İslami Hareketlerin Takva Sorunu

Stok Kodu:
9786054593019
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
196
Basım Yeri:
Kayseri
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-09-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%48 indirimli
80,00TL
41,60TL
Havale/EFT ile: 40,77TL
Aynı gün kargo
9786054593019
423103
İslami Hareketlerin Takva Sorunu
İslami Hareketlerin Takva Sorunu
41.60
Hudeybiye andlaşmasının sonuna gelinmiş, antlaşmanın maddeleri taraflarca imzalanmıştı. Başta Hz. Ömer olmak üzere orada bulunan sahabilerin büyük bir bölümü bu antlaşmayı hiç de içlerine sindirememişler, bu konudaki hoşnutsuzluklarını açıkça dile getirmişlerdi. Her şeyden önemlisi, umre yapamadan geri döneceklerdi Medine'ye. Halbuki kesin umre yapabilme ümidiyle yola çıkmışlardı. Her şey bitmişti, yapılacak bir şey kalmamıştı, şimdi Medine'ye geri dönülecekti. Fakat beraberlerinde getirdikleri kurbanlıklar vardı, umre yapılamamış olsa da onların kesilmesi gerekiyordu, ve ardından da saçlar tıraş edilmeliydi. Allah'ın Rasûlü (s.a.v) ashabına buyurdu ki: "Kurbanlarınızı kesin, saçlarınızı tıraş edin!" Hiç kimse duymamıştı, dönüp bakmıyordu bile. Evet, bir yanlışlık yoktu, hiç kimse oralı değildi,Aynı emri üç defa tekrarladı. Fakat bir tek kişi yerinden kıpırdamamış, bakışıp duruyorlardı. Çok üzülmüştü buna. Olacak şey değildi. Çünkü ashabı kendisine ilk defa böyle toptan itaatsizlik ediyor, emrini yerine getirmiyordu. Beraberinde sefere çıkardığı eşlerinden Ümmü Seleme validemizin yanına geldi. Biliyor musun, ümmetim ilk defa bana itaat etmedi, hem de toplu olarak, dedi. Ümmü Seleme validemiz: "Ey Allah'ın Rasûlü! Onların şu anda içinde bulunduğu durumu biliyorsun. Onları bağışla, sen şimdi onlara hiçbir şey söyleme. Haydi kendin kurbanını kes, başını tıraş ettir, başka bir şey yapma." Aynen öyle yaptı Allah'ın Rasûlü (s.a.v),hiç kimseye bir şey söylemeden kurbanını kesti ve saçını tıraş ettirdi. Allah Allah, o da neyin nesi? Onu gören bütün sahabiler derhal yerlerinden kalkıp fırladılar ve kurbanlarını kesmeye başladılar. Hatta birbirlerini çiğnercesine hücum ettiler kurbanlarını kesmeye, ardından da saçlarını tıraş ettiler. Evet, sözümüzün tükendiği, sözümüzün etkisini yitirdiği yerde, lafımızın yalama yaptığı yerde insanlardan yapmalarını istediğimiz ne varsa önce kendimiz yapmalıyız. Ardından onların da yaptığını göreceğiz.
Hudeybiye andlaşmasının sonuna gelinmiş, antlaşmanın maddeleri taraflarca imzalanmıştı. Başta Hz. Ömer olmak üzere orada bulunan sahabilerin büyük bir bölümü bu antlaşmayı hiç de içlerine sindirememişler, bu konudaki hoşnutsuzluklarını açıkça dile getirmişlerdi. Her şeyden önemlisi, umre yapamadan geri döneceklerdi Medine'ye. Halbuki kesin umre yapabilme ümidiyle yola çıkmışlardı. Her şey bitmişti, yapılacak bir şey kalmamıştı, şimdi Medine'ye geri dönülecekti. Fakat beraberlerinde getirdikleri kurbanlıklar vardı, umre yapılamamış olsa da onların kesilmesi gerekiyordu, ve ardından da saçlar tıraş edilmeliydi. Allah'ın Rasûlü (s.a.v) ashabına buyurdu ki: "Kurbanlarınızı kesin, saçlarınızı tıraş edin!" Hiç kimse duymamıştı, dönüp bakmıyordu bile. Evet, bir yanlışlık yoktu, hiç kimse oralı değildi,Aynı emri üç defa tekrarladı. Fakat bir tek kişi yerinden kıpırdamamış, bakışıp duruyorlardı. Çok üzülmüştü buna. Olacak şey değildi. Çünkü ashabı kendisine ilk defa böyle toptan itaatsizlik ediyor, emrini yerine getirmiyordu. Beraberinde sefere çıkardığı eşlerinden Ümmü Seleme validemizin yanına geldi. Biliyor musun, ümmetim ilk defa bana itaat etmedi, hem de toplu olarak, dedi. Ümmü Seleme validemiz: "Ey Allah'ın Rasûlü! Onların şu anda içinde bulunduğu durumu biliyorsun. Onları bağışla, sen şimdi onlara hiçbir şey söyleme. Haydi kendin kurbanını kes, başını tıraş ettir, başka bir şey yapma." Aynen öyle yaptı Allah'ın Rasûlü (s.a.v),hiç kimseye bir şey söylemeden kurbanını kesti ve saçını tıraş ettirdi. Allah Allah, o da neyin nesi? Onu gören bütün sahabiler derhal yerlerinden kalkıp fırladılar ve kurbanlarını kesmeye başladılar. Hatta birbirlerini çiğnercesine hücum ettiler kurbanlarını kesmeye, ardından da saçlarını tıraş ettiler. Evet, sözümüzün tükendiği, sözümüzün etkisini yitirdiği yerde, lafımızın yalama yaptığı yerde insanlardan yapmalarını istediğimiz ne varsa önce kendimiz yapmalıyız. Ardından onların da yaptığını göreceğiz.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat