Küreselleşen Kalkınma; Bir eleştiri

Stok Kodu:
9789944105347
Boyut:
135-215-0
Sayfa Sayısı:
222
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012-10-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%43 indirimli
180,00TL
102,60TL
Havale/EFT ile: 100,55TL
Aynı gün kargo
9789944105347
396939
Küreselleşen Kalkınma; Bir eleştiri
Küreselleşen Kalkınma; Bir eleştiri
102.60
Karl Maks, gelişmiş ülkelerin mevcut halinin, gelişmekte olan ülkeler için, merdivende üst basamaklardaki kişinin alt basamaktaki kişinin geleceğini temsil etmesine benzer şekilde bir gelecek resmi sunduğunu iddia etmiştir. Amerikalı iktisatçı Lloyd G. Reynolds 1980de şunları yazmıştı: Dünya ekonomisinde büyüme, sanki Üçüncü dünya Ülkerlerinin binebileceği ve birçoğunun farklı zamanlarda binmiş olduğu bir tür yürüyen merdiven olanağı sağlıyor. Ama bazı ülkeler bu merdivene binmeyi başaramadı. Alman iktisatçı Frederich Liste göre gelişmiş ülkeler, kendi çıktığı yere aşağıdakilerde erişmesin diye merdiveni itmektedirler. Yani gelişmiş ülkelerin Üçüncü Dünya için hazırladıkları kalkınma planları, uyum programları, kredi ve hibe uygulamaları, aslında merdiveni itmekten başka bir şey değildir. Merdiven algısı kalkınmanın herkes için gerekli ve mümkün olduğu yanılgısını beslediği ölçüde sorgulanmayı gerektirmektedir. Gerçekten bir yükselme söz konusu mudur? Modernize olmak anlamıyla öne çıkan kalkınma, Batı dışı toplumlara ne derece olumlu katkılarda bulunmuştur? Ekonomik büyüme ve üretim-tüketim makasına sıkıştırılan değer ölçüleriyle bu kalkınma anlayışının Batı toplumları için bile olsa bir yükseliş ifade ettiği ne derece kesindir? Üretimi ve tüketimi arttırma üzerine kurulu bu anlayışın, sınırlı kaynakları hızla tükenen insanlık için bir yükseliş ifade etmediği tespitinden yola çıkarak, yükselme ve merdiven düşüncesinin bir yanılgıdan ibaret olduğu söylenmez mi? Sorunların çözümü ve ihtiyaçlarının tatmini için kalkınmayı kurtuluş kabul eden insanlığa, merdivenin aslında hiç olmadığını; başkalarından daha yüksek bir yere ulaşma takıntısına kapılmak yerine, gerçek ihtiyaçların tespiti ve bunların tatmini için gereken yapıların tesisine önem vermek gerektiğini anlatmak gittikçe zorlaşmaktadır. Çünkü kalkınma yanılgısını doğuran sorunlar algılar, gittikçe hızını artıran bir fırtınaya benzetilebilecek olan küreselleşmeyle birlikte, daha kuşatıcı bir bütünün parçası haline gelmiştir.
Karl Maks, gelişmiş ülkelerin mevcut halinin, gelişmekte olan ülkeler için, merdivende üst basamaklardaki kişinin alt basamaktaki kişinin geleceğini temsil etmesine benzer şekilde bir gelecek resmi sunduğunu iddia etmiştir. Amerikalı iktisatçı Lloyd G. Reynolds 1980de şunları yazmıştı: Dünya ekonomisinde büyüme, sanki Üçüncü dünya Ülkerlerinin binebileceği ve birçoğunun farklı zamanlarda binmiş olduğu bir tür yürüyen merdiven olanağı sağlıyor. Ama bazı ülkeler bu merdivene binmeyi başaramadı. Alman iktisatçı Frederich Liste göre gelişmiş ülkeler, kendi çıktığı yere aşağıdakilerde erişmesin diye merdiveni itmektedirler. Yani gelişmiş ülkelerin Üçüncü Dünya için hazırladıkları kalkınma planları, uyum programları, kredi ve hibe uygulamaları, aslında merdiveni itmekten başka bir şey değildir. Merdiven algısı kalkınmanın herkes için gerekli ve mümkün olduğu yanılgısını beslediği ölçüde sorgulanmayı gerektirmektedir. Gerçekten bir yükselme söz konusu mudur? Modernize olmak anlamıyla öne çıkan kalkınma, Batı dışı toplumlara ne derece olumlu katkılarda bulunmuştur? Ekonomik büyüme ve üretim-tüketim makasına sıkıştırılan değer ölçüleriyle bu kalkınma anlayışının Batı toplumları için bile olsa bir yükseliş ifade ettiği ne derece kesindir? Üretimi ve tüketimi arttırma üzerine kurulu bu anlayışın, sınırlı kaynakları hızla tükenen insanlık için bir yükseliş ifade etmediği tespitinden yola çıkarak, yükselme ve merdiven düşüncesinin bir yanılgıdan ibaret olduğu söylenmez mi? Sorunların çözümü ve ihtiyaçlarının tatmini için kalkınmayı kurtuluş kabul eden insanlığa, merdivenin aslında hiç olmadığını; başkalarından daha yüksek bir yere ulaşma takıntısına kapılmak yerine, gerçek ihtiyaçların tespiti ve bunların tatmini için gereken yapıların tesisine önem vermek gerektiğini anlatmak gittikçe zorlaşmaktadır. Çünkü kalkınma yanılgısını doğuran sorunlar algılar, gittikçe hızını artıran bir fırtınaya benzetilebilecek olan küreselleşmeyle birlikte, daha kuşatıcı bir bütünün parçası haline gelmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat