İyi ki Tiyatro Var; Oyunlar... Düşler... Anılar...

Stok Kodu:
9786056451461
Boyut:
140-200-0
Sayfa Sayısı:
134
Basım Yeri:
İzmir
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014-11-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%28 indirimli
140,00TL
100,80TL
Havale/EFT ile: 98,78TL
9786056451461
419185
İyi ki Tiyatro Var; Oyunlar... Düşler... Anılar...
İyi ki Tiyatro Var; Oyunlar... Düşler... Anılar...
100.80
Diyarbakır'a özgü çekçek labir edilen ve insan tarafından su-ı ıılın arabalardan ne kadar çoktu... Her birinin üstünde büyük kutular İçinde kalın naylon ve koli banılan vardı. Saddam'ın gaz saldırılarından ve savaştan kendim nasıl koruyacağını düşünüyordu halk... O yıllarda metrelerce naylonla bir sera kente dönüşmüştü Diyarbakır. Duyulan tek ses koli bantlarının dayanılma/ a/ırtısıydı. Boğucuydu, havasızdı her yer. Ve yoksul evlerde sobalar yanıyor kışa inat. "Keşke barış olsa!" diyen, barışı bekleyen canlu sobadan sızan gazlarla zehirlenip ayrılıyordu aramızdan. Çünkü camlar naylondandı, hükümetin insanlara verdiği değer naylondan... O zaman da camların demirlerine tavuk bağlamıştı, çaresizlik. Saddam'ın zehirli gaz saldırısında önce onlar ölecekti. Peki, sonra? Bu sorunun karşılığı yoktu. Barışı erteleyenler, savaş oyunundan galip çıkacaklarını, "bir koyup üç alacaklarını-yineleyip duruyorlardı. Kentten kaçan kaçanaydı. Ve bilmiyorlardı kî insanların kaçtıkları barıştı. Savaşa teslim ediyorlardı anılarını, düşlerini ve yaşam alanlarını... Herkes değişimin zorluklarını göğüslemek yerine belirli kalıplara bağlanıp Mirdurmek istiyordu yaşamını ve kaçıyordu tıklım tıkış otobüslerin içinde. Tiyatroda, yalnızlığımızın aynasında barış isteyen yüzümüzü inceledik uzun sure..
Diyarbakır'a özgü çekçek labir edilen ve insan tarafından su-ı ıılın arabalardan ne kadar çoktu... Her birinin üstünde büyük kutular İçinde kalın naylon ve koli banılan vardı. Saddam'ın gaz saldırılarından ve savaştan kendim nasıl koruyacağını düşünüyordu halk... O yıllarda metrelerce naylonla bir sera kente dönüşmüştü Diyarbakır. Duyulan tek ses koli bantlarının dayanılma/ a/ırtısıydı. Boğucuydu, havasızdı her yer. Ve yoksul evlerde sobalar yanıyor kışa inat. "Keşke barış olsa!" diyen, barışı bekleyen canlu sobadan sızan gazlarla zehirlenip ayrılıyordu aramızdan. Çünkü camlar naylondandı, hükümetin insanlara verdiği değer naylondan... O zaman da camların demirlerine tavuk bağlamıştı, çaresizlik. Saddam'ın zehirli gaz saldırısında önce onlar ölecekti. Peki, sonra? Bu sorunun karşılığı yoktu. Barışı erteleyenler, savaş oyunundan galip çıkacaklarını, "bir koyup üç alacaklarını-yineleyip duruyorlardı. Kentten kaçan kaçanaydı. Ve bilmiyorlardı kî insanların kaçtıkları barıştı. Savaşa teslim ediyorlardı anılarını, düşlerini ve yaşam alanlarını... Herkes değişimin zorluklarını göğüslemek yerine belirli kalıplara bağlanıp Mirdurmek istiyordu yaşamını ve kaçıyordu tıklım tıkış otobüslerin içinde. Tiyatroda, yalnızlığımızın aynasında barış isteyen yüzümüzü inceledik uzun sure..
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat