9786057022431
714144
https://www.sehadetkitap.com/urun/kuranla-sifa-ve-muhr-u-suleyman-her-turlu-buyu-ve-sihre-cozumler
Kurânla Şifa ve Mühr-ü Süleyman;Her Türlü Büyü ve Sihre Çözümler
460.00
Eûzübillâhi mine'ş-şeytanirracîmBismillâhirrahmânirrahîmEy İnsan oğlu! Ey varlıkların en şereflisi olarak yaratılmış mahlûk! Ey bütün yaratılmışlar emrine verilmiş yaratık! Hiç tanımadığınız birini sevebilir misiniz? Hiç bir özelliğini, hiç bir vasfını bilmediğiniz birisini övebilir, medhedebilir misin? Tanımadığın biri ile dostluk kurabilir misin? Önce kendime sonra size soruyorum. Ama biri çağrılarımıza, yakarışlarımıza, niyaz ve yalvarışlarımıza kısaca dualarımıza, imdat ve nidalarımıza cevap veriyor, icabet ediyor (el-Mûcîb).Peki öyleyse kâinatı, bütün canlı varlık dünyasını yaratıp yeri göğü emrimize sunan O «tek dost»u ne kadar tanıyoruz? Arzında, topraklarında koşturduğumuz bu kâinatın sahibini ne kadar, nasıl tanıyoruz, kendimize hiç sorduk mu?!İsterseniz bir yolculuğa çıkalım birlikte, ne dersiniz... Bilişten buluşa yolculuğumuza! Yani bize «bizden daha yakın» olanla tanışalım, tanışmalıyız. Yaratılmış olarak bizim ihtiyacımız var, O'nun değil. Çünkü sinelerimizin özünü bilen O. O'nunla tanışıp buluşmalıyız.Bize rehberlik eden ve rehberi kıyamete kadar emanet olarak bırakan O'nun elçisi iki cihan serveri Hz. Muhammed aleyhisselâm ne diyor biliyor musunuz? «Dost yanına vardığında sana yüce yaratıcıyı, idare edeni, yöneteni yani Allah'ı hatırlatandır» buyuruyor (Münâvî Feyzu'l-Kadir, III., 467). Birbirimizle böyle bir «dost» olacak, o «gerçek» ve «tek dost»a yürümeliyiz hep birlikte! Çünkü ihsanı, ilmi, kudreti ve rahmeti ile bütün kâinatı kuşatan O! O el-Vasi'dir.Haydi hareket edin, uzatın ellerinizi ve yüreğinizi bize. «Bilmekten» bulmaya bir yolculuktur bu. Bulup da sevmeye bir yolculuk ve sevgiyi ispata bir yolculuk, kurtuluş yurduna götürecek bir yolculuk! Selâm yurduna!İşte elinizdeki kitap bu yolculuğun pürüzsüz, sıkıntısız yolunda yürümeyi; sevgi, şefkat ve selâm yurduna sağlıklı yürümeyi yani güzel isimlerin hazırladığı yola! Yani O'na yolculuktur. Buna aşk yolculuğu da diyebilirsiniz. Bunu kitabı okuyunca ancak anlayabilirsiniz. Dert gelmeden derde çare bulmalısınız.O yüzden hakka, hakikate şahid olmanın yolculuğunu; «Esmaül Hüsna» güzel isimlerle yapmalıyız bu yolculuğu. Hakikatin sonsuzluğunda o eşsiz dosta yolculuktur bu!Evet bütün hayatımız boyunca şahid olduğumuz olayların görebildiğimiz yaratılmışların arkasında kim var? Aklınızı yoklayın birazcık, göz zekânızı çalıştırınız, kim yarattı, kim yaratıyor ve yaşatıyor, yönetiyor, rızık veriyor, mutlu ediyor, mutsuz, zengin ve fakir...Kendine çekiyor dedik ya, bilişten buluşa, bilmekten bulmaya bir yolculuktur bu. Ne zaman akıl gözümüzle eşyaya bakmaya başlarsak o zaman anlamaya çalışırız, anlarız.Hani çocuklar üç-dört yaşlarında konuşmaya başlayınca gördükleri her şeyi sorarlar ya! Sevgi ve şefkat kucağında anne ve babasına: «Anne bu ne, baba bu ne?» diye. Görebildiği her şeyi anlayana kadar sorarlar.Onun için bu sistemi, eşrefi mahluk olan insanı eğitmenin ve öğretmenin yaşını sorduklarında; İslâm eğitimcileri dört-beş yaşları yani dört yaş, dört aylık, dört günlük iken başlamalı derler. Demek ki normal bakış, görüş, soruş ve anlayışın başlangıcı demektir bu yolculuğun sırrı.Aşk yolculuğunun yaşı olmaz. İlim beşikten mezara kadar demişlerdir. Bu ömrü kullar yani yaratılmışlar tayin edemez. Şerefli bir varlık olmanın yolu, gözün dünyaya açıldığında akla giden göz yolunu iyi değerlendirip görebilmeyi ve anlayabilmeyi, idrak yolculuğuna başlayabilmeliyiz.İşte bunu anladığımız andan itibaren bilişten buluşa yolculuğu anlamış oluruz. Yolculuğun önemini anlayabilmemiz için çevremize bir bakalım kimler geldi kimler geçti. Bir bakmışsınız doğmuş, yaşamış ve ikinci bir hayata yani kabristan hayatına başlamışız. Bu yolculuğun ağacın gölgesinde geçirdiğimiz zaman kadardır.Gölgenin ömrü ne kadardır? Kendi gölgemizi takip edelim, bir bakalım ve anlamaya çalışalım. O yüce önder öyle söylemiyor mu? «Yolcunun ömrü gölgede konakladığı kadardır.» İşte buna hayat diyoruz.Takdir eden o kadar ömür biçmiş. Bir bakmışsınız salla getirmişler, musalla taşma koyup bu mevtayı nasıl bilirdiniz diye soruyorlar. Gerisini siz düşünün ne olacağını? O yüzden sakın akima, ilmine, makamına, rütbene, servetine güvenme! Ne diyorlar, er kişi niyetine. İşte o kadar.Onun için diyorum ki, yol yakınken aklınızı başınıza dev-şirin bir bakın! Şu saltanatının haşmetini, servetinin sonsuzluğunu akıllara durgunluk veren sanatının harikalarını gösteren, göstermek için de on sekiz bin âlemi ve bu âlemler içinde de dünya isimli sarayı yaratmış ve demiş ki; işte sahanız, oynayın bakalım. Senaryo yazılmış, O'nun elinde, daha doğrusu bugüne kadar değişmemiş ve kıyamete kadar da değişmeyecek olan rehber Kur'ân'da bütün kurallar, senaryolar yazılımlar hazırlanmış ve sunulmuş ve sunulmaktadır.Ey akıl sahipleri! İşte aklımızda olan yolculuğumuza, oradan kâlbimize, oradan hayat tarzımıza olan yolculuğumuz. Geliniz iyi değerlendirelim. Netice her şey O'nun elinde. Biz gücü-müzün sonuna kadar çalışıp, gayret gösterelim ve O'na teslim olalım.Bakıyoruz semaya, dünya sarayının tavanına yıldızları mı görüyoruz? Ayı, güneşi, gözümüzün görme ufku ne kadar ise erişebildiği menzil ne ise! Bakıyoruz bu sarayın zeminine birbirinden güzel çiçeklerle süslenmiş, donatılmış ve onu seyredenler için bir sanat gösterisine çevirmekte. Bunu bir yıl içerisinde nekadar çok yaşıyoruz değil mi? Baksınlar, düşünsünler, anlasın-lar, idrak etsinler diye!Siz buna şöyle deyin, ya da diyelim; bilinmek için en şerefli mahluk olarak yarattığı insan yolunu seçti. Ne enteresan değil mi, kendi yarattığı varlığı muhatap alması, akıllara durgunluk veren bir olay, bir sır.Her şeyi yoktan var eden, yaratan, yarattığı her şeyin bütün ayrıntılarını bilen ve mahlukuna takdir ettiği ömür içerisinde onun göreceği her hali, hadiseyi tesbit eden ve tayin eden el-Halık yaratıcı, yarattığı Âdem'e ruh verdi (üfledi) yani ruhunu yarattı, ona isimlerini öğretti. Melekût âlemine «Âdem'e secde edin» emrini verdi.
