Lal Taşlı Yüzük Hayalinde Parlayan

Stok Kodu:
9786053372912
Boyut:
135-215-
Sayfa Sayısı:
472
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-01-19
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
150,00TL
138,00TL
Havale/EFT ile: 135,24TL
9786053372912
589136
Lal Taşlı Yüzük Hayalinde Parlayan
Lal Taşlı Yüzük Hayalinde Parlayan
138.00
Şeyho, lal taşına bakar gözlerinde: - Lal taşında gezer gibisin. Güvercinleri de Nuh misali uçuruyorsun. Söyler misin şimdi Ferat'ım, senin bu yüzüğün hamur, mum işi değil, belli. Ferhat, Şirin'i kayaya çizdi, resmine baka baka külüngünü dağa vuruyordu. Sen, hangi resme baktın da bunu taktın? Hangi dağı delmedesin? Bedesten Dağı'ndan boşuna almadın bu lal taşını, alıp da altına sırdaş etmedin. Lal taşı takanın yeri taşlık, dağlık yer olur. Ben çok yer gezdim, çok insan tanıdım; şeyhinden dilencisine, kalenderinden tüccarına, aşığından soytarısına. Bu gönül dağının altı, altın madeninde, üstü dumanlı, karlı buzlu, gülü zirvesinde. Nedir bu Ferat'ım, çıkaramadım bir türlü. Ferhat, Sait ustasında dinler gibiydi Şeyho kirvesini. O konuşuyordu sanki. Şeyho konuşuyor, Sait Usta da taşı çekiçliyordu. Ferhat, bir tek kelime konuşmadı. Söylenenler, gönül dağına karlar yağdırıyordu. Bir uzak geçmiş, bir uzak hasret dumanları yükseliyordu bu karlı dağlardan. O alnından soğuk soğuk terlerin aktığı, dikili buz parçasına tutunduğu, tir tir titrediği rüyasını anımsadı birden. Şeyho kirvesi, Said ustasına dokunuyordu; çekicine, taşına.
Şeyho, lal taşına bakar gözlerinde: - Lal taşında gezer gibisin. Güvercinleri de Nuh misali uçuruyorsun. Söyler misin şimdi Ferat'ım, senin bu yüzüğün hamur, mum işi değil, belli. Ferhat, Şirin'i kayaya çizdi, resmine baka baka külüngünü dağa vuruyordu. Sen, hangi resme baktın da bunu taktın? Hangi dağı delmedesin? Bedesten Dağı'ndan boşuna almadın bu lal taşını, alıp da altına sırdaş etmedin. Lal taşı takanın yeri taşlık, dağlık yer olur. Ben çok yer gezdim, çok insan tanıdım; şeyhinden dilencisine, kalenderinden tüccarına, aşığından soytarısına. Bu gönül dağının altı, altın madeninde, üstü dumanlı, karlı buzlu, gülü zirvesinde. Nedir bu Ferat'ım, çıkaramadım bir türlü. Ferhat, Sait ustasında dinler gibiydi Şeyho kirvesini. O konuşuyordu sanki. Şeyho konuşuyor, Sait Usta da taşı çekiçliyordu. Ferhat, bir tek kelime konuşmadı. Söylenenler, gönül dağına karlar yağdırıyordu. Bir uzak geçmiş, bir uzak hasret dumanları yükseliyordu bu karlı dağlardan. O alnından soğuk soğuk terlerin aktığı, dikili buz parçasına tutunduğu, tir tir titrediği rüyasını anımsadı birden. Şeyho kirvesi, Said ustasına dokunuyordu; çekicine, taşına.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat