İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir

Stok Kodu:
9786257008204
Boyut:
165-240-0
Sayfa Sayısı:
372
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-05-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
390,00TL
358,80TL
Havale/EFT ile: 351,62TL
9786257008204
575181
İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir
İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir
358.80
Türkiye'nin yetiştirdiği, dünyaca ünlü mimarlık tarihçimiz, “Hocaların Hocası” olarak da tanımlanan Prof. Doğan Kuban'ın “İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir” başlıklı kitabı YEM Yayın'dan çıktı. Prof. Doğan Kuban, 1953'ten itibaren İstanbul kentinin tarihçisi ve yazarı olan bir İstanbullu'nun gözüyle, İstanbul'u, betimlemeden çok eleştirel gözlemlere ağırlık veren bir üslupla irdeliyor. Mimarın,plancının ve bilinçli aydınların içinde yaşadıkları bu kenti sevmeleri kadar sorgulamalarının da önemine dikkat çekiyor. Doğan Kuban, İstanbul'un Romalı-Bizanslı kimliğinden bugüne uzanan süreçte yaşadığı gelişim ve değişimi yapılar, meydanlar, mimarlar, hükümranlık kuran kültürler ve onların yaklaşımları üzerinden çok geniş bir perspektifte ele alıyor; adeta kadim kentin tam anlamıyla bir biyografisini sunuyor. Kentin kültürel kimliğinden planlamasına, arkeolojisinden ulaşımına, Batılılaşma çabalarından yasa dışılığa karşı verdiği savaşa kadar çok ayrıntılı bir değerlendirme yapıyor. Bir yandan geçmişin gurur veren fakat giderek varlığı yeni kent kaosu içinde kaybolan mirasını, öte yandan geleceğin düşündürücü karanlığını dile getirdiği kitap aracılığıyla, okuyucuları tarihe sevgi beslemeye ve geleceği eleştirel bir yaklaşımla ele almaya davet eden Kuban, İstanbul'u “tam olarak anlamak”isteyenlere şöyle sesleniyor: “Topografyanın ve tarihin mirası olmasa, İstanbul'da güzeli bulmanın artık çok zor olduğunu itiraf etmeliyim. Ancak İstanbul'un hâlâ yok edemediğimiz doğal mekânları var.Deniz ve tepelerle oluşan, kıyılarla insanın gözünü uzaklara sürükleyen mekânlar. Üsküdar'la Beşiktaş ve Eminönü arasında gidip gelirken, Bebek'ten Kandilli'ye geçerken, Kadıköy'den Köprü'ye gelirken, Sarayburnu'ndan Boğaz'a bakarken, köprülerden geçerken, kıyı yollarında dolaşırken, Boğaz'dan Karadeniz'e açılır ya da Karadeniz'den Boğaz'a girerken, Marmara'dan ya da Salacak'tan İstanbul'a bakarken, hangi kültür tabakasından gelirseniz gelin bakmaya doyamayacağınız güzellikler var. Hele bunları baharın dumanla kirlenmemiş bir sabahında, güneş sizi ısıtmaya başladığı zaman, İstanbul'un bir kıyısında, bir kahvesinde, hafif sisler içinde, Sisley'den bir tablo gibi algıladığınız zaman insanların yaptığı bütün kötülükleri unutabilirsiniz. Hafif bir kader ezikliğiyle belki affedebilirsiniz bile. Düşünceyi katmadığınız saf algı anlarında İstanbul'dan daha güzel bir kent olmadığını, dünyayı burada yaşadığınız için şanslı olduğunuzu bile düşünmeye başlayabilirsiniz...”
Türkiye'nin yetiştirdiği, dünyaca ünlü mimarlık tarihçimiz, “Hocaların Hocası” olarak da tanımlanan Prof. Doğan Kuban'ın “İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir” başlıklı kitabı YEM Yayın'dan çıktı. Prof. Doğan Kuban, 1953'ten itibaren İstanbul kentinin tarihçisi ve yazarı olan bir İstanbullu'nun gözüyle, İstanbul'u, betimlemeden çok eleştirel gözlemlere ağırlık veren bir üslupla irdeliyor. Mimarın,plancının ve bilinçli aydınların içinde yaşadıkları bu kenti sevmeleri kadar sorgulamalarının da önemine dikkat çekiyor. Doğan Kuban, İstanbul'un Romalı-Bizanslı kimliğinden bugüne uzanan süreçte yaşadığı gelişim ve değişimi yapılar, meydanlar, mimarlar, hükümranlık kuran kültürler ve onların yaklaşımları üzerinden çok geniş bir perspektifte ele alıyor; adeta kadim kentin tam anlamıyla bir biyografisini sunuyor. Kentin kültürel kimliğinden planlamasına, arkeolojisinden ulaşımına, Batılılaşma çabalarından yasa dışılığa karşı verdiği savaşa kadar çok ayrıntılı bir değerlendirme yapıyor. Bir yandan geçmişin gurur veren fakat giderek varlığı yeni kent kaosu içinde kaybolan mirasını, öte yandan geleceğin düşündürücü karanlığını dile getirdiği kitap aracılığıyla, okuyucuları tarihe sevgi beslemeye ve geleceği eleştirel bir yaklaşımla ele almaya davet eden Kuban, İstanbul'u “tam olarak anlamak”isteyenlere şöyle sesleniyor: “Topografyanın ve tarihin mirası olmasa, İstanbul'da güzeli bulmanın artık çok zor olduğunu itiraf etmeliyim. Ancak İstanbul'un hâlâ yok edemediğimiz doğal mekânları var.Deniz ve tepelerle oluşan, kıyılarla insanın gözünü uzaklara sürükleyen mekânlar. Üsküdar'la Beşiktaş ve Eminönü arasında gidip gelirken, Bebek'ten Kandilli'ye geçerken, Kadıköy'den Köprü'ye gelirken, Sarayburnu'ndan Boğaz'a bakarken, köprülerden geçerken, kıyı yollarında dolaşırken, Boğaz'dan Karadeniz'e açılır ya da Karadeniz'den Boğaz'a girerken, Marmara'dan ya da Salacak'tan İstanbul'a bakarken, hangi kültür tabakasından gelirseniz gelin bakmaya doyamayacağınız güzellikler var. Hele bunları baharın dumanla kirlenmemiş bir sabahında, güneş sizi ısıtmaya başladığı zaman, İstanbul'un bir kıyısında, bir kahvesinde, hafif sisler içinde, Sisley'den bir tablo gibi algıladığınız zaman insanların yaptığı bütün kötülükleri unutabilirsiniz. Hafif bir kader ezikliğiyle belki affedebilirsiniz bile. Düşünceyi katmadığınız saf algı anlarında İstanbul'dan daha güzel bir kent olmadığını, dünyayı burada yaşadığınız için şanslı olduğunuzu bile düşünmeye başlayabilirsiniz...”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat