İstanbul'un Sandık Odası

Stok Kodu:
9789752932395
Boyut:
190-210-0
Sayfa Sayısı:
192
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
2004-09-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%36 indirimli
12,96TL
8,29TL
Havale/EFT ile: 8,12TL
9789752932395
694107
İstanbul'un Sandık Odası
İstanbul'un Sandık Odası
8.29
Selim İleri, İstanbul’u belleklerimizde her dem canlı tutan herkesin ve her şeyin kitabını yazdı. Artık mazide kalan, geri dönüşü imkânsız güzellikleri önümüze koyuyor. Ve böylelikle bellekleri tazelerken yeniden öğretiyor. İleri’nin inceliklerle harmanlayıp bütünlediği "İstanbul’un Sandık Odası", İstanbul’u anılarla capcanlı kılarken yaşamın telaşından görmeyi unuttuğumuz hazineleri de hatırlatıyor. Her şeyi gören, her devri yaşamış acılı bir bellek gibi... Yazarların, şairlerin, ressamların izlerinde kalanı anlatırken kendi İstanbulu’nun manolya kokulu bahçelerinde dolaşıyor doyasıya. Sonunda kaygılara kapanıp kalmayı bir hayat biçimine dönüştüren Tevfik Fikret’in ölümün lezzetini katre katre tattığı Aşiyan’ı, Hüseyin Rahmi’nin son durağı Heybeliada’yı, Halide Edip’in mor salkımlı Ihlamuru’nu, Ahmet Haşim’in pek gamlı ve tenha bulduğu Anadolu yakasını, Malik Aksel’in kuşevlerini, Necatigil’in apartmana çıkınca duyduğu utancı, İbrahim Çallı’nın bin bir renkteki çiçeklerini eserlerine taşıdığı bahçeleri, Ahmet Hamdi’nin somut gerçeklik ile fizikötesi arasında sonsuz bir gelgit olarak gördüğü İstanbulu’nu hatırlatıyor.
Selim İleri, İstanbul’u belleklerimizde her dem canlı tutan herkesin ve her şeyin kitabını yazdı. Artık mazide kalan, geri dönüşü imkânsız güzellikleri önümüze koyuyor. Ve böylelikle bellekleri tazelerken yeniden öğretiyor. İleri’nin inceliklerle harmanlayıp bütünlediği "İstanbul’un Sandık Odası", İstanbul’u anılarla capcanlı kılarken yaşamın telaşından görmeyi unuttuğumuz hazineleri de hatırlatıyor. Her şeyi gören, her devri yaşamış acılı bir bellek gibi... Yazarların, şairlerin, ressamların izlerinde kalanı anlatırken kendi İstanbulu’nun manolya kokulu bahçelerinde dolaşıyor doyasıya. Sonunda kaygılara kapanıp kalmayı bir hayat biçimine dönüştüren Tevfik Fikret’in ölümün lezzetini katre katre tattığı Aşiyan’ı, Hüseyin Rahmi’nin son durağı Heybeliada’yı, Halide Edip’in mor salkımlı Ihlamuru’nu, Ahmet Haşim’in pek gamlı ve tenha bulduğu Anadolu yakasını, Malik Aksel’in kuşevlerini, Necatigil’in apartmana çıkınca duyduğu utancı, İbrahim Çallı’nın bin bir renkteki çiçeklerini eserlerine taşıdığı bahçeleri, Ahmet Hamdi’nin somut gerçeklik ile fizikötesi arasında sonsuz bir gelgit olarak gördüğü İstanbulu’nu hatırlatıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat