9786055263942
397332
https://www.sehadetkitap.com/urun/is-hukukunda-dinlenme-hakki
İş Hukukunda Dinlenme Hakkı
69.60
Çalışma süresi, çalışan kişinin bağlı olduğu işverenin emrine girdiği andan çıktığı ana kadar işgörme borcunu yerine getirmek zorunda olduğu zaman dilimini ifade eder. Emeğini kullanarak işgören kişinin günün tamamında aralıksız çalışması imkânsızdır. Verimli çalışma ancak sınırlı bir çalışma gerektirmektedir. Çalışan kişinin kendisine, ailesine ve sosyal çevresine vakit ayırması, kişiliğini geliştirmesi ve bedensel ve ruhsal sağlığını koruması için çalışma dışında kalan zamana ihtiyacı vardır. İşçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen iş hukukunun en önemli konusu, işçilerin öncelikle iş sağlığı ve güvenliği açısından korunması olmalıdır. Genel olarak çalışma sürelerinin sınırlandırılması ve dinlenme hakkının tanınması, iş sağlığı ve güvenliği içinde değerlendirilmektedir. İşçi işveren ilişkilerinin tarihsel süreçte önemli değişikliklere uğradığı bir gerçektir. Nitekim 19. yüzyıl kapitalizminin işçiler açısından olumsuz sonuçlara yol açan uygulamalarından günümüze kadar, işçi işveren ilişkileri, çalışma koşullarının işçi lehine değiştirilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Sosyal devlet ilkesinin bir sonucu olarak sağlanan temel hak ve özgürlükler, bu gelişime sebep olmuştur.
1982 Anayasasının 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında önemli bir yere sahip olan sosyal devlet ilkesi uyarınca, işçinin korunmasına özel bir önem verilmiştir. Anayasanın 50/3. maddesinde dinlenmenin çalışanların hakkı olduğu vurguladıktan sonra, ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık izin hakları ve koşullarının kanunla düzenlenmesi hususu belirtilmiştir. Gerçekten işin verimliliği, sürekliliği, işgücünün sahibi işçinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermesi için belirli süre çalıştıktan sonra dinlenmesini gerektirir. İşçinin sağlığının ve güvenliğinin korunması kamu düzenini yakından ilgilendirir. Bu bakımdan çalışma süreleri ve dinlenme ile ilgili iş hukuku kuralları, belirli ölçüde esnekleştirme gereğinin kapsamı dışında oldukça katı ve emredici nitelikte olmak zorundadır.
Ulusal düzeyde koruyucu tedbirleri içeren çalışma mevzuatının oluşturulmasının yanı sıra, zaman içinde küreselleşmenin etkisiyle uluslararası alanda da bu konuda bir takım çalışmalar yapılmıştır. Devletler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşarak çeşitli alanlarda işbirliğine gidilmesi, hukuk normlarının da uluslararası boyut kazanmasına yol açmıştır. İş hukukunun uluslararası kaynakları, aynı zamanda insan haklarını ilgilendiren bir konudur. Nitekim sosyal hakları uluslararası alanda koruma girişimleri, klasik hak ve özgürlüklere nazaran daha erken başlamıştır. Toplum içinde yer alan zayıf kesimlerin, özellikle de çalışanları koruyucu nitelikte normlar getirme düşüncesi, 19. yüzyılın sonlarında uygulama alanı bulmaya başlamıştır. Sosyal adaletin genel olarak gerçekleştirilmesinin dünya barışına hizmet edeceği anlayışı ile ticaretin hızla gelişmesi sonucu oluşan iktisadi kaygılar, sosyal normların uluslararası alanda kabul edilmesinde önemli rol oynamaktadır. İnsani düşünceler, iktisadi ve politik çıkarlarla birleşince, sosyal hakların uluslararası alanda geliştirilerek, etkili hale gelmesi mümkün olmuştur.
Çalışma hayatına ilişkin uluslararası normların temel amacı, işletmelerin gereksinimleri ile işçilerin korunması arasında dengenin sağlanması, iş imkânlarının daha yaygın kitlelere ulaştırılması ve niteliklere uygun arz ve talebin bir araya getirilmesidir. Bu amaçla ILO, işçi-işveren ilişkilerine uygulanacak asgari düzenlemeleri içeren uluslararası sözleşmeler hazırlamak suretiyle işçinin korunması ilkesine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyinin temel amacı da, bu konuda ülkeler arasında işbirliği sağlamaktadır. Bölgesel nitelikte kurulan Avrupa Birliğinin çalışma hayatına ilişkin yönergeleri de, iş hukukunun uluslararası kaynakları içinde önemli bir yere sahiptir. Çalışmamızda dinlenme hakkının iş ilişkilerindeki önemi vurgulandıktan sonra, gelişim süreçleri çerçevesinde uluslararası alanda ve Türk Hukukundaki gelişmeler ve düzenlemeler ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. İşçinin sağlığı ve güvenliği için önemli bir yere sahip olan dinlenme hakkına ilişkin işçilerin sahip oldukları hakların sınırlarının, Yargıtay kararları ışığında değerlendirilerek ve uluslararası düzenlemelerle karşılaştırılarak, buna ilişkin eksikliklerin giderilmesine yönelik önerilerde bulunmak amacıyla böyle bir konu üzerinde çalışma yapılmıştır.
Çalışma süresi, çalışan kişinin bağlı olduğu işverenin emrine girdiği andan çıktığı ana kadar işgörme borcunu yerine getirmek zorunda olduğu zaman dilimini ifade eder. Emeğini kullanarak işgören kişinin günün tamamında aralıksız çalışması imkânsızdır. Verimli çalışma ancak sınırlı bir çalışma gerektirmektedir. Çalışan kişinin kendisine, ailesine ve sosyal çevresine vakit ayırması, kişiliğini geliştirmesi ve bedensel ve ruhsal sağlığını koruması için çalışma dışında kalan zamana ihtiyacı vardır. İşçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen iş hukukunun en önemli konusu, işçilerin öncelikle iş sağlığı ve güvenliği açısından korunması olmalıdır. Genel olarak çalışma sürelerinin sınırlandırılması ve dinlenme hakkının tanınması, iş sağlığı ve güvenliği içinde değerlendirilmektedir. İşçi işveren ilişkilerinin tarihsel süreçte önemli değişikliklere uğradığı bir gerçektir. Nitekim 19. yüzyıl kapitalizminin işçiler açısından olumsuz sonuçlara yol açan uygulamalarından günümüze kadar, işçi işveren ilişkileri, çalışma koşullarının işçi lehine değiştirilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Sosyal devlet ilkesinin bir sonucu olarak sağlanan temel hak ve özgürlükler, bu gelişime sebep olmuştur.
1982 Anayasasının 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında önemli bir yere sahip olan sosyal devlet ilkesi uyarınca, işçinin korunmasına özel bir önem verilmiştir. Anayasanın 50/3. maddesinde dinlenmenin çalışanların hakkı olduğu vurguladıktan sonra, ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık izin hakları ve koşullarının kanunla düzenlenmesi hususu belirtilmiştir. Gerçekten işin verimliliği, sürekliliği, işgücünün sahibi işçinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermesi için belirli süre çalıştıktan sonra dinlenmesini gerektirir. İşçinin sağlığının ve güvenliğinin korunması kamu düzenini yakından ilgilendirir. Bu bakımdan çalışma süreleri ve dinlenme ile ilgili iş hukuku kuralları, belirli ölçüde esnekleştirme gereğinin kapsamı dışında oldukça katı ve emredici nitelikte olmak zorundadır.
Ulusal düzeyde koruyucu tedbirleri içeren çalışma mevzuatının oluşturulmasının yanı sıra, zaman içinde küreselleşmenin etkisiyle uluslararası alanda da bu konuda bir takım çalışmalar yapılmıştır. Devletler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşarak çeşitli alanlarda işbirliğine gidilmesi, hukuk normlarının da uluslararası boyut kazanmasına yol açmıştır. İş hukukunun uluslararası kaynakları, aynı zamanda insan haklarını ilgilendiren bir konudur. Nitekim sosyal hakları uluslararası alanda koruma girişimleri, klasik hak ve özgürlüklere nazaran daha erken başlamıştır. Toplum içinde yer alan zayıf kesimlerin, özellikle de çalışanları koruyucu nitelikte normlar getirme düşüncesi, 19. yüzyılın sonlarında uygulama alanı bulmaya başlamıştır. Sosyal adaletin genel olarak gerçekleştirilmesinin dünya barışına hizmet edeceği anlayışı ile ticaretin hızla gelişmesi sonucu oluşan iktisadi kaygılar, sosyal normların uluslararası alanda kabul edilmesinde önemli rol oynamaktadır. İnsani düşünceler, iktisadi ve politik çıkarlarla birleşince, sosyal hakların uluslararası alanda geliştirilerek, etkili hale gelmesi mümkün olmuştur.
Çalışma hayatına ilişkin uluslararası normların temel amacı, işletmelerin gereksinimleri ile işçilerin korunması arasında dengenin sağlanması, iş imkânlarının daha yaygın kitlelere ulaştırılması ve niteliklere uygun arz ve talebin bir araya getirilmesidir. Bu amaçla ILO, işçi-işveren ilişkilerine uygulanacak asgari düzenlemeleri içeren uluslararası sözleşmeler hazırlamak suretiyle işçinin korunması ilkesine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyinin temel amacı da, bu konuda ülkeler arasında işbirliği sağlamaktadır. Bölgesel nitelikte kurulan Avrupa Birliğinin çalışma hayatına ilişkin yönergeleri de, iş hukukunun uluslararası kaynakları içinde önemli bir yere sahiptir. Çalışmamızda dinlenme hakkının iş ilişkilerindeki önemi vurgulandıktan sonra, gelişim süreçleri çerçevesinde uluslararası alanda ve Türk Hukukundaki gelişmeler ve düzenlemeler ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. İşçinin sağlığı ve güvenliği için önemli bir yere sahip olan dinlenme hakkına ilişkin işçilerin sahip oldukları hakların sınırlarının, Yargıtay kararları ışığında değerlendirilerek ve uluslararası düzenlemelerle karşılaştırılarak, buna ilişkin eksikliklerin giderilmesine yönelik önerilerde bulunmak amacıyla böyle bir konu üzerinde çalışma yapılmıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.