Kutsalları mevzubahis olduğunda Türk Milleti için mensubiyetlerin hiçbir önemi yoktur. Mostar'dan, Kerkük'ten, İstanbul'dan, Van'dan gelerek Çanakkale'nin geçilmeyen mert topraklarında Şehit düşen Türk'ün kahraman balaları birlik, beraberlik ve kardeşliğin bu milletin mayası olduğunu, yan yana yattıkları mezarlarıyla Mühr-ü İlahi gibi Aziz Vatan'ın bağrına nakşetmişlerdir.
Aziz Türk Milleti, Kutlu Vatan'ın semaları Al Bayraksız, minareleri Ezan-ı Muhammedî'siz kalmasın, Türklüğe ve mazlum milletlerin namusuna el uzatılmasın diye zerre-i miskal tereddüde düşmeden ölümün üzerine yürümüş, Şehitlik ve Gazilik gibi her iki dünyada sahibini onurlandıran ve ancak iman ve cesaretle kazanılabilen müstesna mertebelere nail olabilmek için bedel olarak canını vermiş, kanını yurt toprağına katık etmiştir.
O şanlı ecdadın torunları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Malazgirt'ten Kurtuluş Savaşı'na uzanan şan ve şeref destanları üzerine bina edildiğinin farkında olarak bu kutlu mücadelelerin haklı gururunu yaşamakta ve vakti geldiğinde aynı serdengeçtiliği göstermekle mükellef olduğunu bilmektedir.
Çünkü Türk Evladı, tarih yazmış o isimsiz kahramanların gözü pek varisleridir. Bin yıldır Anadolu'yu işgal hayallerinden vazgeçmeyen emperyalist düşüncenin Haçlı Seferleri'nden Sevr plânlarına ve nihayet 15 Temmuz ihanet teşebbüsüne uzanan karanlık senaryolarına karşı Yahya Çavuş, Hasan Tahsin, Ömer Halisdemir ve Fethi Sekin gibi mağrur, cesur ve zeki olmak zorundadır. Bu, istisnasız her Türk için kutlu bir görevdir.
Aziz Şehitlerimiz ve Şanlı Gazilerimiz emin ve müsterih olsunlar ki kanlarıyla yoğurdukları bu topraklar son nefer, son nefes ve son damla kana kadar amansız bir şekilde müdafaa edilecek, bu yolda hiçbir engel tanınmayacak, son Türk can vermeden Ay Yıldızlı Al Bayrak yurt semalarından inmeyecektir.
Kutsalları mevzubahis olduğunda Türk Milleti için mensubiyetlerin hiçbir önemi yoktur. Mostar'dan, Kerkük'ten, İstanbul'dan, Van'dan gelerek Çanakkale'nin geçilmeyen mert topraklarında Şehit düşen Türk'ün kahraman balaları birlik, beraberlik ve kardeşliğin bu milletin mayası olduğunu, yan yana yattıkları mezarlarıyla Mühr-ü İlahi gibi Aziz Vatan'ın bağrına nakşetmişlerdir.
Aziz Türk Milleti, Kutlu Vatan'ın semaları Al Bayraksız, minareleri Ezan-ı Muhammedî'siz kalmasın, Türklüğe ve mazlum milletlerin namusuna el uzatılmasın diye zerre-i miskal tereddüde düşmeden ölümün üzerine yürümüş, Şehitlik ve Gazilik gibi her iki dünyada sahibini onurlandıran ve ancak iman ve cesaretle kazanılabilen müstesna mertebelere nail olabilmek için bedel olarak canını vermiş, kanını yurt toprağına katık etmiştir.
O şanlı ecdadın torunları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Malazgirt'ten Kurtuluş Savaşı'na uzanan şan ve şeref destanları üzerine bina edildiğinin farkında olarak bu kutlu mücadelelerin haklı gururunu yaşamakta ve vakti geldiğinde aynı serdengeçtiliği göstermekle mükellef olduğunu bilmektedir.
Çünkü Türk Evladı, tarih yazmış o isimsiz kahramanların gözü pek varisleridir. Bin yıldır Anadolu'yu işgal hayallerinden vazgeçmeyen emperyalist düşüncenin Haçlı Seferleri'nden Sevr plânlarına ve nihayet 15 Temmuz ihanet teşebbüsüne uzanan karanlık senaryolarına karşı Yahya Çavuş, Hasan Tahsin, Ömer Halisdemir ve Fethi Sekin gibi mağrur, cesur ve zeki olmak zorundadır. Bu, istisnasız her Türk için kutlu bir görevdir.
Aziz Şehitlerimiz ve Şanlı Gazilerimiz emin ve müsterih olsunlar ki kanlarıyla yoğurdukları bu topraklar son nefer, son nefes ve son damla kana kadar amansız bir şekilde müdafaa edilecek, bu yolda hiçbir engel tanınmayacak, son Türk can vermeden Ay Yıldızlı Al Bayrak yurt semalarından inmeyecektir.