9786055904050
378117
https://www.sehadetkitap.com/urun/kilickus
Kılıçkuş
124.00
Küçük Çinli Kızın Romanı.
Nancy Yi Fan'ın 12 Yaşında Yazdığı Kılıçkuş,
Amerika'da Çok Satan Kitaplar Arasına Girdi.
"Ne getirdi ki savaş bize?
Korku, nefret, acı ve ölümden başka."
- Kuşsal Kitap, Eski Yazıt-
Taşbağırlı Orman'ın kestane kuşlarıyla kardinal kuşları birbirlerine düşman kesilmişti. Efsaneye göre, yalnızca Büyük Ruh'un oğlu Kılıçkuş kötülüğü yenebilir ve bu topraklara barış getirebilirdi. Gerçek miydi Kılıçkuş, yoksa bir efsane mi? Kılıçkuş ormanı kurtarmak için zamanında gelebilecek miydi... yoksa onlar için çok mu geç olacaktı? Nancy Yi Fan, Taşbağırlı Orman kuşları ile onların kahramanlığı, cesareti ve barışı sağlamadaki kararlılık ve becerikliliği üstüne, on iki yaşında yazdığı, insanı saran bir romanla karşımızda.
(Tanıtım Yazısından)
Karanlık Gölgeler
Ağaçların dalları arasından süzülen ışık, köklerini saran rutubetli, sık fışkınların üstünde gölgeler oluşturuyordu. Bu gölgelerin ardına gizlenmişçesine duran bir hisar inşaatı yükseliyordu. Bu hisarın yapımı için bir sürü orman kuşu tutuklanmış, prangaya vurulmuş, günlerdir sessiz sessiz taş, çamur ve sırık taşıyıp duruyorlardı. Aralarında kibirli kibirli dolaşan kömür karası bir leşkargası da başlarından hemen hiç ayrılmıyordu. Birinden azıcık işkillense bağırıp çağırıyor, küfredip kırbacını şaklatarak kurbanının üstüne çullanıyordu. Her zaman elinde tüyleri kadar kara deriden bir kırbaçla dolaşan Pörtlek Göz dedikleri köle çavuşuydu bu.
Kızıla çalan kahverengi tüylü atmaca, kara pelerini üstünde, sinsice parlayan altın sarısı tek gözüyle hisarının inşaatını seyrediyordu. Turnatt'tı adı. Cinsinin iriyarı bir örneğiydi ve tepeden yüzbaşısıyla askerlerini gözlüyordu. Yırtıcı sivri pençeleri, gür buyurgan sesi, pis kokan nefesiyle yüreklere korku salan bir kuştu. Sol gözünü bir bantla kapatılmıştı ama kor gibi parlayan sağ gözüyle ateşler saçarak bakınca bütün kuşlar tir tir titrerdi. Turnatt sayısız yuvaya, kampa, bölgeye saldırılar düzenlemiş, orman kuşlarını esir alıp köle yapmış, sonra da onları bu gizli, ürkütücü köşesine toplamıştı. Nedeni sonunda anlaşıldı: Kasvetli Hisar'ın inşaatı. Geçici tahtına kurulan atmaca kötücül düşüncelerini aklından büyük bir zevkle geçiriyordu. Gözünü bir an bile sıska, umarsız köle kuşların üstünden ayırmıyor, bir yandan da giriştiği balık kızartmasını parçalıyor, gagasından sular, salyalar akıtarak mideye indiriyordu.
Turnatt'ın yüzbaşısı Salyalı Gaga, yarısı bitmiş hisar inşaatını çevreleyen ağaçlara arada bir göz atarak ortalıkta hoplaya zıplaya koşuşturup duruyordu. Herhangi bir terslik olduğunda Turnatt'ın onu sorumlu tutup şamar oğlanına çevireceğinden endişelenen Salyalı Gaga'nın hep yüreği ağzındaydı.
Bütün huysuzluğu üstünde olan Turnatt telaşla koşuşturan yüzbaşısına şöyle gagasının ucundan doğru bir baktı; kor gibi yanan gözündeki delici bakışları korkudan ölmekte olan leşkargasının yüzünde sanki bir oyuk açmıştı.
"Kes şu hoplayıp zıplamayı Salyalı, sinirime dokunuyorsun. Biraz daha böyle yaparsan indiriveririm rütbeni senin bak." Gagasının kenarından balık pulları sallanıyordu.
Salyalı Gaga yaprak gibi titredi, biraz korkudan biraz da atmacanın iğrenç kokan nefesinden.
"Ta-tabii, yüce efendimiz. Ama Cırtlak ile askerleri yeni köleler bulmaya gideli üç gün oldu. Hâlâ dönmediler."
