9789750812064
639629
https://www.sehadetkitap.com/urun/istiklal-harbi-garp-cephesi
İstiklal Harbi; (Garp Cephesi)
140.80
1925te eski harflerle basılan ve Kurtuluş Savaşını askeri bakımdan inceleyen ilk çalışma olan kurmay subay Cevdet Kerim İncedayının Türk İstiklal Harbi (Garp Cephesi) adlı kitabı, yeni harflerle ilk kez YKYde Diline dokunulmadan Muhammet Safi tarafından yayına hazırlanan ve esas olarak Garp Cephesini anlatan belge niteliğindeki kitapta, 31 harita bulunuyor. Bu haritalar titizlikle yeni harflere çevrilmiş, eski harflerinin yanına çevirileri de konularak kitabın belgesel niteliği zenginleştirilmiş. Savaşın hemen sonrasında, anılar henüz tazeyken, Kurtuluş Savaşını gün gün anlatan Türk İstiklal Harbi, araştırmacılar için vazgeçilmez bir kaynak...
Tadımlık
Hayatımı yokladığım zaman birini diğerine üstün tutamayacağım hadiseler az değildir. Ama hiç zihin yormadan ve emek sarf etmeden en müstesnası ve azametlisi şudur: Atatürk, Türk milletinin kurtuluşunun ancak büyük bir askeri zaferle mümkün olduğunu, uzun ve mücadele dolu tecrübelerden sonra kani olmuş bulunuyordu. İstiklal mücadelesi yılları çok uzadıkça esasen milletimizin şeref ve kahramanlık kaynaklarına dayanarak giriştiği savaşlarda zaman yıpratabilirdi. Bir an geldi ki bütün milli kudretleri yığıp bu zaferi istihsal elzem oldu. İşte bu takat 25 Ağustos akşamı Afyon hattında son haddine vardırılmış ve 26 Ağustos sabahı milletimizin talihi denecek ve mukadderatı tayin edilecekti. O zaman Başkomutanlık karargâhında harekat dairesinde Garp cephesi işleri ile meşgul bir kurmay subaydım. Başkomutan karargâhı 25-26 Ağustos gecesini Kocatepeden uzanan dereler içinde geçirdi. Gün doğmadan çadırlardan ayrıldık. Önde Atatürk, her adımda dikleşen bir tepeye doğru (savaşı idare yeri olan Kocatepe) ince bir patikadan ve her atın başı önündeki atın kuyruğunu sırırcasına sıklaşmış bir kafile halinde ilerliyorduk. Biraz sonra istiklal mücadelesi gibi yeryüzünün müstesna eseri olan o hadiseyi yaratabilen Türk milletinin son takati bütün bir düşmanlığın karşısında harekete geçecekti. Bunda zafer ve bugünkü mesut istikbal göründüğü kadar büyük bir felaket tevehhüm edilebiliyordu. Hiç kimse bir diğeri ile konuşmuyordu. Ama imanlar kuvvetli... Doğacak sabahın hayırlı bir sabah olacağına iman tamdı. İşte ateş başlayıncaya kadar geçen bu 1-2 saatlik yolculukta yaşadığım heyecana ölünceye kadar hiç bir heyecan ulaşamıyacak sanırım. O bahtiyar kafilede bulunanların hangisine sorarsanız hepsi aynı şeyi söyler.
1925te eski harflerle basılan ve Kurtuluş Savaşını askeri bakımdan inceleyen ilk çalışma olan kurmay subay Cevdet Kerim İncedayının Türk İstiklal Harbi (Garp Cephesi) adlı kitabı, yeni harflerle ilk kez YKYde Diline dokunulmadan Muhammet Safi tarafından yayına hazırlanan ve esas olarak Garp Cephesini anlatan belge niteliğindeki kitapta, 31 harita bulunuyor. Bu haritalar titizlikle yeni harflere çevrilmiş, eski harflerinin yanına çevirileri de konularak kitabın belgesel niteliği zenginleştirilmiş. Savaşın hemen sonrasında, anılar henüz tazeyken, Kurtuluş Savaşını gün gün anlatan Türk İstiklal Harbi, araştırmacılar için vazgeçilmez bir kaynak...
Tadımlık
Hayatımı yokladığım zaman birini diğerine üstün tutamayacağım hadiseler az değildir. Ama hiç zihin yormadan ve emek sarf etmeden en müstesnası ve azametlisi şudur: Atatürk, Türk milletinin kurtuluşunun ancak büyük bir askeri zaferle mümkün olduğunu, uzun ve mücadele dolu tecrübelerden sonra kani olmuş bulunuyordu. İstiklal mücadelesi yılları çok uzadıkça esasen milletimizin şeref ve kahramanlık kaynaklarına dayanarak giriştiği savaşlarda zaman yıpratabilirdi. Bir an geldi ki bütün milli kudretleri yığıp bu zaferi istihsal elzem oldu. İşte bu takat 25 Ağustos akşamı Afyon hattında son haddine vardırılmış ve 26 Ağustos sabahı milletimizin talihi denecek ve mukadderatı tayin edilecekti. O zaman Başkomutanlık karargâhında harekat dairesinde Garp cephesi işleri ile meşgul bir kurmay subaydım. Başkomutan karargâhı 25-26 Ağustos gecesini Kocatepeden uzanan dereler içinde geçirdi. Gün doğmadan çadırlardan ayrıldık. Önde Atatürk, her adımda dikleşen bir tepeye doğru (savaşı idare yeri olan Kocatepe) ince bir patikadan ve her atın başı önündeki atın kuyruğunu sırırcasına sıklaşmış bir kafile halinde ilerliyorduk. Biraz sonra istiklal mücadelesi gibi yeryüzünün müstesna eseri olan o hadiseyi yaratabilen Türk milletinin son takati bütün bir düşmanlığın karşısında harekete geçecekti. Bunda zafer ve bugünkü mesut istikbal göründüğü kadar büyük bir felaket tevehhüm edilebiliyordu. Hiç kimse bir diğeri ile konuşmuyordu. Ama imanlar kuvvetli... Doğacak sabahın hayırlı bir sabah olacağına iman tamdı. İşte ateş başlayıncaya kadar geçen bu 1-2 saatlik yolculukta yaşadığım heyecana ölünceye kadar hiç bir heyecan ulaşamıyacak sanırım. O bahtiyar kafilede bulunanların hangisine sorarsanız hepsi aynı şeyi söyler.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.