“Altay yaratılış efsanesini okuyan herkese ayan olmalıdır ki, bu efsaneyi yaratan, yazan ve ulusal rivayetler yoluyla kuşaktan kuşağa aktaran Türkler, dünya olaylarını ve insan hayatını, insan odaklı (antroposentrik) değil, Tanrı odaklı (teosentrik); dünyayı evrenin merkezi olarak (geosentrik) değil, gök odaklı olarak (uranosentrik) gördüler..
Aynı şekilde bilinmelidir ki, dünyaya ve insana Tanrı ve gök odaklı bu yaklaşım tarzı Türklere aydınlığın karanlık üzerindeki nihai zaferi bağlamında sarsılmaz bir inanç ve güç kazandırmış, böylece onlar aydınlık ile karanlık, iyi ile kötü arasındaki savaşta daima kararlı bir şekilde aydınlığın ve iyinin yanında yer almış, kötüye ve karanlığa karşı yürütülen savaşta kendilerine düşeni yapmışlardır.”
“Altay yaratılış efsanesini okuyan herkese ayan olmalıdır ki, bu efsaneyi yaratan, yazan ve ulusal rivayetler yoluyla kuşaktan kuşağa aktaran Türkler, dünya olaylarını ve insan hayatını, insan odaklı (antroposentrik) değil, Tanrı odaklı (teosentrik); dünyayı evrenin merkezi olarak (geosentrik) değil, gök odaklı olarak (uranosentrik) gördüler..
Aynı şekilde bilinmelidir ki, dünyaya ve insana Tanrı ve gök odaklı bu yaklaşım tarzı Türklere aydınlığın karanlık üzerindeki nihai zaferi bağlamında sarsılmaz bir inanç ve güç kazandırmış, böylece onlar aydınlık ile karanlık, iyi ile kötü arasındaki savaşta daima kararlı bir şekilde aydınlığın ve iyinin yanında yer almış, kötüye ve karanlığa karşı yürütülen savaşta kendilerine düşeni yapmışlardır.”