Atmaca gürültülü bir kahkaha attı. Kızarmış balığın kuyruğu gagasından düşüp giysisinin yeninde kayboldu.
"Salak! Küçücük orman kuşlarının bir leşkargasını öldürebildiği görülmüş şey mi? Böyle saçma sapan konuşmayı sürdürürsen köle avlamaya seni gönderirim haberin olsun! Şimdi yıkıl karşımdan ve git bak bakalım hisarımın inşaatında bir ilerleme var mı? Sonra gel buraya raporunu ver bana!" Giysisinin uzun, işlemeli kolunu sallayarak gitmesini işaret etti.
Atmacanın bugün iyi gününde olması nedeniyle yine de şanslı olduğunu düşündü Salyalı Gaga. Ama Turnatt'ın bir ânının bir ânını tutmadığını, sağının solunun belli olmayacağını bildiğinden palas pandıras kaçtı huzurdan.
Leşkargasının tuhaf bir şekilde yalpalayarak telaşla sıvıştığını görmekten Turnatt'ın pek keyiflendiği bantlı gözünü okşamasından anlaşılıyordu. Parlak tüylerini titrete titrete kıkırdadı. Yırtıcı, kötücül, sarı gözleri iyice kısılmış, incecik bir yarık haline gelmişti. Yüce Efendi Turnatt'tı o; Kötülerin Şahı, Ormanların Fatihi, Canlara Kıyıcı ve yakında bitecek olan Kasvetli Hisar'ın Tiranı. Aklından orman kuşlarını işkenceden geçirmeyi, önüne çıkmaya yeltenenleri yok etmeyi geçirdi. Hiçbir kuş ama hiçbir kuş kudretli Turnatt'ı durduramazdı. Aylardır, mevsimlerdir düşlediği her şey gerçekleşecekti. Ormanın tek hâkimi olacak, milyonlarca köle kuş ona boyun eğecekti. Başını şöyle geriye atıp herkesin kanını donduran bir çığlık attı; haykırışı bütün ormanda yankılandı. Salyalı Gaga ile askerleri de ona katıldı ve haykırışlar civardaki bütün sesleri boğdu.
"Çok yaşa Yüce Efendimiz Turnatt! Sen çok yaşa, Kasvetli Hisar'ın Yüce Tiranı! Çok yaşa Yüce Efendimiz!"
Haykırışlar dinerken güneş ağaç tepelerinin üstünden yükseldi.
Küçük Çinli Kızın Romanı.
Nancy Yi Fan'ın 12 Yaşında Yazdığı Kılıçkuş,
Amerika'da Çok Satan Kitaplar Arasına Girdi.
"Ne getirdi ki savaş bize?
Korku, nefret, acı ve ölümden başka."
- Kuşsal Kitap, Eski Yazıt-
Taşbağırlı Orman'ın kestane kuşlarıyla kardinal kuşları birbirlerine düşman kesilmişti. Efsaneye göre, yalnızca Büyük Ruh'un oğlu Kılıçkuş kötülüğü yenebilir ve bu topraklara barış getirebilirdi. Gerçek miydi Kılıçkuş, yoksa bir efsane mi? Kılıçkuş ormanı kurtarmak için zamanında gelebilecek miydi... yoksa onlar için çok mu geç olacaktı? Nancy Yi Fan, Taşbağırlı Orman kuşları ile onların kahramanlığı, cesareti ve barışı sağlamadaki kararlılık ve becerikliliği üstüne, on iki yaşında yazdığı, insanı saran bir romanla karşımızda.
(Tanıtım Yazısından)
Karanlık Gölgeler
Ağaçların dalları arasından süzülen ışık, köklerini saran rutubetli, sık fışkınların üstünde gölgeler oluşturuyordu. Bu gölgelerin ardına gizlenmişçesine duran bir hisar inşaatı yükseliyordu. Bu hisarın yapımı için bir sürü orman kuşu tutuklanmış, prangaya vurulmuş, günlerdir sessiz sessiz taş, çamur ve sırık taşıyıp duruyorlardı. Aralarında kibirli kibirli dolaşan kömür karası bir leşkargası da başlarından hemen hiç ayrılmıyordu. Birinden azıcık işkillense bağırıp çağırıyor, küfredip kırbacını şaklatarak kurbanının üstüne çullanıyordu. Her zaman elinde tüyleri kadar kara deriden bir kırbaçla dolaşan Pörtlek Göz dedikleri köle çavuşuydu bu.
