İnsan Hakları Teorisi Uyarınca Eski ve Yeni Ahitte Düzenlenen Ortak Haklar

Stok Kodu:
9786258153996
Boyut:
160-235-0
Sayfa Sayısı:
406
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-02-16
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%13 indirimli
330,00TL
287,10TL
Havale/EFT ile: 281,36TL
9786258153996
587796
İnsan Hakları Teorisi Uyarınca Eski ve Yeni Ahitte Düzenlenen Ortak Haklar
İnsan Hakları Teorisi Uyarınca Eski ve Yeni Ahitte Düzenlenen Ortak Haklar
287.10
Uluslararası hukukta insan hakları kavramı oldukça önemli bir konumda yer almaktadır. Konu ile ilgili çok sayıda uluslararası antlaşma ve ulusal belge düzenlenmiştir. Özellikle çıkar çatışmalarının getirdiği kanlı olaylar, devletleri derinden sarsan dünya savaşları, 19. ve 20. yüzyılda Batılı ülkeleri küresel barışı sağlamak için adımlar atmaya teşvik etmiştir. Bu bağlamda Batı ülkeleri öncülüğünde çeşitli ilkeler geliştirilerek Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuştur. İnsan hakları; çok yönlü ve boyutlu olmasının dışında tanımı güçlükle yapılan, sınırları çok zor çizilen kavramların başında gelmektedir. Modern anlamda 17. yüzyıl ürünü gibi düşünülse de kavramın teorik kapsamı Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların kutsal kitaplarına kadar uzanmaktadır. Aynı zamanda söz konusu kutsal kitaplarda çağdaş uluslararası eğilimi belirli ölçüde destekleyen metinler de çıkarmak mümkündür. Bu çalışma Yahudi (Tevrat), Hristiyan (İncil) ve Müslümanların (Kur'an-ı Kerim) kutsal kitaplarının insan hakları konularını destekleyen birçok metin ve anlamla dolu olduğunu göstermek için kaleme alınmıştır. Semavi dinlerin insan haklarına uygunluğunu kanıtlama yarışının bir yandan akıl yürütmede keyfiliğe, diğer yandan uluslararası insancıl hukuka aykırı birçok metne göz yummaya kadar gittiğine dikkat çekmekte de fayda görüyorum. Bu bağlamda Eski ve Yeni Ahit veya İslami kitaplar, Evrensel Beyanname ile tamamen örtüşebilir veya bazı konularda tamamen çelişebilir ancak çoğu konuda uyumlu olmaya yakın olduğunu söylemek mümkündür. Tek Tanrılı dinlerin tanımlamış olduğu hakları ve bu süreci ele aldığımızda özetle; yaşam hakkı, mülkiyet, eşitlik, konut dokunulmazlığı, köle yasağı, çalışma hakkı, adil yargılanma hakkına kadar birçok hakkın bu çalışmada yer aldığını söyleyebiliriz. Bazı araştırmacılar İncil metinlerine dayanarak insan haklarının “Hristiyanlık dönemiyle başladığını yorumlarken çağdaş insan hakları yorumcularına göre ise insan haklarının belirli bir dine ve dinî standartlara dayanarak ortaya çıkmış değildir; haklarla ilgili ilkelerini dünya ülkelerine genelleyebilen ve bu konuda tüm olanaklarını kullanan Batı medeniyetinin bir ürünü olmuştur. İnsan hakları kavramlarına Batılı bir karakter kazandırmayı ve bu karakter, hakları tanımlamaları başat bir hükümdar hâline getirmeyi başarmış, bu da bazen Batı modeliyle çelişen halkların kavramlarına, kültürlerine ve dinlerine yönelik saldırılara yol açmıştır. Fikrî, siyasi ve ekonomik gücüyle karşıt kültürleri kendisine uymaya zorlamayı başarmış ve o kültürleri Batı medeniyetine boyun eğmek zorunda bırakmıştır. Bu bağlamda ele almış olduğumuz çalışmada insan haklarına dair genel bir hüküm vermenin standart, alışılagelmiş bir anlayış olduğunu göstermektedir. Oysaki insanlar, insanın doğası gereği birçok hak üzerinde anlaşsalar bile uluslararası sistemler, medeniyetler ve dinler farklılık gösterebilmektedir. Eski ve Yeni Ahitler ile yakın bir bağlantıya işaret eden sözde “Hristiyan köktenciliği “ni benimsemişlerdir.
Uluslararası hukukta insan hakları kavramı oldukça önemli bir konumda yer almaktadır. Konu ile ilgili çok sayıda uluslararası antlaşma ve ulusal belge düzenlenmiştir. Özellikle çıkar çatışmalarının getirdiği kanlı olaylar, devletleri derinden sarsan dünya savaşları, 19. ve 20. yüzyılda Batılı ülkeleri küresel barışı sağlamak için adımlar atmaya teşvik etmiştir. Bu bağlamda Batı ülkeleri öncülüğünde çeşitli ilkeler geliştirilerek Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuştur. İnsan hakları; çok yönlü ve boyutlu olmasının dışında tanımı güçlükle yapılan, sınırları çok zor çizilen kavramların başında gelmektedir. Modern anlamda 17. yüzyıl ürünü gibi düşünülse de kavramın teorik kapsamı Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların kutsal kitaplarına kadar uzanmaktadır. Aynı zamanda söz konusu kutsal kitaplarda çağdaş uluslararası eğilimi belirli ölçüde destekleyen metinler de çıkarmak mümkündür. Bu çalışma Yahudi (Tevrat), Hristiyan (İncil) ve Müslümanların (Kur'an-ı Kerim) kutsal kitaplarının insan hakları konularını destekleyen birçok metin ve anlamla dolu olduğunu göstermek için kaleme alınmıştır. Semavi dinlerin insan haklarına uygunluğunu kanıtlama yarışının bir yandan akıl yürütmede keyfiliğe, diğer yandan uluslararası insancıl hukuka aykırı birçok metne göz yummaya kadar gittiğine dikkat çekmekte de fayda görüyorum. Bu bağlamda Eski ve Yeni Ahit veya İslami kitaplar, Evrensel Beyanname ile tamamen örtüşebilir veya bazı konularda tamamen çelişebilir ancak çoğu konuda uyumlu olmaya yakın olduğunu söylemek mümkündür. Tek Tanrılı dinlerin tanımlamış olduğu hakları ve bu süreci ele aldığımızda özetle; yaşam hakkı, mülkiyet, eşitlik, konut dokunulmazlığı, köle yasağı, çalışma hakkı, adil yargılanma hakkına kadar birçok hakkın bu çalışmada yer aldığını söyleyebiliriz. Bazı araştırmacılar İncil metinlerine dayanarak insan haklarının “Hristiyanlık dönemiyle başladığını yorumlarken çağdaş insan hakları yorumcularına göre ise insan haklarının belirli bir dine ve dinî standartlara dayanarak ortaya çıkmış değildir; haklarla ilgili ilkelerini dünya ülkelerine genelleyebilen ve bu konuda tüm olanaklarını kullanan Batı medeniyetinin bir ürünü olmuştur. İnsan hakları kavramlarına Batılı bir karakter kazandırmayı ve bu karakter, hakları tanımlamaları başat bir hükümdar hâline getirmeyi başarmış, bu da bazen Batı modeliyle çelişen halkların kavramlarına, kültürlerine ve dinlerine yönelik saldırılara yol açmıştır. Fikrî, siyasi ve ekonomik gücüyle karşıt kültürleri kendisine uymaya zorlamayı başarmış ve o kültürleri Batı medeniyetine boyun eğmek zorunda bırakmıştır. Bu bağlamda ele almış olduğumuz çalışmada insan haklarına dair genel bir hüküm vermenin standart, alışılagelmiş bir anlayış olduğunu göstermektedir. Oysaki insanlar, insanın doğası gereği birçok hak üzerinde anlaşsalar bile uluslararası sistemler, medeniyetler ve dinler farklılık gösterebilmektedir. Eski ve Yeni Ahitler ile yakın bir bağlantıya işaret eden sözde “Hristiyan köktenciliği “ni benimsemişlerdir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat