9789750813719
663734
https://www.sehadetkitap.com/urun/istanbul-sokaklari-101-yazardan-100-sokak
İstanbul Sokakları; 101 Yazardan 100 Sokak
17.78
101 yazar 100 sokakta İstanbulu anlatıyor, okurunun elinden tutup kendi sokağında gezdiriyor. İstanbul sokak sokak, kıyı bucak sırlarını açıyor. Unutulmaz bir İstanbul hatırası yaşatan bir kitap: İstanbul Sokakları. İstanbulun son yarım yüzyılının kişisel tarihlerle buluştuğu bir kitap İstanbul Sokakları: 100 sokak, 101 insan, 101 anı, 101 hikâyeli bir kitap... Minyatür bir kent: her sokağında bir yazarın dolanıp düş kurduğu 100 sokaklı bir kentte, bir anı-kentte gezinme keyfi yaşatan bir kitap. Kitabın ilginç özellikleri: 101 yazardan 25i kadın; en yaşlısı 1925 en genci 1983 doğumlu. 101 sokaktan 35i Anadolu yakasında. Memet Fuatın kendi sokağını yapmış olması, farklı semtlerde, farklı yakalarda da olsa kimi sokakların garip benzerlikleri, isim değişiklikleri dikkati çekiyor. Cağaloğlundaki Çatalçeşme Sokağında iki yazarın buluşmasıysa kitabın çatallandığı nokta: 101 Yazardan 100 Sokak o yüzden. Yitirdiğimiz yazarlarla sokaklar da bu kitapta 101 yazardan 5ini yitirdik: Memet Fuat (2002), Muzaffer Buyrukçu (2006), Cenk Koyuncu (2006), Samih Rifat (2007), Erhan Bener (2007). Bir de bugün yerinde yeller esen sokaklar var, belediyelerin türlü nedenlerle yok ettikleri; onların acı sonu diğerlerini de ürkütüyor kuşkusuz. 101 yazar elinizden tutup kendi sokağına, kim bilir kaç yapıtını kurup düşlediği yere götürecek sizi. İstanbul yine parıltılar saçacak... İyi kötü sırlarını, sokak sokak, kıyı bucak ama 101 kalemden okumuş olacaksınız, her sokağı bir ömür İstanbulun.
Tadımlık
SUNU
Elinizdeki kitap tam sekiz yılda ortaya çıktı: 2000 yılında çatısı kuruldu, liste yapıldı, yazarlar mektupla projeye davet edildi; 2003te yazılardan ancak yarısı elimizdeydi. Yazarların ihmali ama daha çok yayınevi bünyesindeki değişiklikler, takipsizlikler nedeniyle kitap ana karnında kaldı ölmedi ama uyuyakaldı.
Aslında böyle çok-yazarlı projelerin serüveni bir yayınevi için hem yorucu hem keyifli olabiliyor. Fikir sağlamsa her engel aşılıyor. Sorun, işlerin ne hızda yürütüldüğünde. Bilenler bilir, yazarlar bazen peşlerine düşülmesini beklerler; editör bunu fark edip gönüllü davranmazsa inşaat durur, malzeme kaybolur.
101 yazıya, 2000den 2007ye sürekli değişen, eksilen ve artan ama toplamda 150 ismi geçen listelerle ulaşılabildi. Sekiz yılın sonunda ortaya çıkan kitaba bakıldığında, hatırı sayılır bir imza çeşitliliğinin, sokak zenginliğinin sağlandığı, geç de güç de olsa, hiç yabana atılmayacak bir niteliğin tutturulduğu görülür.
Meraklısına: 101 yazardan 25i kadın; en yaşlısı 1925, en genci 1983 doğumlu; edebiyatçı olarak bilinmeyen 10, şair olarak tanınan 30 kişi. 100 sokaktan 35i Anadolu yakasında. Ayrıca Memet Fuatın kendi sokağını yapmış olması, farklı semtlerde, farklı yakalarda da olsa kimi sokakların garip benzerlikleri, isim değişiklikleri dikkati çekiyor. Cağaloğlundaki Çatalçeşme Sokağında iki yazarın buluşmasıysa kitabın çatallandığı nokta: 101 Yazardan 100 Sokak o yüzden.
Bu arada 101 yazardan 5ini yitirdik: Memet Fuat (2002), Muzaffer Buyrukçu (2006), Cenk Koyuncu (2006), Samih Rifat (2007), Erhan Bener (2007). Onların sokakları başka türlü, daha garip duygularla okunuyor sanki; anısı sona ermiş, yaşantısız kalmışçasına... Bir de bugün yerinde yeller esen sokaklar var, belediyelerin türlü nedenlerle yok ettikleri onların acı sonu diğerlerini de ürkütüyor kuşkusuz.
İstanbulun en azından son yarım yüzyıllık tarihinin kişisel tarihlerle buluştuğu bir kitap oldu İstanbul Sokakları: 100 sokak, 101 insan, 101 anı, 101 hikâyeli bir kitap... Minyatür bir kent; her sokağında bir yazarın dolanıp düş kurduğu 100 sokaklı bir kentte, bir anı-kentte gezinme keyfi yaşatan bir kitap... Birbirine ulanan, kıvrılıp dönen, dümdüz ya da dimdik, denize ya da tepeye giden, daracık ya da gepgeniş, git git bitmez bir uzunlukta ya da çıkmaz, kedili köpekli, güneşli gölgeli, yağmurlu karlı, mevsimden mevsime renkten renge giren 100 sokak, 100 insan oluğu.
Anılar doluşunca geçmiş zaman sokakları kitabına büründü bu kitap da.
101 yazar elinizden tutup kendi sokağına, kim bilir kaç yapıtını kurup düşlediği yere götürecek sizi. İstanbul yine parıltılar saçacak... İyi kötü sırlarını, sokak sokak, kıyı bucak, 101 kalemden okumuş olacaksınız, her sokağı bir ömür İstanbulun.
YKY
ADALET AĞAOĞLU
Bülbül Kaçıran Sokak
Dilimin ucuna böyle geldi. Oysa, künyesini çıkarmayı üstlendiğim sokağın adı, Bülbül Sokağı. Bu çıkmaz sokağa küçük Türkiye veya Türkiyenin maketi deyip durduğum da olmuştur, ama bir yer kendi tarihine oturtulmadan bugünkü hali de bilinemez.
Sokağa girişe göre solunda kalan Büyükdere, eskiden Kalos Argos denilen dağların eteğine kurulmuş Bakla Dere-Büyük Dere koyunda büyükçe Boğaz köylerinden biri. 18-19. yüzyıllarda çoğunlukla Hıristiyan elçiliklerinin yazlık yeri olmasıyla tanınmıştır. Bendeniz de 1940lardaki ilk dansımı Beyaz Parkın çakılları üstünde abimle etmişimdir. Eskiden Meser, yani seyredilen (bakılan değil, gezinti yapılan güzel, sevinç saçan) yer denirken, sonradan yine gezinilen yol anlamında Piyasa Caddesi levhasıyla tanışmıştır. Otobüs durağı levhaları da asılmış bu kıyı yolunun kazıklı yola dönüşmesinden beri, Taksim-Beşiktaş minibüs seferleri boyvermiş, böylece artık büsbütün kara tarafına itilmiş yalıların deniz hamamları, yakın zamanlara kadar varlığını korumuştur; ama artık buralarda denize girmeye cesaret edecek kimse yoktur. Çayırbaşının mikroplarla hep yakın ilişkideki çocuklarını saymazsak. Onlar, asfalttan hız kapıp, kendilerini denizanası bol sulara vurmaktadırlar. Bu böyle ta Keçecizade Fuad Paşa Yalısı (şimdi otel) ve Azaryan Yalısına (bugün Sadberk Hanım Müzesi) kadar sürmektedir. İki yalı da 19. yüzyıl sonundan kalmadır, asıllarına sadık kalınarak onarılmıştır.