Kızıla çalan kahverengi tüylü atmaca, kara pelerini üstünde, sinsice parlayan altın sarısı tek gözüyle hisarının inşaatını seyrediyordu. Turnatt'tı adı. Cinsinin iriyarı bir örneğiydi ve tepeden yüzbaşısıyla askerlerini gözlüyordu. Yırtıcı sivri pençeleri, gür buyurgan sesi, pis kokan nefesiyle yüreklere korku salan bir kuştu. Sol gözünü bir bantla kapatılmıştı ama kor gibi parlayan sağ gözüyle ateşler saçarak bakınca bütün kuşlar tir tir titrerdi. Turnatt sayısız yuvaya, kampa, bölgeye saldırılar düzenlemiş, orman kuşlarını esir alıp köle yapmış, sonra da onları bu gizli, ürkütücü köşesine toplamıştı. Nedeni sonunda anlaşıldı: Kasvetli Hisar'ın inşaatı. Geçici tahtına kurulan atmaca kötücül düşüncelerini aklından büyük bir zevkle geçiriyordu. Gözünü bir an bile sıska, umarsız köle kuşların üstünden ayırmıyor, bir yandan da giriştiği balık kızartmasını parçalıyor, gagasından sular, salyalar akıtarak mideye indiriyordu.
Turnatt'ın yüzbaşısı Salyalı Gaga, yarısı bitmiş hisar inşaatını çevreleyen ağaçlara arada bir göz atarak ortalıkta hoplaya zıplaya koşuşturup duruyordu. Herhangi bir terslik olduğunda Turnatt'ın onu sorumlu tutup şamar oğlanına çevireceğinden endişelenen Salyalı Gaga'nın hep yüreği ağzındaydı.
Bütün huysuzluğu üstünde olan Turnatt telaşla koşuşturan yüzbaşısına şöyle gagasının ucundan doğru bir baktı; kor gibi yanan gözündeki delici bakışları korkudan ölmekte olan leşkargasının yüzünde sanki bir oyuk açmıştı.
"Kes şu hoplayıp zıplamayı Salyalı, sinirime dokunuyorsun. Biraz daha böyle yaparsan indiriveririm rütbeni senin bak." Gagasının kenarından balık pulları sallanıyordu.
Salyalı Gaga yaprak gibi titredi, biraz korkudan biraz da atmacanın iğrenç kokan nefesinden.
"Ta-tabii, yüce efendimiz. Ama Cırtlak ile askerleri yeni köleler bulmaya gideli üç gün oldu. Hâlâ dönmediler."
Atmaca gürültülü bir kahkaha attı. Kızarmış balığın kuyruğu gagasından düşüp giysisinin yeninde kayboldu.
"Salak! Küçücük orman kuşlarının bir leşkargasını öldürebildiği görülmüş şey mi? Böyle saçma sapan konuşmayı sürdürürsen köle avlamaya seni gönderirim haberin olsun! Şimdi yıkıl karşımdan ve git bak bakalım hisarımın inşaatında bir ilerleme var mı? Sonra gel buraya raporunu ver bana!" Giysisinin uzun, işlemeli kolunu sallayarak gitmesini işaret etti.
Atmacanın bugün iyi gününde olması nedeniyle yine de şanslı olduğunu düşündü Salyalı Gaga. Ama Turnatt'ın bir ânının bir ânını tutmadığını, sağının solunun belli olmayacağını bildiğinden palas pandıras kaçtı huzurdan.
Leşkargasının tuhaf bir şekilde yalpalayarak telaşla sıvıştığını görmekten Turnatt'ın pek keyiflendiği bantlı gözünü okşamasından anlaşılıyordu. Parlak tüylerini titrete titrete kıkırdadı. Yırtıcı, kötücül, sarı gözleri iyice kısılmış, incecik bir yarık haline gelmişti. Yüce Efendi Turnatt'tı o; Kötülerin Şahı, Ormanların Fatihi, Canlara Kıyıcı ve yakında bitecek olan Kasvetli Hisar'ın Tiranı. Aklından orman kuşlarını işkenceden geçirmeyi, önüne çıkmaya yeltenenleri yok etmeyi geçirdi. Hiçbir kuş ama hiçbir kuş kudretli Turnatt'ı durduramazdı. Aylardır, mevsimlerdir düşlediği her şey gerçekleşecekti. Ormanın tek hâkimi olacak, milyonlarca köle kuş ona boyun eğecekti. Başını şöyle geriye atıp herkesin kanını donduran bir çığlık attı; haykırışı bütün ormanda yankılandı. Salyalı Gaga ile askerleri de ona katıldı ve haykırışlar civardaki bütün sesleri boğdu.
"Çok yaşa Yüce Efendimiz Turnatt! Sen çok yaşa, Kasvetli Hisar'ın Yüce Tiranı! Çok yaşa Yüce Efendimiz!"
Haykırışlar dinerken güneş ağaç tepelerinin üstünden yükseldi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.