Eûzübillâhi mine'ş-şeytanirracîmBismillâhirrahmânirrahîmEy İnsan oğlu! Ey varlıkların en şereflisi olarak yaratılmış mahlûk! Ey bütün yaratılmışlar emrine verilmiş yaratık! Hiç tanımadığınız birini sevebilir misiniz? Hiç bir özelliğini, hiç bir vasfını bilmediğiniz birisini övebilir, medhedebilir misin? Tanımadığın biri ile dostluk kurabilir misin? Önce kendime sonra size soruyorum. Ama biri çağrılarımıza, yakarışlarımıza, niyaz ve yalvarışlarımıza kısaca dualarımıza, imdat ve nidalarımıza cevap veriyor, icabet ediyor (el-Mûcîb).Peki öyleyse kâinatı, bütün canlı varlık dünyasını yaratıp yeri göğü emrimize sunan O «tek dost»u ne kadar tanıyoruz? Arzında, topraklarında koşturduğumuz bu kâinatın sahibini ne kadar, nasıl tanıyoruz, kendimize hiç sorduk mu?!İsterseniz bir yolculuğa çıkalım birlikte, ne dersiniz... Bilişten buluşa yolculuğumuza! Yani bize «bizden daha yakın» olanla tanışalım, tanışmalıyız. Yaratılmış olarak bizim ihtiyacımız var, O'nun değil. Çünkü sinelerimizin özünü bilen O. O'nunla tanışıp buluşmalıyız.Bize rehberlik eden ve rehberi kıyamete kadar emanet olarak bırakan O'nun elçisi iki cihan serveri Hz. Muhammed aleyhisselâm ne diyor biliyor musunuz? «Dost yanına vardığında sana yüce yaratıcıyı, idare edeni, yöneteni yani Allah'ı hatırlatandır» buyuruyor (Münâvî Feyzu'l-Kadir, III., 467). Birbirimizle böyle bir «dost» olacak, o «gerçek» ve «tek dost»a yürümeliyiz hep birlikte! Çünkü ihsanı, ilmi, kudreti ve rahmeti ile bütün kâinatı kuşatan O! O el-Vasi'dir.Haydi hareket edin, uzatın ellerinizi ve yüreğinizi bize. «Bilmekten» bulmaya bir yolculuktur bu. Bulup da sevmeye bir yolculuk ve sevgiyi ispata bir yolculuk, kurtuluş yurduna götürecek bir yolculuk! Selâm yurduna!İşte elinizdeki kitap bu yolculuğun pürüzsüz, sıkıntısız yolunda yürümeyi; sevgi, şefkat ve selâm yurduna sağlıklı yürümeyi yani güzel isimlerin hazırladığı yola! Yani O'na yolculuktur. Buna aşk yolculuğu da diyebilirsiniz. Bunu kitabı okuyunca ancak anlayabilirsiniz. Dert gelmeden derde çare bulmalısınız.O yüzden hakka, hakikate şahid olmanın yolculuğunu; «Esmaül Hüsna» güzel isimlerle yapmalıyız bu yolculuğu. Hakikatin sonsuzluğunda o eşsiz dosta yolculuktur bu!Evet bütün hayatımız boyunca şahid olduğumuz olayların görebildiğimiz yaratılmışların arkasında kim var? Aklınızı yoklayın birazcık, göz zekânızı çalıştırınız, kim yarattı, kim yaratıyor ve yaşatıyor, yönetiyor, rızık veriyor, mutlu ediyor, mutsuz, zengin ve fakir...Kendine çekiyor dedik ya, bilişten buluşa, bilmekten bulmaya bir yolculuktur bu. Ne zaman akıl gözümüzle eşyaya bakmaya başlarsak o zaman anlamaya çalışırız, anlarız.Hani çocuklar üç-dört yaşlarında konuşmaya başlayınca gördükleri her şeyi sorarlar ya! Sevgi ve şefkat kucağında anne ve babasına: «Anne bu ne, baba bu ne?» diye. Görebildiği her şeyi anlayana kadar sorarlar.Onun için bu sistemi, eşrefi mahluk olan insanı eğitmenin ve öğretmenin yaşını sorduklarında; İslâm eğitimcileri dört-beş yaşları yani dört yaş, dört aylık, dört günlük iken başlamalı derler. Demek ki normal bakış, görüş, soruş ve anlayışın başlangıcı demektir bu yolculuğun sırrı.Aşk yolculuğunun yaşı olmaz. İlim beşikten mezara kadar demişlerdir. Bu ömrü kullar yani yaratılmışlar tayin edemez. Şerefli bir varlık olmanın yolu, gözün dünyaya açıldığında akla giden göz yolunu iyi değerlendirip görebilmeyi ve anlayabilmeyi, idrak yolculuğuna başlayabilmeliyiz.