Bülbül Sokağının girişine göre sağ yanında, eskiden Keletrines adını taşıyan Sarıyer köyü bulunur. Bugün buraya Karadeniz kasabası denmelidir. Zaten ilçedir, köy olduğu zamanlarda Seletrines Deresinin döküldüğü koyun kıyılarına kurulmuştu. Burdan sonra Boğaz, Rumelikavağında Karadenize elense çekecektir. Ah, değerli Salâh Birsel, kaleminiz buralarda adım adım dolaşmaktadır. Bülbül Sokağından derlediğim yetmiş ç
101 yazar 100 sokakta İstanbulu anlatıyor, okurunun elinden tutup kendi sokağında gezdiriyor. İstanbul sokak sokak, kıyı bucak sırlarını açıyor. Unutulmaz bir İstanbul hatırası yaşatan bir kitap: İstanbul Sokakları. İstanbulun son yarım yüzyılının kişisel tarihlerle buluştuğu bir kitap İstanbul Sokakları: 100 sokak, 101 insan, 101 anı, 101 hikâyeli bir kitap... Minyatür bir kent: her sokağında bir yazarın dolanıp düş kurduğu 100 sokaklı bir kentte, bir anı-kentte gezinme keyfi yaşatan bir kitap. Kitabın ilginç özellikleri: 101 yazardan 25i kadın; en yaşlısı 1925 en genci 1983 doğumlu. 101 sokaktan 35i Anadolu yakasında. Memet Fuatın kendi sokağını yapmış olması, farklı semtlerde, farklı yakalarda da olsa kimi sokakların garip benzerlikleri, isim değişiklikleri dikkati çekiyor. Cağaloğlundaki Çatalçeşme Sokağında iki yazarın buluşmasıysa kitabın çatallandığı nokta: 101 Yazardan 100 Sokak o yüzden. Yitirdiğimiz yazarlarla sokaklar da bu kitapta 101 yazardan 5ini yitirdik: Memet Fuat (2002), Muzaffer Buyrukçu (2006), Cenk Koyuncu (2006), Samih Rifat (2007), Erhan Bener (2007). Bir de bugün yerinde yeller esen sokaklar var, belediyelerin türlü nedenlerle yok ettikleri; onların acı sonu diğerlerini de ürkütüyor kuşkusuz. 101 yazar elinizden tutup kendi sokağına, kim bilir kaç yapıtını kurup düşlediği yere götürecek sizi. İstanbul yine parıltılar saçacak... İyi kötü sırlarını, sokak sokak, kıyı bucak ama 101 kalemden okumuş olacaksınız, her sokağı bir ömür İstanbulun.
Tadımlık
SUNU
Elinizdeki kitap tam sekiz yılda ortaya çıktı: 2000 yılında çatısı kuruldu, liste yapıldı, yazarlar mektupla projeye davet edildi; 2003te yazılardan ancak yarısı elimizdeydi. Yazarların ihmali ama daha çok yayınevi bünyesindeki değişiklikler, takipsizlikler nedeniyle kitap ana karnında kaldı ölmedi ama uyuyakaldı.
Aslında böyle çok-yazarlı projelerin serüveni bir yayınevi için hem yorucu hem keyifli olabiliyor. Fikir sağlamsa her engel aşılıyor. Sorun, işlerin ne hızda yürütüldüğünde. Bilenler bilir, yazarlar bazen peşlerine düşülmesini beklerler; editör bunu fark edip gönüllü davranmazsa inşaat durur, malzeme kaybolur.
101 yazıya, 2000den 2007ye sürekli değişen, eksilen ve artan ama toplamda 150 ismi geçen listelerle ulaşılabildi. Sekiz yılın sonunda ortaya çıkan kitaba bakıldığında, hatırı sayılır bir imza çeşitliliğinin, sokak zenginliğinin sağlandığı, geç de güç de olsa, hiç yabana atılmayacak bir niteliğin tutturulduğu görülür.
Meraklısına: 101 yazardan 25i kadın; en yaşlısı 1925, en genci 1983 doğumlu; edebiyatçı olarak bilinmeyen 10, şair olarak tanınan 30 kişi. 100 sokaktan 35i Anadolu yakasında. Ayrıca Memet Fuatın kendi sokağını yapmış olması, farklı semtlerde, farklı yakalarda da olsa kimi sokakların garip benzerlikleri, isim değişiklikleri dikkati çekiyor. Cağaloğlundaki Çatalçeşme Sokağında iki yazarın buluşmasıysa kitabın çatallandığı nokta: 101 Yazardan 100 Sokak o yüzden.
