin yeryüzünde izledikleri yolda onlara yoldaşlık eden, Orta Asyadan çıkarak
Anadolu topraklarına yerleşen ve buradan da Avrupaya yayılmış olan özel bir çiçek lâle Rengi ve duruşuyla sanatçıları esinlendiren lâle, Anadolu Selçuklularının çinilerinden Osmanlı sanatının incelikli motiflerine uzanır, ardından Avrupalı ressamların resimlerine konu olur. 16. yüzyılda güzellik ve aşk simgesine dönüşür. Osmanlı Devletinde imparatorluk kavramının yerleştiği, birçok alanda temellerin atıldığı bu dönemde yabanî lâle ıslah edilip türleri seçilerek, yeni ve mükemmel lâleler elde etmek için büyük çabalar gösterilir. Bu dönem İstanbul lâlesinin serüveninin başladığı yıllardır. Öte yandan lâle bu dönemde Avrupada da kök salar.
17. yüzyılda da ise Sultan IV. Muradın Bağdad Seferi sonrası Hoca Hasan Efendinin İranda beğendiği yedi çeşit lâleyi yanında getirmesiyle lâle şaşırtıcı bir yenilik olarak adım atıp çabucak benimsendiği Avrupadan memlekete bir yabancı olarak giriş yapar. Bu dönemde aynı zamanda Çiçek Encümen-i Dânişi, yani Çiçek Akademisi kurulur.
18. yüzyılın başlarındaki ise Lâle Devrinde lâle çeşitlerinin sayısı iki bini bulur. Bu devrin pek ani ve kanlı sonu, lâlenin de eski hükümranlığını yok eder. Ancak lâle bu dönemde özellikle Hollandada çılgınlığı çoktan geride kalmış olsa da, yetiştirilmeye ve tüm dünyaya dağıtılmaya devam eder.
Çağdaş zamanlarda memleketine değişmiş olarak geri dönen lâle, o eski zarif, incecik, narin bedeninin yerini dolgun bir görünüme bırakmıştır. Ancak görenin çarpıldığı göz kamaştırıcı renkleri yerli yerindedir.
Yazar İrepoğlu, Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Lale kitabında bu muhteşem çiçekle ilgili Lâleye, bu ece çiçeğe yaklaştıkça onu saran halenin genişliği belirginleşir. Lâleye değen bakış o güzelliği yüreğe taşır, yürekse onu bırakmayıp tutmayı arzular. Gökkubbeye uzanan biçimi, göz kamaştıran renkleri ve benzersiz endamıyla girer gönüllere lâle, yüzyıllardır diyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.