İşte bunu anladığımız andan itibaren bilişten buluşa yolculuğu anlamış oluruz. Yolculuğun önemini anlayabilmemiz için çevremize bir bakalım kimler geldi kimler geçti. Bir bakmışsınız doğmuş, yaşamış ve ikinci bir hayata yani kabristan hayatına başlamışız. Bu yolculuğun ağacın gölgesinde geçirdiğimiz zaman kadardır.Gölgenin ömrü ne kadardır? Kendi gölgemizi takip edelim, bir bakalım ve anlamaya çalışalım. O yüce önder öyle söylemiyor mu? «Yolcunun ömrü gölgede konakladığı kadardır.» İşte buna hayat diyoruz.Takdir eden o kadar ömür biçmiş. Bir bakmışsınız salla getirmişler, musalla taşma koyup bu mevtayı nasıl bilirdiniz diye soruyorlar. Gerisini siz düşünün ne olacağını? O yüzden sakın akima, ilmine, makamına, rütbene, servetine güvenme! Ne diyorlar, er kişi niyetine. İşte o kadar.Onun için diyorum ki, yol yakınken aklınızı başınıza dev-şirin bir bakın! Şu saltanatının haşmetini, servetinin sonsuzluğunu akıllara durgunluk veren sanatının harikalarını gösteren, göstermek için de on sekiz bin âlemi ve bu âlemler içinde de dünya isimli sarayı yaratmış ve demiş ki; işte sahanız, oynayın bakalım. Senaryo yazılmış, O'nun elinde, daha doğrusu bugüne kadar değişmemiş ve kıyamete kadar da değişmeyecek olan rehber Kur'ân'da bütün kurallar, senaryolar yazılımlar hazırlanmış ve sunulmuş ve sunulmaktadır.Ey akıl sahipleri! İşte aklımızda olan yolculuğumuza, oradan kâlbimize, oradan hayat tarzımıza olan yolculuğumuz. Geliniz iyi değerlendirelim. Netice her şey O'nun elinde. Biz gücü-müzün sonuna kadar çalışıp, gayret gösterelim ve O'na teslim olalım.Bakıyoruz semaya, dünya sarayının tavanına yıldızları mı görüyoruz? Ayı, güneşi, gözümüzün görme ufku ne kadar ise erişebildiği menzil ne ise! Bakıyoruz bu sarayın zeminine birbirinden güzel çiçeklerle süslenmiş, donatılmış ve onu seyredenler için bir sanat gösterisine çevirmekte. Bunu bir yıl içerisinde nekadar çok yaşıyoruz değil mi? Baksınlar, düşünsünler, anlasın-lar, idrak etsinler diye!Siz buna şöyle deyin, ya da diyelim; bilinmek için en şerefli mahluk olarak yarattığı insan yolunu seçti. Ne enteresan değil mi, kendi yarattığı varlığı muhatap alması, akıllara durgunluk veren bir olay, bir sır.Her şeyi yoktan var eden, yaratan, yarattığı her şeyin bütün ayrıntılarını bilen ve mahlukuna takdir ettiği ömür içerisinde onun göreceği her hali, hadiseyi tesbit eden ve tayin eden el-Halık yaratıcı, yarattığı Âdem'e ruh verdi (üfledi) yani ruhunu yarattı, ona isimlerini öğretti. Melekût âlemine «Âdem'e secde edin» emrini verdi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.