Bu arada 101 yazardan 5ini yitirdik: Memet Fuat (2002), Muzaffer Buyrukçu (2006), Cenk Koyuncu (2006), Samih Rifat (2007), Erhan Bener (2007). Onların sokakları başka türlü, daha garip duygularla okunuyor sanki; anısı sona ermiş, yaşantısız kalmışçasına... Bir de bugün yerinde yeller esen sokaklar var, belediyelerin türlü nedenlerle yok ettikleri onların acı sonu diğerlerini de ürkütüyor kuşkusuz.
İstanbulun en azından son yarım yüzyıllık tarihinin kişisel tarihlerle buluştuğu bir kitap oldu İstanbul Sokakları: 100 sokak, 101 insan, 101 anı, 101 hikâyeli bir kitap... Minyatür bir kent; her sokağında bir yazarın dolanıp düş kurduğu 100 sokaklı bir kentte, bir anı-kentte gezinme keyfi yaşatan bir kitap... Birbirine ulanan, kıvrılıp dönen, dümdüz ya da dimdik, denize ya da tepeye giden, daracık ya da gepgeniş, git git bitmez bir uzunlukta ya da çıkmaz, kedili köpekli, güneşli gölgeli, yağmurlu karlı, mevsimden mevsime renkten renge giren 100 sokak, 100 insan oluğu.
Anılar doluşunca geçmiş zaman sokakları kitabına büründü bu kitap da.
101 yazar elinizden tutup kendi sokağına, kim bilir kaç yapıtını kurup düşlediği yere götürecek sizi. İstanbul yine parıltılar saçacak... İyi kötü sırlarını, sokak sokak, kıyı bucak, 101 kalemden okumuş olacaksınız, her sokağı bir ömür İstanbulun.
YKY
ADALET AĞAOĞLU
Bülbül Kaçıran Sokak
Dilimin ucuna böyle geldi. Oysa, künyesini çıkarmayı üstlendiğim sokağın adı, Bülbül Sokağı. Bu çıkmaz sokağa küçük Türkiye veya Türkiyenin maketi deyip durduğum da olmuştur, ama bir yer kendi tarihine oturtulmadan bugünkü hali de bilinemez.
Sokağa girişe göre solunda kalan Büyükdere, eskiden Kalos Argos denilen dağların eteğine kurulmuş Bakla Dere-Büyük Dere koyunda büyükçe Boğaz köylerinden biri. 18-19. yüzyıllarda çoğunlukla Hıristiyan elçiliklerinin yazlık yeri olmasıyla tanınmıştır. Bendeniz de 1940lardaki ilk dansımı Beyaz Parkın çakılları üstünde abimle etmişimdir. Eskiden Meser, yani seyredilen (bakılan değil, gezinti yapılan güzel, sevinç saçan) yer denirken, sonradan yine gezinilen yol anlamında Piyasa Caddesi levhasıyla tanışmıştır. Otobüs durağı levhaları da asılmış bu kıyı yolunun kazıklı yola dönüşmesinden beri, Taksim-Beşiktaş minibüs seferleri boyvermiş, böylece artık büsbütün kara tarafına itilmiş yalıların deniz hamamları, yakın zamanlara kadar varlığını korumuştur; ama artık buralarda denize girmeye cesaret edecek kimse yoktur. Çayırbaşının mikroplarla hep yakın ilişkideki çocuklarını saymazsak. Onlar, asfalttan hız kapıp, kendilerini denizanası bol sulara vurmaktadırlar. Bu böyle ta Keçecizade Fuad Paşa Yalısı (şimdi otel) ve Azaryan Yalısına (bugün Sadberk Hanım Müzesi) kadar sürmektedir. İki yalı da 19. yüzyıl sonundan kalmadır, asıllarına sadık kalınarak onarılmıştır.
Bülbül Sokağının girişine göre sağ yanında, eskiden Keletrines adını taşıyan Sarıyer köyü bulunur. Bugün buraya Karadeniz kasabası denmelidir. Zaten ilçedir, köy olduğu zamanlarda Seletrines Deresinin döküldüğü koyun kıyılarına kurulmuştu. Burdan sonra Boğaz, Rumelikavağında Karadenize elense çekecektir. Ah, değerli Salâh Birsel, kaleminiz buralarda adım adım dolaşmaktadır. Bülbül Sokağından derlediğim yetmiş ç
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.