9786054054909
397063
https://www.sehadetkitap.com/urun/kansiz
Kansız
96.05
'Bence yirmi besimden once kimi tanıdıysam hepsi gebermeli. Yalnız, yirmi besinden sonra tanıdıklarım gebermesin diye bir sey soylemedim, yanlıs anlasılmasın, benim icin fark etmez geberip gebermemeleri, yanımda gebermesinler yeter, oluleri sevmiyorum cunku, cok zavallı gorunuyorlar bana. Ne zaman birinin oldugunu duysam, hem artık isime yaramayacagından hem de bu kadar rahat olebildiginden icimi tiksinti kaplıyor. Adama bak o kadar atıp tutuyordu, guluyordu, daha gecen hafta sahilde kosarken gormustum hatta, gitmis olmus, salak, ben de onu bir bok sanırdım, Allah belasını versin.' (Kitaptan)
'İnsanın ölecegini bile bile kendini adayarak yasaması igrendiriyordu beni. Üç kurus için bütün gün simit satan bir piçle göz göze geldigimde, yüzünü cama vura vura parçalayıp gözlerini cam kırıklarıyla çizerken gördüm kendimi. Yanımdan geçip giden her insanı durdurup hiç ölmeyecekmis gibi hayata baglanmasının hesabını sormalıydım. Bütün bunlar insanların aklına nasıl geldi acaba? Böyle tıkır tıkır isleyen bir düzeni nasıl oturttular? Bu insanlar nasıl böyle birbirine baglanabildi? Bunları uyusturup her seyi unutturan sey ne? Televizyon, telefon, bilgisayar nasıl bulundu? Insanları yataktan çıkartıp bunlarla ugrasmasına neden olan seyi merak ediyorum. Bana da gösterin. Beni de içinize alın. Uyumlu biriyim. Iyi anlasırız.' (Kitaptan)
Can acıtıcı derecede dürüst, direkt, şeffaf olmasına rağmen ne yapacağı önceden kestirilemeyen bir karakter. Üstelik adı da bir tuhaf: Yabgu.
İnsan düşünmeden edemiyor, J.D. Salinger'ın meşhur karakteri Holden Caulfield büyüse bir Yabgu olur muydu?
Yanlış yola sürüklenmeye, baştan çıkmaya hazır olun.
'Bence yirmi besimden once kimi tanıdıysam hepsi gebermeli. Yalnız, yirmi besinden sonra tanıdıklarım gebermesin diye bir sey soylemedim, yanlıs anlasılmasın, benim icin fark etmez geberip gebermemeleri, yanımda gebermesinler yeter, oluleri sevmiyorum cunku, cok zavallı gorunuyorlar bana. Ne zaman birinin oldugunu duysam, hem artık isime yaramayacagından hem de bu kadar rahat olebildiginden icimi tiksinti kaplıyor. Adama bak o kadar atıp tutuyordu, guluyordu, daha gecen hafta sahilde kosarken gormustum hatta, gitmis olmus, salak, ben de onu bir bok sanırdım, Allah belasını versin.' (Kitaptan)
'İnsanın ölecegini bile bile kendini adayarak yasaması igrendiriyordu beni. Üç kurus için bütün gün simit satan bir piçle göz göze geldigimde, yüzünü cama vura vura parçalayıp gözlerini cam kırıklarıyla çizerken gördüm kendimi. Yanımdan geçip giden her insanı durdurup hiç ölmeyecekmis gibi hayata baglanmasının hesabını sormalıydım. Bütün bunlar insanların aklına nasıl geldi acaba? Böyle tıkır tıkır isleyen bir düzeni nasıl oturttular? Bu insanlar nasıl böyle birbirine baglanabildi? Bunları uyusturup her seyi unutturan sey ne? Televizyon, telefon, bilgisayar nasıl bulundu? Insanları yataktan çıkartıp bunlarla ugrasmasına neden olan seyi merak ediyorum. Bana da gösterin. Beni de içinize alın. Uyumlu biriyim. Iyi anlasırız.' (Kitaptan)
Can acıtıcı derecede dürüst, direkt, şeffaf olmasına rağmen ne yapacağı önceden kestirilemeyen bir karakter. Üstelik adı da bir tuhaf: Yabgu.
İnsan düşünmeden edemiyor, J.D. Salinger'ın meşhur karakteri Holden Caulfield büyüse bir Yabgu olur muydu?
Yanlış yola sürüklenmeye, baştan çıkmaya hazır olun.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.